Sabah altı buçukta saat çaldığında ellerimle komodinin üzerinde kulağımı çınlatan aleti kapatmak için uzanırken neredeyse küfür ediyorum. Halbuki daha yarım saat önce uyanmış, yatağımda hala daha vakit var diye zaman öldürüyordum. Şimdi birden gözlerimi zor açtığımı hissediyorum. Ne tuhaf değil mi?
Günlerdir hep Tuna'ylayım rüyamda. Kafam o kadar karışık ki, rüyaların detaylarını kesinlikle hatırlamıyorum. Sadece onunla olduğumu, hep onun varlığını hatırlıyorum kesit kesit.
Çalan saaati durdurduğumda, saatin arkasındaki kutu bir kez daha gözüme ilişti.
Tuna'nın bu geçen doğum günümde getirdiği yüz losyonu ve bakım kremi duruyor yanı başımda. Bir set almıştı. Benden sana küçücük bir şey demişti verirken. O gün dört kız (!) buluşmuştuk.
Önce, alışveriş merkezine girmiştik. Kızlar (!) meraklılar tabii.. Giyim kıyafet. Ona hep söylerdim bir mağazayı, o hep ben oradan almam pek derdi. Güzel şeyler var git bak. Sonunda keşfetmişti gerçekten. Haklıymışsın diyordu. O mağazada, o gün epey bir oyalanmıştık. Meraklıydı çok, giyinmeyi severdi.
Onlar uzun zaman oyalanınca ben başka şeyler için çıkıvemiştim dükkandan.
Son gördüğümde, yattığı yerde, saçlarını bu kez biraz daha koyu renge boyadığını farketmiştim.. Örtünün altından görünen ayağı zarif, tırnakları manikürlüydü. Yine bakımlıydı. Hayata devam etmek isteyen bir insan gibiydi.
İkimizin içtiğimiz son kahvede, daha yaşanacak çok şey var demiştim ona.
Kardeşinin bana telefonda haberi verdiği an, kulaklarımın duyduğunu beynim algılamakta zorlanmıştı.
Tuna öldü demek istemiyor herhalde.
Cenaze için size haber vereceğim dediğinde bir tokat yemiş gibiydim.
Ne cenazesi. Daha çok şeyler vardı, yarım kalan.
Daha aşkı bulacaktı...
Oğlu 19 yaşında. Tek varlığı...
Ve biz sevdikleri... Ya annesi!!
Günlerce durup durup ağladım. ( Şu an gibi!)
Bir unuttum, bir hatırladım ve yüreğim tekrar acıdı.
Sesi kulaklarımda, gülüşü, hareketleri ve mimikleri hep gözlerimde.
Yumuşak ve sakindi benim arkadaşım. Kimseye, hiç kimseye kızmazdı.
Onu aldatanları bile affedip geçmişti.
Hayata bu kadar bağlı bir insana hiç beklemediğiniz bir anda veda etmek ne zormuş.
Haksızlık gibi gelse de, oğlunun onun için söylediği son sözler aklımdalar hep;
"Senin gibi hayat dolu gencecik bir insanı, benim annemi Tanrı yanına almayı seçmişse mutlaka bildiği bir şey vardı!!"
......................................
Ofra Haza söylüyor..
Adama; " Toprak"
Söz: Ehud Manor
Beste: Yair Klinger
Adama.. ( Adam; " İnsan" .. Adama; Toprak Ana.
Adama, sesini dinliyorum..
Adama, gideceğim yer
Adama, senin için katedeceğim yol
Adama, Toprak Ana
Adama, Yürüdüğüm çıplak ayaklarım
Adama, Sıcak ve insanı saran yüzün,
Adama, Bizi gözleyen kahverengi gözlerin
Toprak Ana
Senin kucağından geldim
Geçirdiğim, günler, geceler ve acılar.... bu dünya ve herşey için teşekkür ederim Adama ( Toprak!)....
Tarladaki, bahçedeki ağaçlarız..senden geldik, sana gideceğiz toprak
Herkes için bereket getiren toprak
Dünyaya iyilik ve temizlik getiren toprak
( Bize öğret, ( çocuğuna) )
Toprak Ana....Senin kucağından geldim
Tüm acılarımı, geleceğimi, gündüzümü, gecemi acımı azalttığın için,
Bana verdiğin tüm evren için teşekkür ederim...
Senden geldim,
( Biz bahçedeki, tarladaki ağaçlar.)..Adama lütfen beni kabul et! ( diyor Ofra)