Geçtiğimiz akşam Gal'le beraber tam asansörden çıkıyorduk, asansörlerin dibinde gençten bir komşumun yerde oturduğunu gördüm. Akşam yedi civarı, işten yeni gelmiş kadın, koca sırt çantasını yanına yere koymuş bir vaziyette, elinde cep telefonuyla bir şeyler yapıyordu. Ben ilk şaşkınlığımla birlikte gülerek "Yorgunsun galiba ? dedim. O da yine gülümseyerek, aslında gerçeği söylemek gerekirse dün akşam çantamı değiştirdiğim için anahtarımı diğerinde unuttum, kocamı arıyorum gelsin diye" İstersen o gelene dek bize çık! dedim. Gideceğim yerden bir an için vaz geçtim. Kadını o yorgunlukta yerde bırakmak hoş görünmedi gözüme. Aslında apartmanın girişindeki koltuklarda da oturabilirdi. Kendisiyse yerde olmayı tercih etmiş görünüyordu :) . Bu da yine buranın insanının ilginç yönlerinden biridir... İlle de yerde oturmasına gerek yokken böylesini tercih etmek..
Buradakiler rahat oldukları için böyle şeyler normal karşılanır. Burada da oturulur mu gibi bir şey akıllarından geçmez. Başka yer mi yok demezler. Koltuklara ne gidecem, çömelir yaparım diten insan gayet rahattır.
Mesela Türk toplumunun tam tersine başkalarının gözüne garip gelebilecek şeyler dahil olmak üzere canı nasıl istiyorsa öyle oturmak, öyle konuşmak ve öyle davranmak... Normal ülkelerden gelen diğerlerinin yadırgayacakları çokça davranışlar bu rahatlığa dahildir. Etrafa karşı bir saygısızlık gibi algılanabilecekler de dahildirler bunlara. Çünkü küçük yaşta bazı şeylerin sınırlarını koymadıkları için. Yüksek sesle konuşulmaması gereken bir yerde bağıra çağıra konuşan çocuğunuzu uyarmamak gibi...
Ve Israelliler karşılarında kimi olursa olsun kırk yıllık ahbaplarıymış gibi hissettiklerinden mesafelere dikkat etmezler. Buradaki mantalite evinde istediği gibi oturan, anne babasına kardeşine istediği gibi konuşabilen bir aile üyesinin ülkesinde de aynı şeyi hissetme halidir.
Geçen gün koyduğum resimde, otobüste, karşı koltuğa ayakkabısıyla ayağını uzatan genç bayan da aynı rahatlığı sergiliyordu. Ama işte burada bazen bir sorun başladığının farkına varmayabiliyorlar. Kendi rahatlıklarının bir başkasının rahatsızlığına neden olabileceğinin farkına varmayanlar oluyor. O koltuğu ayakkabınızla kirletmek gibi ya da ayağınızı uzattığınız yere başkasının oturmasına engel olmak gibi. Bunu düşünememek bir sorun!!
Ve yine sizi hayatında ilk kez gören biri size hiç sorulmaması gereken sorular sorabiliyor. Onlar bunu bir çeşit samimiyet, sıcaklık gibi algılasalar da. Mesafeyi korumaya alışık olmayan insanlar arasındaki bu yakın tarz ilgi ve bu tip ilişkiler bazen de gereksiz tartışmaları doğurur. Her düşündüğünü söylemek, her aklına geleni yapmak, sınırları zorlamaya dönüşebilir. Bu da buradaki bu tip davranış kalıplarının yan etkileridir. Küçücük kardeşlerin herşey için birbirlerini yemeğe varmaları hali gibi.
Ve bu "aile psikolojisinin" getirdiği negatif şeylerin yanındaki "olumlu" şeyse, zor durumlarda insanların diğerilerinin yardımına koşmak için ellerinden geleni yapmalarıdır. Sizi zor durumda gördüklerinde hemen yardımınıza koşacaklar olacaktır.
Geçtiğimiz gün yeni tanıdığım Türk kökenli bir bayanın anlattıklarını düşünüyorum. Israel'e ilk geldiği günlerde eşi rahatsızlanmış. Yaşadıkları büyük bir şanssızlıkla, eşi Israel'e geldiğinden kısa bir süre sonra kendisine kanser teşhisi konulmuş. Daha çok yeni oldukları bu yerde, hastanede ve eşinin tedavisi sırasında insanların onları nasıl desteklediklerini anlattı. Bizi hiç tanımayan kişiler zamanlarını, enerjilerini ve yüreklerini bizimle paylaştılar, yalnızlığımı unutturdular. O tanımadığım insanların yardımları ve destekleri olmasa ne yapardım bilmiyorum dedi.
Israel'de doğan çocuklara"Tsabar"denir. Tsabar, bir çöl meyvesidir. Aynı adlı kaktüs'ün meyvesinin ismidir Tsabar. Kabuğu sert kocaman dikenleri olan meyvenin içiyse gayet tatlıdır.
Israelliler 1948'den bu yana, bu ülkede, bu topraklarda dünyaya gelenleri bu şekilde adlandırırlar. Dışı sert ve dikenli içiyse tatlı.
Shoah'dan kurtulanlar, Arap ülkelerinden kovulanlar.. kendilerine göre bir çoğunun belli travmatik bir hikayesi olan bir millettir bu. Bazen aksi, bazen çevrelerine güvensiz olurlar. Yaşadıkları şeyler insanların zor bir karakter oluşturmalarına sebebiyet verebilir ama neticede o dış kabuğu soyduğunuzda bambaşka bir kişilik ortaya çıkar....
Gal'le bir saat süren gezimizin ardından eve döndüğümüzde komşum bu kez lobideki koltuklara geçmişti. Kocam beş dakikaya kadar burada olacak demişti halbuki. "Daha gelmedi mi?"diye sorduğumda neredeyse varmak üzere dedi. Ve o an; "Biliyormusun önümüzdeki ay İstanbul'a gidiyorum. "Bayılıyorum bu memlekete. Yemekleri harika, oteller, yerler..herşey süper!! Hem buraya göre çok daha ucuz...diye heyecanla devam etti.
İşte bu da Israellilerin bir başka özelliği. Buradakilerin kimseye kinleri yok. Arada ne geçerse geçsin, politika ayrı şeydir derler çıkarlar. Türkler Israellileri hiç sevmeseler de buradakiler onlara bayılıyorlar. Çok misafirperverler, çok "nehmad" ( nazik) insanlar deyip duruyorlar. Mavi Marmara'yı bile unuttular. Umurlarında değil hem ucuz hem lezzetli bir tatil için, güneş ve deniz ve tarihi bir yer görmek için.. size bin tane sebep gösterebilirler. Buradakiler oraya aşıklar diyebilirim...