Genç kızlığımda kuzenlerim gelmişlerdi Israel'den. Birden bire evimizi, yeni evli çiftlerin küçük çocukları doldurmuşlardı. Yaramaz ufaklıklar, mutfağa her girişlerinde bana muzur muzur bakıp bir şeyler konuşuyorlar ve gülüşüyorlardı. Bense onların söylediklerinden neredeyse hiç bir şey anlamıyordum.
- Ne dedi?
Yine aynı zamanlarda, ağbim ve arkadaşlarının aralarında ibranice konuşma alışkanlıkları yerleşmişti. Hele, bir tanesinin Israelli eşiyle birlikte toplandıklarında tek konuştukları dil ibraniceydi. Hayatımda en çok kıskandığım şeylerden biriydi bu belki; İbranice bilen insanlar. Bu dili öğrenmeyi çok istiyordum. Onlardan duyduklarımdan, kısmen öğrendiğim kelimeler dışında bu lisanı gerçekten konuşabilmek istiyordum.
Hele kuzenlerimin çocukları Türkiye'ye geldiklerinde, bu dili küçük bir çocuğun ağzından duyduğumda nasılsa bana çok hoş geliyordu.
İbranice'nin Arapçayla olan yakınlığı ve benzerliğine rağmen, Arapça'daki çok geniş anlamda boğazdan çıkan seslerin kulağımı kısmen rahatsız etmelerine rağmen, yine boğazdan gelen seslerin hiç az olmadığı bu dil nasıl olur da bu kadar hoşuma gidebiliyordu bilmem.
Herşey sadece birine karşı olan ya da duyulan bir yakınlıkla mı alakalıydı?
Evet, sonuçta İbraniceyi hangi Israellinin konuştuğuna da bakıyordu bu. Sonuçta, Arapça'yla aynı kökten gelse de, yüzyıllardan sonra küllerinden yaratılmış bu lisan belli bir evrim geçirmişti.
Bugün Israel'de konuşulan, bir Tsabar İbranicesi vardır. Bu da burada doğanların ağzından çıkan," resh", "ayin" ya da "het" gibi harflerinin hafiften vurgulandığı, boğazdan çıkan halleri vardır ancak bu çok kuvvetli bir vurgu değildir.
Bir, Ashkenaz Yahudilerinin konuştuğu ibranice vardır. Daha yumuşak, resh'ler, Fransızca ya da belki daha çok Almancadaki gibi, dilin arkasından çıkarılan R sesine benzer ki tsabarlar (İsrael'de doğan ve büyüyenler ) bu şekilde telafuz ederler,
Bir de, Yemenlilerin İbranicesi vardır ki, onlar konuştuklarında bir yabancının bu dili Arapça'yla karıştırması kaçınılmaz gibidir. Çünkü Yemenlilerin telafuzları, bu dili bu bölgenin insanının konuştuğu gibi konuşacak şekilde gelişmiştir. Ve aslında en doğru, en otentik İbranice, Yemenlilerin konuştuğu şekildir. Onların telafuzu en olması gereken şeklidir.
Diğer, Arap ülkelerinden gelenlerin de, eğer tsabar değillerse, yine Arapçayı andıran bir İbraniceleri vardır. Çünkü, Arapça ya da Arapcanın bir çeşidi olan kimi Kuzey Afrika dillerinden gelenlerin dilleri İbranice'deki seslere de bu şekilde döner.
Derken, bugünkü modern ibranice, günümüzün dilini canlandırmış olan, buraya 1800'lerde gelen Rus yahudilerinin yeniden yarattıkları, zamanımıza uydurdukları, kimi yeni kelimeler katarak geliştirdikleri ve burada doğan nesillerin şimdi konuştukları dildir.
Örneğin, Ashkenaz Yahudilerinde iyice belirgin olan, Resh yani R harfinin, Almanca'daki "R "sesine benzer çıkardıkları şekli bugünün ibranicesine yerleşmiştir.
Bu da, Israel'in ilk kurucularının, özellikle de bu dili yeniden yaratan insan olarak tanınan Eliezer Ben-Yehuda'nın Yiddish ( Yahudi Almancası ) konuşmasıyla ilgilidir.
Modern İbraniceyi dirilten, Eliezer Ben-Yehuda, Rus İmparatorluğunun Luzhki Şehri'nde 1858 yılında doğmuş. Ben Eliezer, Ashkenaz ve Hassidik kökenli ( bir çeşit ortodoks yahudi) bir aileden geliyordu. Belarus'ta, Yeşiva'daki öğreniminden sonra yüksek okula gitmiş, daha sonra Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde eğitim görmüş. 1881 senesinde Filistin'e göç ettiğinde, Siyonist akımın içindeymiş.
Rusya'da yaşanan pogromların ardından, bir çok Yahudinin Amerika'ya göç ettiği dönemde, bazı Yahudiler, kutsal topraklarda Yahudi ruhunu yeniden canlandırmayı tercih etmişlerdi. Gola'da bir yerden diğerine sürüklenen, her gidilen yerde yaşanan kısmen rahat bir dönemin ardından tekrarlayan düşmanlık dalgalarıyla durmadan yer değiştirmek zorunda kalmaktan sıkılanlar vardı artık. Buna bir son verilmesinin vaktinin geldiğine inanan insanlar vardı.
Bu şekilde, Rusya'dan Israel'e gelip, Araplardan geniş topraklar satın alanlar ilk tarım alanlarını açanlar olacaklardı. Rishon Le Zion'da ilk defa, toprağın altında şu kaynağını bulanlar da aynı Rus Göçmenlerdi. Eliezer Ben Yehuda da diğerleri gibi bir Siyonist'ti ( Irkçı değil, bu toprakları seven, ve Yahudilerin Tanrının onlara vadettiklerine inandıkları bu yerlere dönmek isteyenlerden biriydi sadece!!)
Ve Eliezer, Yahudilerin, binlerce yıl sonra, unuttukları dili canlandırmaya kararlıydı. Bu dil yeniden doğacak, bu topraklarda bir kez daha hayat bulacaktı. Yuvalarda, okullarda, alışverişte, sokakta yeniden bu dil konuşulacaktı.
Bugün, Tel Aviv'in merkezinde Allenby Caddesi'nin arka sokaklarında bir yerlerde, müze olarak ziyaret edilebilen evde, bu insan bir dili yeniden canlandırarak tarih yazdı. Çünkü dünya'da ilk kez kimsenin artık konuşmadığı bir lisanı yeniden hayata kazandırmayı başarmıştı.
Dünyanın en kolay lisanlarından sayılmasa da, mecbur kaldığınızda öğrendiğiniz bir lisandır bu da.
Ben buraya gelmeden önce, oradan buradan edindiğim kimi kitaplarla, iş dönüşlerimde her gün ibranice çalışmamın çok büyük faydasını görmüştüm. İbranice okulunun ilk günlerinde öğrenilen şeyler bana çok tanıdık gelirlerken, altı ay sonunda bu lisanda kendimi rahatça ifade edebilecek kadar bu dili öğrenmiştim.
Belki bir lisanı öğrenebilmenin bir kaç koşulu vardır. Birincisi bu dili sevmek ( ki ben İbraniceyi seviyordum) ve öğrenmeyi istemek. 2. Bu lisana yakın bir dil biliyorsanız bu işinizi daha kolaylaştırabilir mutlaka 3. Genç yaşta öğrenmek 4. Ve diğeri; ana diliniz yerine, bu lisanı her an duymak, okumak, film seyretmek, haber dinlemek ve hep konuşmak !
( Aşağıdaki video'da, İbranice ve Arapça'nın benzerliğini gösteren, Israelli ve Mısırlı iki genç bayanın karşılıklı iki lisandaki kelimeleri tahmin oyunu)