BITMEYEN YANGINLAR
İnsanın kalbine dokunan bir fotoğraf bu. Türkiye'deki yangınlardan ulaşan üzücü görüntülerden sadece bir tanesi. Yangından kurtulan tavuğuna su içirmeye çalışan bir iyilik meleğinin vicdan dolu resmi...
Türkiye'deki son durumu gösteren çok fazla resimler var. Güney kıyılarında, insanlar hayvanlar hayatlarını kaybediyorlar. Sürekli yanmış hayvan resimleri medya'da bolca yer alırken yaşanan facianın boyutlarını kestirmek mümkün değil.
Hala devam eden yangınları söndürmek için meğer yardım istemekte çok istekli olmamış olan Türkiye'ye son günlerde Avrupa'dan büyük bir destek başlamış.
Arada İtalya ve Yunanistan'da da yangınlarla boğuşulurken... Türkler bu son günlerde sadece doğanın kurbanı değiller. Türkler doğanın kendilerine verdiği cezayı çekmeye devam ederken ki hepimiz bu cezanın kurbanlarıyız. Diğer taraftan olayın başka yönleriyle de meşguller. Bir taraftan bu son yangınların PKK tarafından çıkarıldığını söylüyorlar. Ki bunun doğruluğunun önce teyit edilmesi lazım.. Diğer taraftan kendi hükümetlerine hiç güvenleri yok. İşin en kötü tarafı da budur. Türk halkı içinde söylentilerin ardı arkası kesilmiyor. Bu yangınların dış güçler tarafından çıkarılmasından tutun Erdoğanín buraları inşaate açmak için sabote ettirdiğine inanan bir kitle var..
Yozlaşmanın, yolsuzluğun ellerinde, tek adam tarafından sömürülen bir ülkede insanların devleti yönetene güvenmemeleri için yeterli sebepleri vardır.
Deprem fayı üzerinde oturan İstanbul'un içinden geçmesi planlanan İstanbul Kanalını inşa ettirmek için direnen bir dikta rejime neden güvensinler?
Sözde İstanbul'un trafik problemini kökten çözeceğini iddia eden, Karadenizden Marmara'ya açacağı su kanalının getireceği doğal felaketlere karşı yapılan uyarılara, uzmanların neredeyse haykırışa varan karşı duruşlarına rağmen, karşı duran bir despotun kararlarıyla başlatılan bir projeyle, ülkenin baş patronu olmuş, kendi ve ailesinin ceplerini doldurmaktan yorulmayan bir hırsıza güvenmeleri için sebepleri varmıdır?
Diğer taraftan ısınan iklimle son bir kaç yılda dünyanın dört bir köşesinde artış gösteren doğal felaketlerin de farkında olmalılar. Kanada gibi dünyanın en soğuk ülkesinde bile hava sıcaklığının kırk derecelere vardığı günlerde başlayan yangınları biliyorlardır Türkler...
Amerika'da son senelerde sık sık kilometrelerce hektar alanın yandığını da duymuşlardır....
Avustralya'da 2020'de 11 Milyon hektar alan yanarken milyarlarca memeli, sürüngen, kuş ve kurbağa telef olmuş..
Almanya'da Belçika'da tarihlerinde görülmemiş sellerle boğuştular daha bir iki hafta evvel.
Milyarlarca yıllık bir dünya, milyonlarca yıldır var olan insan türüleri, binlerce yıllık yazılı insanlık tarihi bugünlere kadar doğayı bir şekilde koruyarak gelebilmişken son iki yüz yıldır başlayan sanayiyle, makineler, endutriyel devrim, uçaklar, fabrikalarla iklimin dengesini bir anda bozmayı becerdi modern insanlık. Bilen, üreten, tüketen ve bir o kadar robotlaşan, robotlaştığı kadar hissizleşen o koca insan, mükemmel işleyen doğaya hükmedecek akla sahip olduğuna inanan bilim adamlarımız, sanayi kuruluşlarının her gün yepyeni projlerle ekranlarda boy gösteren süper beyinlerimiz (?) bugünün Tanrılaşan insanları tek taraflı düşünürken, koca projelerle hayatımızı değiştiren eller, geliştirdikleri mükemmelliklerle bozdukları dengeleri tamire güçleri yetecek mi acaba?.
Uzay çağında, bilgi çağında soluyamayacağımız kadar kirlenmiş şehirler yarattık, hayvan türlerini bitiriyoruz, su kaynaklarını kurutuyoruz.... Depremler, seller ve yangınlar her geçen sene hayatın normal bir parçasına dönüşüyor.
Önümüzdeki senelerde yeryüzündeki yangınların yüzde onla otuz arası bir artış göstereceğini söylemiş uzmanlar..
Korona bitmeden konuşulan başka virüsler daha var. Antartika'daki buzulların erimesiyle milyonlarca yıldır donmuş olarak korunan başka virüslerin yeniden yayılabileceklerinden korkuluyor diye yazılmış!
Teorilerle uğraşana dek bu dünyanın topunun içinde bulunduğumuz zor koşulları kavramamızın, kendi elimizle yok ettiğimiz doğanın attığı çığılığı duymamızın vakti geldi galiba.
Batya R. GALANTI