Kimin anne baba olması ya da olmaması gerektiğine neye göre karar veriyoruz?
Çocuklarım daha çok küçükken kulüp'te bir günü hatırlıyorum.. Bir hafta sonu idi. Oğlum ve Danielle yanımdaki küçük çocuk havuzunda beraber oynarlarken benim elimde kitap uzaktan uzağa onları gözetliyordum. Böyle yerlere kitapla gitmek benim gibiler için aslında elalem alışverişte görsün gibi bir şeydir. Genelde bir iki satır bir şey okuduktan sonra, çocuklarım ya da etrafımda olan biten şeyler beni yeterince meşgul etmeye başladığından kitap filan okuyamam . Yine işte öyle anlardan biriydi bu da. Bir taraftan aklım çocuklardayken diğer taraftan Cuma günü olmasının getirdiği rahatlıkla kulübü daha bir doldurmuş olan insanları izliyordum. Israel'in kavurucu güneşinden kaçmak adına bulduğum şemsiyenin altında hala daha yeterince rahatsız eden boğucu sıcakla beraber etrafımda olan bitenleri gözlemlemeğe devam ediyordum. Geniş bahçenin yeşil alanının her tarafına ekilmiş palmiye ağaçlarının bir an için esinti vermesi bile birazıcık rahatlatır gibiydi... Öylesine bakınmaya devam ederken çimlerdeki şezlonglarda oturan insanların arasında biraz ötede, iki üç yaşlarında bir çocuğa gözüm takıldı. Sevimli, yüzü kocaman bir gülüşle aydınlanmış ufaklık elindeki topu karşısında duran genç adama doğru fırlatırken çok keyifli görünüyordu.. Aba!! (Baba ) tut!! diye seslenirken , babası ona topu nasıl daha hızlı atabileceğini anlatıyordu. Şöyle yap böyle yap diye komutlar veriyordu gülümseyerek.. Havuzda durduğum saatler boyunca adam oğluyla hiç durmadan oynadı o gün, bense içimden ne iyi bir baba diye düşündüm . Tabii ki hayatımda çocuğuyla oynayan bir babayı ilk kez görmüyordum. Ama işte ne bileyim ikisi de çok sevimliydiler...
Ertesi gün , Cumartesi..aynı noktada yine yerimizi bulmuştuk. Ben Gal'in can simidini şişirmeye çalışırken Danielle etrafımda dönüp duruyor sorular soruyordu. Ve benim gözüme bir gün evvelki küçük çocuk ilişti yine. Çocuk bu defa havuzun içindeydi.. Yanında bu kez başka bir adam vardı ... Bu genç adam da çocuğa suda sıkı sıkı sarılmışken devamlı yanaklarını koklayıp onu öpüp duruyordu. Ne kadar çok sevgi vardı aralarında.. Ve çocuk bu adama da Aba diyordu.. Sonuçta çocuğun iki babası vardı.
Ben çocukken bildiğim tek bir aile yapısı vardı. Anne, baba ve çocuk! Roller belliydi..Başka bir şey tanımazdık .
Halbuki Homoseksüellik, insanoğlunun varoluşundan bugüne olan bir şeydi hep. Geçmişte , yani bundan çok kısa bir zaman öncesine kadar eşcinsel kişiler kendilerini toplumdan gizlemek zorundaydılar. Eşcinsellik toplumun dayattığı en büyük tabulardan bir tanesiydi. Eşcinsel insanlar evlenmediklerinde ya da kendilerine eş seçmediklerinde arkalarından çok şey söylenirdi ve bu kişiler genelde gerçek cinsel eğilimlerini ortaya çıkarmaktan çekinen zavallı insanlar olarak sessiz, içlerine dönük ve çoğu zaman gizli saklı mutsuz bir hayat sürerlerdi. Kimi yerde, kimi toplumlarda ve çoğu müslüman ülkelerde eşcinseller hala daha kimliklerini saklamak zorundadırlar. Çünkü bugüne dek heteroseksüel olan çoğu insanı aynı cinsten insanların birbirlerine sarılmaları, sevişmeleri ve aşk yaşıyor olmaları rahatsız edebiliyor.
Geçtiğimiz haftalarda birlikte ortak bir yaşam süren iki bayanın evine yemeğe davetliydik. Kardeşleriyle birlikte verdikleri yemeğe bizi de çağıran yakınlarımız bunlar. Hafif bir haftasonu akşamı yemeğiydi bu.
Evlerine ilk kez gittiğimiz için, kısa bir arayıştan sonra bulduğumuz apartman ve neredeyse yanlış bir dairenin kapısını vurmak girişimimizden sonra ( numarayı hatırlamayınca bir an) sonunda bulduğumuz doğru adrese vardığımızda elimizde içini çikolatalarla doldurduğumuz renkli, seramikten yapılmış bir kap olan küçük hediyemiz ve kırmızı bir şişe şarapla birlikte zile vurduğumuzda bize kapıyı açan küçük canavar daha bir şey söylememize fırsat vermeden anında ortalıktan kaybolmuştu. İki anne o an mutfakta son hazırlıkları yapıyorlardı. Ailenin davetli olan diğer üyeleri ve küçük kabileye son zamanlarda katılmış olan şirin yavru bir köpekle birlikte insanı karşılayan sıcak bir yuva ortamıydı bu! Salondaki kanapeyi doldurmuş diğer aile bireyleri hep bir ağızdan bize merhaba derken oturacak pek yer olmadığını farkettim. . Israel'de insanlar çok rahattırlar. Dışarıdan biri geldi diye kimse sizi karşılamak için strese girmez genelde. . Kendi kendinize bir yer bulup , kendinizi o ana adapte edersiniz. Aile dostumuz bir iki dakika sonra yanımıza gelerek bizi candan bir şekilde kucakladıktan sonra iki yaramaz oğlan çocuğunu kanapede işgal ettikleri yerden hafifçe itiştirerek (!!) açtığım yere oturdum. Aynı şekilde eşim de! .. . Yemek başlamadan etrafta dönen hafif muhabbete katılmak yerine benim gözlerim çocukları takipteydi. İki kardeş arasında aşağı yukarı bir yaş fark varmış. Yaklaşık 10 senedir ortak bir hayat sürdüren bu iki bayanın çocukları sekiz ve dokuz yaşlarındalar. Aynı babanın sperminden her birinin ayrı dünyaya getirdiği, yani babadan biolojik olarak gerçekten kardeş olan iki çocuğu büyüten iki bayan. Israel'de sperm bankası yoluyla dünyaya gelen bir çok çocuktan sadece ikisi.
Bugün eşcinselliği kabul etmenin zorunlu olduğuna ne kadar inansam da yine de aklımdan geçen çok klasik sorulara engel olamıyorum. Çocuklarla iki anne arasındaki günlük hayatı sorguluyor kafam. Bir taraftan iki kadının karşılıklı dayanışmasını izliyorum. Aralarında büyük bir uyum olduğu açık. Biri konuşurken diğeri ona saygı duyuyor.. Her biri belli ki kendi sorumluluğunu üstlenmiş, üzerine düşeni yapıyor..Tam bir ortak yaşam.
Çocuklar her ailede büyüyen çocuklar gibiler. Hala eğitmekle uğraştıkları köpeğe komutlar verip bize köpeğin marifetlerini gösteriyor bir tanesi..
Birden aklıma geliyor, acaba bu iki kadın da normal çiftler gibi çift kişilik yatakta mı yatıyorlar diye. Kendi kendime cevap veriyorum. Ne bekliyorsun peki?!!! Aynı cinsten iki kişi arasında oluşan yakınlığı, sevgiyi anlıyorum. Onların da herkes gibi sevilmeye olan ihtiyaçlarını da kesinlikle kabul ediyor ve buna saygı duyuyorum. Sıra çocuk sahibi olmaya geldiğindeyse yine de kafamda bir sürü tabu var benim de. Onları atmaya çalışşam da bu tip şeylere yeteri derecede alışkın olmadığımı farkediyorum. Bir taraftan onlara haksızlık ediyorum diyorum diğer taraftansa çocukların iki aynı cins yerine , iki farklı cinsten kişilerin örnek rolleriyle büyütülmelerinin temel bir aile kuralı olduğunu düşünmeden yapamıyorum. Eğer bir erkek çocuğu bir baba örneği olan bir aile yapısı içinde büyümezse bunun getireceği sonuçlar nedir? diye aklıma takılıyor. Ya da bir kız çocuğunun sadece iki anne modeliyle yetiştirilmesi ya da tersi.. Freud'un getirdiği teoriler aklıma geliyor. Oedipus kompleksi ve bir sürü şey. Sağlıklı olan nedir? Psikolojik tanımlamalar , psikiatrinin ortaya attığı iddialar. Doğrusu nedir?
Yüzyıllar boyu bir nesilden diğerine kocaman bir tarih yazdı insanoğlu.. İlk çağlardan taa 19. yüzyıl Endüstrileşme sürecine ve..bugün yaşadığımız Bilgisayar Çağına dek insanlığı düşünüyorum ... Kitaplara sığmayan sayısız savaşları, Ortaçağ Engizisyonunu, İ. Dünya Savaşını , II. Cihan Harbini yaşayan insanlığın elinden çıkan tarihi düşünüyorum. .Bugüne dek yazılan tarihi inceden inceye okursa insan görür ki içinde iyilikten , dayanışmadan, sağlıklı toplumlardan çok karmaşalar, toplumsal çekişmeler, katliamlar, işkenceler ve büyük günahlar bulur. O çok şey emreden din kitaplarının sözümona sevgi sözlerine karşı yeryüzünde bugüne dek en çok nefret yaşanmış..
Bugüne kadar ahlaki değerlerden bahsederken bir tarafta doğru düzgün toplumlar yaratmak için yasalar ve kurallar koymaya çalışan ama özündeki çıkarcı zihniyete hep yenik düşen insanın oluşturduğu toplumların temeline bakıyorum.. Çıkış noktası olan en küçük topluma: İnsanın temeline Yani " Aile!" aklıma geliyor benim.
Bugüne dek bize çizilen doğruların , öğretilerin ilk okulu olan aile..
Aile kavramı şimdiye kadar bu kadar doğru idiyse eğer o zaman neden insanlık bu kadar çok günah işledi peki?
Anne ya da baba olmak isteyen her insanın sorgusuz soruşturmasız bu isteğine kavuşmasının mümkün olduğuna baktığımda, yeryüzündeki toplumların neden bu derece problemli olduklarını anlayabiliyorum. ( Kısmen!!)
Her mesleğin bir okulu olduğunu biliriz. Hangi işi icraa etmek istiyorsanız mutlaka belli bir testten ya da testlerden geçmeniz gerektiği malumdur.
Ya peki anne ya da baba olmak için sizi imtihana sokan biri var mı? Böyle bir ülke var mı?
Hayır! Eşcinselliğe karşı çıktık tarih boyu.. Onların çocukları olması tuhaf geliyor bize.
Peki kişilik bozukluğu olan insanların kurdukları ailelere ne demeli? Narsist anne babaların elinde büyüyen zavallı çocuklara?? Ya acımasız , sadist ebeveynler tarafından yetiştirilen insanların yıkılan dünyalarını hiç düşündük mü? Kendi isteklerini, kendi inandıkları kuralları eşlerine çocuklarına kaba kuvvetle empoze etmeye çalışan babaların yaşattığı cehennem için ne demeli ? Ya kendi çocuklarını taciz edenlerin bulunduğu bir toplum daha mı iyidir?
Kimse bu tip insanlar anne ya da baba olmadan onları herhangi bir testten geçirmeyi düşünmedi .
Kimse anne baba adaylarını yetiştirmek için zorunlu okullar koymayı da düşünmedi..
Bugüne dek akli dengeleri normal olmayan insanlar anne baba olmaya devam ediyorlar. Sadece gerekli merciilere yansıyan bir durum olduğunda devlet bu çocukları kurtarmak adına devreye giriyor. O da tabii dünyanın sayılı ülkelerinde oluyor çoğu zaman. Ancak gözden kaçan o kadar çok çocuk var ki..
Tüm bunları düşündüğümde kendi kendime soruyorum, çocuklarını sevgiyle, anlayışla büyüten bir eşcinselin mi yoksa her gün çocuğuna kaldırdığı elini durduramayan bir heteroseksüelin ebeveynliği mi daha doğrudur??
Batya R. Galanti