Günümüz insanının varoluş savaşı
Bankta oturmuş bir kadın, kucağında bebeği...Bebek bir iki haftalık.. Annesi onu sevgiyle kucaklıyor...kadının elinde biberon.. Bebek acıkmış, daha minicik olmasına rağmen büyük bir kuvvetle emiyor biberonu.. Annenin gözlerinde öyle bir sevgi var ki. Işıl ışıl parlayan bakışlarında sadece bebeği değil tüm dünyayı kucaklayacak kadar duygu var,,.. Bebek sütü çekebildiği kadar çekiyor kuvvetle bir nefeste bitirmek ister gibi .. Yaşam iç güdüsü işte...
Sadece insan yavrusu değil, minik bir kedi, bir köpek yavrusu olsa fark etmiyor. Daha anne karnından çıktığı ilk andan itibaren besin arıyor. Hayatta kalmak için gücü yettiği kadar mücadele etmeğe hazır... Var olan her varlık doğanın hücrelerine kaydettiği o içgüdüyle doğuyor: Hayatta kalmak ! Ve diğer herşey zaten bu mücadelenin bir parçası olarak şekilleniyor. Büyüdükçe, geliştikçe, toplumsal ilişkilerde de insan davranışını belirleyen bir kod bu. Her yaptığımız şeyin ardında hayatta kalabilmek iç güdüsüyle hareket etmiyormuyuz? Zayıfı terkedip güçlünün yanında yer alan insan da aynı şeyi yapıyor.Kendine toplumda varlığını sürdürebileceği, emin bir yer bulmak için de çabalıyor.
Insan için amaç hayvanlarda olduğu gibi sadece avlanmak değil. Insanlar mevki ve toplumsal statü için savaşırken de aynı yaşamsal koda göre hareket ediyor . Insan için " varolmak " kavramı tüm bunları kapsayan bir şey... Hayatta kalmak için hayvanlar gibi avlanıp sonra uyumak yeterli değil insan için.
Yeni doğmuş bir bebeğin annesinin göğsünü ağzına almak için verdiği ilk savaşta varolmak içgüdüsünün izleri var. Ona ilk günlerde sevgiyle bakan annesinin kucağından bir süre sonra vahşi doğaya salınan bir hayvan gibi insan da.. Kimi toplumsal kurallara, hala mevcut olan kimi ahlaki değerlere ve hayvanla insanı ayıran duygusal farklılıklara rağmen..
Dünyaya gözlerini açan her bebeğin bir DNA'sı , sadece ona ait bir karakter yapısı ve yine bir eşi daha olmayan fiziksel özellikleri bulunuyor. 8 milyar insan içinde her kişi ayrı bir dünya. Ve her insan başka insanların oluşturduğu toplumun karmaşık yapısı içinde kendine bir yer bulmak için savaşmak zorunda.
Tüm bunlarla birlikte tarihin en büyük devrimlerinden birinin bir parçası olduğumuz 21. yüzyılda dünyanın geçirdiği büyük gelişimin bizi nasıl etkilediğine tanıklık ediyoruz hep birlikte. Kimi yerde varoluş savaşını kolaylaştıran kimi yerde ise çok daha karmaşık hale getiren bir değişim içinde modern toplumlar.. Bir tarafta bilgisayarlarla kolaylaşan insan hayatının, diğer taraftan yine bilgisayarlar ve sürekli gelişen teknolojiyle birlikte kimi anlamda toplumsal bir karmaşayı da getirmek üzere olabileceği gerçeği insanı kaygılandırıyor. Geleceğin bugün yetişen nesiller için daha da zor olma olasılığı nedir acaba?
Geçtiğimiz günlerde bir yazı okudum. Önümüzdeki yıllarda insanların ister istemez , bir değil bir kaç kez meslek değiştirmek zorunda kalacaklarını söylüyordu.. Teknoloji insan gücünün yerini almaya devam ettikçe kaybolacak meslekler yerine hep yeni seçenek aramak zorunda kalacak insanların mücadelesine dönecek hayat.
Geleceği şimdiden gören kimi ebeveynler bu anlamda çocuklarını yeterince donanımlı bir şekilde yetiştirme savaşına girmiş görünüyorlar. Gelecekte, onları bekleyen yeni şartlara uyum sağlayabilmeleri için verdikleri bir savaş söz konusu !
Zaten günümüzde büyüyen çocuklar kapasiteleri el verdiği kadarıyla neyle savaşmak zorunda olduklarının kendileri de farkındalar. Zaten bunun içinde büyüyorlar. Ve toplum onları belli bir hedef belirlemeye itiyor. Bunu yaşıyor ve görüyorum. Ama itici güç olurken insanda yılgınlık uyandırmak savaşı kazanmanın bir yolu değil bence!
Oğlunu yetiştirirken verdiği mücadeleyi anlatan bir yakınımı dinlerken kendimi kötü hissediyorum.
Sözümona geleceklerini kurtarmak adına savaşırken, kimi insanlar çocuklarına yaşama hakkı tanımadıklarının farkında bile değiller.
Geçenlerde birinden duydum ; Çocuğun en az bir yabancı dil bilmesi yeterli değil diyordu. Onda ben de hem fikirim. Ama devamı var... Bu dili mükemmel konuşmasının yanında şivesiz konuşması da önemliymis..!!! Yoksa ayırımcılıkla karşılaşır! İyi de Avrupa'da yaşayan bir yabancı ise bu insan öyle ya da böyle ayırımcılıkla karşılaşacaktır .Şivesi olsa ya da olmasa ne fark eder? Ayırımcılığa şekliniz, renginiz, her şey sebep olabilir
En iyi okulda, en iyi eğitim önemli. ( bu da doğru tabii !) . Ha ama bir de iyi notlar almak çok önemli. Eğer çocuk akıllıysasorun yok! ya da öğrenme zorluğu , ya da dislekt değilse dikkat sorunu falan da yoksa mümkün tabii!! Peki ya cocuk zorlanırsa ne olur? O zaman dövmek mi lazım? Deli mi çıkması lazım insanın? Her insan mükemmel olabilir mi? Eğer mükemmel değilse ne yapması lazım?
Derslerin dışında müzik eğitimi de önemli diyorlar.. Onda da haklılar!! .. Ya işte çok güzel gitar çalıyor ! diyorum. Gitar yetmez! Piano, bateri vs bunlar da önemli.. İleride gireceği ortamlar için gerekli !! . Bu çocuk değil artık..multi sistem makine sanki.. Peki çocuk ne zaman kendi kendiyle kalıyor ? Nefes almak için zamanı var mı peki ? İnanmayacaksın ama onu da yapıyor..vakti kalıyor mu ki? Evet tabii !!
Zamana, topluma, teknolojiye ve bilgisayarlara karşı bir savaş bu! Kim galip gelecek bilinmez...Şartlar bunu gerektiriyor diye düşünürken yılmadan çocuğu her yönden baskıya sokan insanların kaybedecekleri kazancaklarından fazla gibi geliyor bana.
İnsanlar da makineleşiyorlar artık..Devrin makinelerine karşı; çocuklarının mesleklerini kendileri belirlemek ister gibi hareket eden anneler ve babalar onların yarınlarını kurtarmak adına küçük yaştan onları anlamsız bir yarışın içine sokabiliyorlar. Bu tip insanlar arasında bir ego savaşı hissediyorum ben. Çocuklarının duygularına kulak vermeyenler onların geleceklerinin söz sahipleri durumundalar sanki!
Bence amaç çocukların önce kendilerini seven bireyler olmalarını sağlamak... Hangi zamanda yaşarsak yaşayalım, bizi bekleyen gelecek ne kadar zorlu olacaksa olsun, bilgisayarlar mesleklerimizi ne kadar elimizden alırlarsa alsınlar..yine de kendi mesleklerini kendileri seçmeleri gereken çocuklarımıza gereksiz baskı yapmamızın bir anlamı yok .
Dilerim günümüz devletleri bilgisayar devrimiyle ortaya çıkan yeni düzenin içinde ileride tüm bireyler için daha adil seçenekler getirecek bir toplumsal sistem kurabilirler. Yoksa bir çok insan için harcanan çaba boşa çıkacak gibi!
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder