ALTIN KUBBELİ ŞEHİR
Arabayla Yehuda Dağlarını aştık, Rishon Le Tzion'dan bir numaralı yoldan Yeruşalayim'e ( Kudüs'e ) , dünyanın en eski şehirlerinden birine doğru ilerliyoruz. Yol inişli ve çıkışlı olmakla beraber bizi Akdenizin düz ovalarından Yehuda dağlarının çevrelediği yüksek tepelere taşıyor her kilometrede biraz daha..
İşte bu tepelerden biri olan Ein Karem'de kurulmuş Hadassah Hastanesine doğru giderken çoğu hafif pop şarkıların eşliğinde dağılan aklıma rağmen bir an sağ tarafta bodur ağaçlarla kaplı tepelere takıldı gözlerim. Yine yıllar evveline gittim .. 1990'larda annemi zaman zaman Hadassah'daki doktoruna götürdüğüm günleri hatırladım.
Yeruşalayim Tepeleri .
Bundan neredeyse kırk yıl evvel ona gözlerini yeniden bağışlayan ve onun için çok saygı ve sevgi duyduğu, son derece güvendiği Prof. Saul Marin ( Z"L) 'e birlikte gittiğimiz gün nasıl da maceralı geçmişti. O gün otobüsle buralardan geçtiğimizde dağlar kimi yerlerde yemyeşil kimi yerlerde sıra sıra çorak terasalardan oluşuyordu.. O zamanlardan ağaçlandırılmaya çalışılan bu yerlerde bugün küçük ağaçlar bitmiş, her yer yeşil olmuş. Aynı gün otobüse yanlış istikametten binip bir de Ein Karem yerine Doğu Kudüsün Arapların bulunduğu en son durağına vardığımızda, İntifada yıllarından çok geçmediğimiz o zamanlarda kendimi bir anda herkesin kefiyeyle olduğu bir yerde bulunca baya bir korkmuştum. Mecburen aynı otobüsle şehrin tekrar öbür ucuna gerisin geriye seyahat etmiştik..
Yeruşalayim'e varmadan sağdan Hadassah istikametine doğru yeni bir yola girdik..Her tarafı çiçeklerle bezenmiş yollardan yine hep dolanbaçlı tepelerden devam ettik.
Ein Karem tarihi bronz çağlarına kadar inen ve Tanah'ta Beit Ha Karem olarak adı geçen çok eski bir yerleşim yeri . Tepeleri aşarken her iki tarafta üç dine ait yapılar bulmak mümkün.
Burası ayrıca Hıristiyanlar için önemli hac noktalarından bir tanesi. İsa'yı vaftiz eden Yahya ( Yohannan ) Ein Karem'de doğmuş.. Ayrıca eski çağlardan kalma bir mikveh ( yahudi banyosu ) da var bu çevrede. Sağ taraftaki Arap köyüne baktım. Minareleriyle göze çarpan camiye. Bu güneşli günde bu Arap köyü nasıl da sukûneti yansıtıyor.. Bir anda Ortadoğu'da olduğumuzu hatırladım.. Ortadoğudaki kan gölünün ortasında bir ülke; kuş sesleri, yemyeşil dağların ortasında huzurla bana bakan bir arap köyü...
Hadassah Ein Karem Hastanesi
Dünyanın Israel'e karşı duruşu aklıma geldi.. Yeruşalayim Israel'e ait değil diyorlar . Haklılar burası sadece bize ait değil çünkü burada herkes yaşıyor.. Hep beraber.. Ortadoğu'da kanın ve barut kokusunun ortasında sessizligin, barışın hüküm sürdüğü tek yerde; Israel'de . Yeter ki izin verseler onlar yeter!!! Yeruşalayim'deki bu köy bana gülümseyerek göz kırparken sol tarafta pırıl pırıl parlayan altın kubbeleriyle güzeller güzeli Rus Manastırı ağaçların arasından bir mücevher gibi çıkarken adeta merhaba der gibi her geçen insana..
Bu arada hastanenin park yerine girdiğimizi fark ettim.. Hadassah Hastanesinin kocaman kompleksine doğru yürürken karşıma ilk çıkan insanlar Haredim 'ler ( Ortodoks Yahudiler ) ve Araplar... İnsan Tel Aviv ve çevresinde yaşarken kendini dünyanın herhangi bir modern şehrinde hisseder; denizin , güneşin ve liberalizm'in merkezidir buraları.. Tel Aviv'den yarım saatlik bir mesafedeki bu kutsal şehire vardığınızdaysa bir anda kendinizi bambaşka bir ortamda buluverirsiniz. Dinlerin beşiği bu kutsal şehir her yönüyle tutuculuğun ve tarihin, üç ayrı din ve kültürün bir mozaik , bir bütün olarak yansıdığı çok farklı bir havaya taşıyıverir sizi.. Yeruşalayım'in kalkerli taşlarından yapılı evlerinden çıkan çoğu insan ya 19. yüzyıl Polonyasının formasını üzerinden atamamış Yahudiler ya da Yahudilerle iç içe yaşayan ve bu şehrin vazgeçilmez parçaları olan Araplardır..
Hadassah Ein Karem
Hastanenin içine girerken yanımdan geçen insanların büyük çoğunluğu yine dindar insanlar. Farklı diller konuşan o kadar çok kişi geçiyor ki yanımızdan. Bu şehir dünyanın her tarafından gelmiş dini bütün yahudileri bir araya getirmiş geçen zaman içinde.. Fötr şapkalılar, kipalılar ( kipa, yahudilerin din takkesi ) , kipalılar içinden örgülü kipalılar, siyah kipalılar...Her biri dindarlık derecesi ve dine bakış tarzlarına göre farklı farklı semboller taşıyor üstlerinde; kimisi daha tutucu kimisi daha milliyetçi kimisi daha liberal ama hepsi dindar... Asansörü beklerken yanımda duran sakallı, cübbeli Arabın yanında bizim gibiler ve diğerleri... Sıram gelip doktora girdiğimde ise benden önce içeride olan Arap bayan kapıyı çalarak tekrardan Profesöre bir iki soru yöneltti. Profesör son derece büyük bir nezaket ve sabırla yanıtladı onu.. Bulunduğum sağlık kuruluşu yerine kendi seçimimle gittiğim ve kendi alanında isme sahip olan bu profesör için ödediğim ücret özel olmasına rağmen sadece yirmibeş dolar civarıydı. Bu ayrıcalık hepimize ait , ben ve bu memleketin tüm eşit vatandaşlarına..
Ortadoğu'da kurşunların ve bombaların hiç susmadığı bu bölgede , tek bir yerde, Israel'de , Hadassah hastanesinde Dr. Mahmud görevini Prof. Zvi'nin yanında icra ederken , sağlıkları için burada bulunan insanların kimliklerine bakılmadan dünyanın sayılı doktorları arasına girmiş mütehasıslara tedavi olmaları mümkün.. ( İşte bu sebepten dolayıdır ki Hadassah Hastanesi 2005 yılında Nobel barış ödülüne aday gösterilmiş) Bu da insanlığın en doğal , en olması gerektirdiği şeylerden biri değil mi zaten?
Yeruşalayim Yahudi egemenliği altında, aslında uzun tarihinde hiç olmadığı kadar serbest ve huzur doludur.. ( yeter ki terör olmasın! ) . Dünya bunu görmek istese de ismese de ..
Hıristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık, bu üç din , Arapların tüm alehimizdeki propagandalarına rağmen bugün yaşamlarını normal bir insan gibi sadece ve sadece yahudi egemenliği sayesinde sürdürmeye devam edebilmektedirler.
Bu bölgede yaşayanların birbirleriyle devam eden savaşları düşündükçe , Irakta ve Suriye'\de kendilerinden olmayan her tür varlığı yok edenlere, medeniyetlerden geriye kalan her ne varsa silenlere baktığimda dünyanın Yahudilere karşı çıkışlarının arkasındaki mantığın ne olduğunu anlamaya çalışıyorum..
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder