3 Temmuz 2019 Çarşamba

    İNSANA İNSAN GÖZÜYLE BAKABİLMEK


Uzun yıllar evvel ada vapurunda güvertede İstanbul'a doğru yol aldığım bir akşam üstünü hatırlarım. Yola çıktığımızda saat beş altı gibiydi . İlk saatin sonunda kızıla çalan gökyüzünün yavaş yavaş karardığı o yanlız akşamda yanımda oturan insanları gözlemlediğimi ve kendimce analizlere daldığımı anımsıyorum.


Etrafta dolanan beyaz önlüklü, bıyıklı vapur işletmesi çalışanının dağıttığı çaylar,  ve diğer tarafta gazete okuyanlar ve yine oraya buraya koşuşturan küçük çocuklar.... Bütün bir günü adada geçirdikten sonra şehirdeki karmaşık hayatlarına geri dönen alelade insanlar....
Bir süre sonra güvertedeki  masada iki genç bayanın yanına adalardan birinden binen bir kadınla kızı gelip oturdular. . Ibranice konuşuyorlardı.  Türkler o zamanlar ibraniceyi pek duymaya alışık olmadıklarından tanımazlardı genelde bu lisanı. İki genç bayan devamlı onlara bakmaya başladılar. Bunlar ne dili konuşuyorlar böyle diyorlardı aralarında.. Arapça mı ne? Bak yaklaştınız diyecek oldum.  Turist kadın oralı görünmüyordu pek, Kızıyla  ateşli bir konuşmanın içindeydiler.  Kadıköy yakasına yaklaşan vapur birazdan iskeleye yanaştığında Israelli anne ve kızı ayağa kalktılar.  İneceklerdi belli. Kadıncağız iskemleden kalktığı gibi genç bayana dönüp gülümseyerek " We're from Israel!" dedi. Kendilerine hiç durmadan bakan bayanların meraklarını gidermek istediği belliydi. Genç bayansa " Ah! siz yokmusunuz, Filistinlilere yaptıklarınızı biliyoruz hep " deyiverdi. Türkçe tabii....
İnsanoğlunun en doğal huylarından biridir karşındakini rengine, milletine, boyutlarına, giyimine ve bir çok dış özelliklerine göre sınıflara, kateforilere ayırarak davranış ve yaklaşım belirleme özelliği. Sonuç olarak sadece Türkiye'de değil, insan hangi coğrafya'da olursa olsun, aynı şekilde başlıklar altında, etiketlere göre kişileri değerlendirmek eğilimnde hep.
O kadına bir anda adeta katil gözüyle bakan genç kadın da aynı şeyi yapıyordu.  Karşındaki insanı önce kadın sonra anne, sonra bir turist olarak da görebilirdi o an. Ama sanırım insan doğası kurallarına göre  bir kişiye  duyacağımız antipati ya da sempatiyi genelde belli kriteryonlar belirliyor . O bireyin kim olduğu farketmeden, insanı değerleri, iyiliği ya da kötülüğü  hakkındabir fikir sahibi olmadan karar veriyoruz. Fransız, İtalyan, Amerikalı, Ermeni ya da Yahudi; bunlar genel başlıklar . Fiziksel özelliklerimiz, cinsiyetimiz, boyumuz ve rengimiz insanların yaklaşımlarında büyük farklılıklar yaratıyor.
Seneler evvel bir Türk arkadaşım İskoçya'da bir barda sohbet ettiği genç bir çiftten bahsetmişti.. Bir kaç dakika oradan buradan çok sempatik bir havada devam eden konuşmalarının ardından adam soruvermiş, nerelisiniz diye, arkadaşım Türkiye deyince sohbetleri orada bitivermiş bir anda.  O gün orada bir anda bıçak gibi kesilen iletişim arkadaşımın da İskoçyalılar hakkındaki fikirlerine aynı şekilde etki etmişti mutlaka. Bu kez arkadaşımın zihninde  İskoçyalıların ayrımcı , Türk düşmanı bir halk olabileceği fikri doğmaya başlamıştı bile...
Keşke her insana ayrı , diğerlerinden bağımsız bir birey olarak bakabilsek.  Her insanın ayrı bir dünya olduğunu unutmadan... İçimizdeki primitif yaratığın üstesinden gelip kendimize ve insanlığa bir kez şans tanısak!





Batya R. Galantı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder