BETO
Yıllar sonra kuzinim söyledi Beto'nun mezar taşına şöyle yazmışlar; "Çocukluğumuzun sevinciydin!" . Beto kuzinimin amcasıydı. Öyle bildiğimiz amcalardan değildi o. Beto Down Syndrome'lu idi.
Benim kuzenlerim Down Syndrome'lu bir aile ferdiyle aynı çatı altında büyümüşlerdi.
Yıllar sonra kuzinim söyledi Beto'nun mezar taşına şöyle yazmışlar; "Çocukluğumuzun sevinciydin!" . Beto kuzinimin amcasıydı. Öyle bildiğimiz amcalardan değildi o. Beto Down Syndrome'lu idi.
Benim kuzenlerim Down Syndrome'lu bir aile ferdiyle aynı çatı altında büyümüşlerdi.
Farklı olanla büyüyen çocuklar da özel olmalılar diye düşünüyorum .
Her 700 çocuktan biri Down Syndrome'lu olarak dünyaya geliyormuş.
Bugün hamileliğin dördüncü ayında yapılan bir testle çocuğun bu kromozomal bozuklukla doğacağını tespit etmek mümkün olduğu için seçim anne babaya kalıyor; Tanrının, kaderin ya da doğanın onlara verdiğini sevgiyle kabul etmek ya da bu kaderi reddetmek şansına sahip bugünkü insanlar.. Kırkından sonra doğum yapmak riskini göze almaya devam eden kadınlar sanırım doğacak çocuklarını her şeyleriyle sevmeye hazır olanlar olmalı..
Simdilerde bu güzel insanlar toplumun içinde eskiye nazaran çok daha büyük bir yere sahip olmaya başladılar.. İçlerinde orta zekaya sahip olanların yanında zihinsel kapasiteleri çok daha düşük olanlar da var fakat eğitimle çok büyük bir gelişim gösterdikleri açık.
Beto bundan yaklaşık yetmiş beş yıl önce doğmuş , o zamanın şartlarıyla ailesinin gözetiminde ve sevgisiyle belki kendince mutlu ve belki yine de zor bir hayatı olmuştu. Açık olan bir şey vardı ki bizim için Beto hayatın en büyük atraksyonlarından biriydi.
Bildiğiniz her şeyden, herkesten farklı bir insanla iç içe yaşadığınız zaman hayatın çok farklı yönlerini tanıma şansınız da oluyor. Başka hiç kimsenin güldüremeyeceği kadar sizi güldürürken bu tip insanlar yaşamın o çok ciddi anlarına kattıkları özellikleri onlarca yıl sonra bile gülümseyerek hatırladığınız anıları da zihninizde bırakarak er ya da geç sonsuzluğa giderlerken belki de hiç beklenmedik insanlardan da kimi dersler çıkarılabileceğini de öğrettiklerini idrak edebiliyorsunuz yeri geldiğinde..
Sevgiyle yanına alıp yıllarca ona bakan teyzemin öz verisi bir yana Beto da kendine göre iyi ve zor tarafları olan bir insandı. Bugün hatırladığımızda çoğu zaman gülerek andığımız Beto'nun geçmişte kimi yaptıklarını kaldırmak ne kuzenlerim ne de ona bakan büyükleri için kolay olmayabiliyordu ama her şeye rağmen o onların günlük hayatlarının vazgeçilmez bir parçasıydı.
Down Syndrome'lu insanların kendilerine göre benzer ve farklı kimi özelliklere sahip olduklarını tahmin ediyorum. Örneğin Beto kendince çok düzenliydi. Ama bu öyle bir düzenlilikti ki her gece yatmadan evvel terliklerini ve ayyakabilarini sıraya koymak için saatlerce uğraşırdı. Milimetrik hesaplarla olan bir düzendi bu. Daha sonra yatağına girmeden çarşafıyla ve yorganıyla bir o kadar daha zaman harcardı. Hayatta en büyük tutkusu yemek olan bu insan önüne konulan yemeği bile tabağının içinde belli bir sıraya koyar öyle yerdi. Herkesin bir çırpıda bitirerek kalktığı sofrada Beto fasulyeleri ve daha sonra köfteleri yan yana dizmekle uğraşırken bir tabak yemeği bitirmesi bir saatten fazla sürerdi.
Yaz günleri kimileri birlikte tuttuğumuz evde denize gitmeğe hazırlık yaptığımız saatlerde onun en büyük uğraşısı zaten temiz olan evin yeniden tozunu almaktı. Biz gittiğimizde eline geçen toz bezini biz dönene dek elinden bırakmazdı. Aynı köşenin tozunu saatlerce alırdı. Ya da bazen kuzenimin Tommiks ya da Teksas'larından kaptığı bir tanesini yerleştiği koltukta tersinden okumaya dalardı. Biz denize gittiğimizde en son sayfadayken döndüğümüzde Beto hala aynı sayfaya bakmaya devam ediyor olurdu. Sağ cebinin kenarında göğsünde görülen kağıtlar da büyük ihtimalle oradan buradan aldığı kimi önemli notlar, işle ilgili belgelerdi bir çok zaman. Her kaybolan kağıdın ardından sorulan ilk adresti Beto. Mektup nerede Beto? O nerede bu nerede? Beto yine sen mi aldın? hay Allah nerede bu kağıtlar??
Teyzem bir defasında akşam eline para vermiş gidip ekmek alsın diye..
Bugün hamileliğin dördüncü ayında yapılan bir testle çocuğun bu kromozomal bozuklukla doğacağını tespit etmek mümkün olduğu için seçim anne babaya kalıyor; Tanrının, kaderin ya da doğanın onlara verdiğini sevgiyle kabul etmek ya da bu kaderi reddetmek şansına sahip bugünkü insanlar.. Kırkından sonra doğum yapmak riskini göze almaya devam eden kadınlar sanırım doğacak çocuklarını her şeyleriyle sevmeye hazır olanlar olmalı..
Simdilerde bu güzel insanlar toplumun içinde eskiye nazaran çok daha büyük bir yere sahip olmaya başladılar.. İçlerinde orta zekaya sahip olanların yanında zihinsel kapasiteleri çok daha düşük olanlar da var fakat eğitimle çok büyük bir gelişim gösterdikleri açık.
Beto bundan yaklaşık yetmiş beş yıl önce doğmuş , o zamanın şartlarıyla ailesinin gözetiminde ve sevgisiyle belki kendince mutlu ve belki yine de zor bir hayatı olmuştu. Açık olan bir şey vardı ki bizim için Beto hayatın en büyük atraksyonlarından biriydi.
Bildiğiniz her şeyden, herkesten farklı bir insanla iç içe yaşadığınız zaman hayatın çok farklı yönlerini tanıma şansınız da oluyor. Başka hiç kimsenin güldüremeyeceği kadar sizi güldürürken bu tip insanlar yaşamın o çok ciddi anlarına kattıkları özellikleri onlarca yıl sonra bile gülümseyerek hatırladığınız anıları da zihninizde bırakarak er ya da geç sonsuzluğa giderlerken belki de hiç beklenmedik insanlardan da kimi dersler çıkarılabileceğini de öğrettiklerini idrak edebiliyorsunuz yeri geldiğinde..
Sevgiyle yanına alıp yıllarca ona bakan teyzemin öz verisi bir yana Beto da kendine göre iyi ve zor tarafları olan bir insandı. Bugün hatırladığımızda çoğu zaman gülerek andığımız Beto'nun geçmişte kimi yaptıklarını kaldırmak ne kuzenlerim ne de ona bakan büyükleri için kolay olmayabiliyordu ama her şeye rağmen o onların günlük hayatlarının vazgeçilmez bir parçasıydı.
Down Syndrome'lu insanların kendilerine göre benzer ve farklı kimi özelliklere sahip olduklarını tahmin ediyorum. Örneğin Beto kendince çok düzenliydi. Ama bu öyle bir düzenlilikti ki her gece yatmadan evvel terliklerini ve ayyakabilarini sıraya koymak için saatlerce uğraşırdı. Milimetrik hesaplarla olan bir düzendi bu. Daha sonra yatağına girmeden çarşafıyla ve yorganıyla bir o kadar daha zaman harcardı. Hayatta en büyük tutkusu yemek olan bu insan önüne konulan yemeği bile tabağının içinde belli bir sıraya koyar öyle yerdi. Herkesin bir çırpıda bitirerek kalktığı sofrada Beto fasulyeleri ve daha sonra köfteleri yan yana dizmekle uğraşırken bir tabak yemeği bitirmesi bir saatten fazla sürerdi.
Yaz günleri kimileri birlikte tuttuğumuz evde denize gitmeğe hazırlık yaptığımız saatlerde onun en büyük uğraşısı zaten temiz olan evin yeniden tozunu almaktı. Biz gittiğimizde eline geçen toz bezini biz dönene dek elinden bırakmazdı. Aynı köşenin tozunu saatlerce alırdı. Ya da bazen kuzenimin Tommiks ya da Teksas'larından kaptığı bir tanesini yerleştiği koltukta tersinden okumaya dalardı. Biz denize gittiğimizde en son sayfadayken döndüğümüzde Beto hala aynı sayfaya bakmaya devam ediyor olurdu. Sağ cebinin kenarında göğsünde görülen kağıtlar da büyük ihtimalle oradan buradan aldığı kimi önemli notlar, işle ilgili belgelerdi bir çok zaman. Her kaybolan kağıdın ardından sorulan ilk adresti Beto. Mektup nerede Beto? O nerede bu nerede? Beto yine sen mi aldın? hay Allah nerede bu kağıtlar??
Teyzem bir defasında akşam eline para vermiş gidip ekmek alsın diye..
Ender de olsa bazen Beto'ya başvurulurdu son çare olarak. Çocuklar yoksa etrafta.
Beto çarşıya gitmiş ekmek almaya. Dönüşte Fayton'dan indiğini şaşkınlıkla seyreden teyzeme dönüp faytoncuyu işaret ederek" Para ver " demiş.. Başka bir sefer yine ada'da bu kez küçük bir tüp almaya göndermişler onu ( Ne de olsa adanın vazgeçilmesi zor imkanları :)))) ) . Bu kez Beto her zamankinden yaratıcı bir atılımla yanında hamalla beraber dönmüş. İki üç kiloluk tübü kendi taşımayacak kadar uyanık çıkmış yani...
Beto'ya senenin belli zamanları teyzemler belli zamanları da ablası bakardı. Kuzenimin halası yardımsever bir insandı. Zamanının büyük çoğunluğunu topladığı erzakları, giysileri fakir mahallelere dağıtmakla geçirirdi. Tabii Beto böylesi güzel örneklerin karşısında o da bir gün iyilik yapmak istemiş . Ablası eve geldiğinde salondaki koltuklardan ikisinin yerlerinde olmadıklarını görünce tabii gayet sakin Beto'ya ; " Ijo ande estan los koltukes??. Beto gayet sakin Tayyar geldi demiş. Kısacası kapıcıya vermiş koltukları :))) Şimdi işin yoksa git geri al..
Başka bir sefer güzelim halıların püskülleri kesilmiş. Tabii sorulacak sorunun adresi belli " Beto Paşa estan muy ermosos...tu los kortates? Canı sıkıldıkça yeni hünerler sergilemekte üzerine yoktu Beto'nun.
Beto hakkındaki en güldüğümüz olaylardan biri de Türkiye'de onu orduya almak için gelen çağırıydı. Askerlik yapacak kapasiteye sahip olmadığını ıspatlamak için yapılan görüşme gününü her anlattıklarında daha neler dedirtecek sorulara Beto'nun tesadüfi verdiği kimi doğru cevaplar aramızda fıkraya dönmüştü.
Ada'da son oturduğumuz evin yanında , bütün gün Panda ( dondurma ) satan yaşlı adamın ardından Panda yerine Mandaaaaa "Ölüşü işalla".. ( Sanırım adamın bağırışları sinirine dokunuyordu ) diyen Beto'yu zorla içeri çektiğimiz günler .. Hiç unutmadığımız nutukları... Ve yine günlerden bir gün haberlerde o hiç bitmeyen törenleri taklit ettiğini düşünen Beto'nun balkona çıkıp Atatürk öldü bugün bayram diye seslenmesiyle.. Kayado moz vana enkaşar a todos al prezion " ( Sus yoksa hepimizi senin yüzünden içeri atacaklar ) diye bağıran eniştemin girdiği sinir krizi.. Bunlar unutulmazlardı..
Ta bir gün Yaşlılar Yurdundaki bakımevine girene kadar hayatımızın küçümsenmeyecek bir parçasıydı sevgili Beto. Orada da herkesin maskotu olmuş.
Beto'ya senenin belli zamanları teyzemler belli zamanları da ablası bakardı. Kuzenimin halası yardımsever bir insandı. Zamanının büyük çoğunluğunu topladığı erzakları, giysileri fakir mahallelere dağıtmakla geçirirdi. Tabii Beto böylesi güzel örneklerin karşısında o da bir gün iyilik yapmak istemiş . Ablası eve geldiğinde salondaki koltuklardan ikisinin yerlerinde olmadıklarını görünce tabii gayet sakin Beto'ya ; " Ijo ande estan los koltukes??. Beto gayet sakin Tayyar geldi demiş. Kısacası kapıcıya vermiş koltukları :))) Şimdi işin yoksa git geri al..
Başka bir sefer güzelim halıların püskülleri kesilmiş. Tabii sorulacak sorunun adresi belli " Beto Paşa estan muy ermosos...tu los kortates? Canı sıkıldıkça yeni hünerler sergilemekte üzerine yoktu Beto'nun.
Beto hakkındaki en güldüğümüz olaylardan biri de Türkiye'de onu orduya almak için gelen çağırıydı. Askerlik yapacak kapasiteye sahip olmadığını ıspatlamak için yapılan görüşme gününü her anlattıklarında daha neler dedirtecek sorulara Beto'nun tesadüfi verdiği kimi doğru cevaplar aramızda fıkraya dönmüştü.
Ada'da son oturduğumuz evin yanında , bütün gün Panda ( dondurma ) satan yaşlı adamın ardından Panda yerine Mandaaaaa "Ölüşü işalla".. ( Sanırım adamın bağırışları sinirine dokunuyordu ) diyen Beto'yu zorla içeri çektiğimiz günler .. Hiç unutmadığımız nutukları... Ve yine günlerden bir gün haberlerde o hiç bitmeyen törenleri taklit ettiğini düşünen Beto'nun balkona çıkıp Atatürk öldü bugün bayram diye seslenmesiyle.. Kayado moz vana enkaşar a todos al prezion " ( Sus yoksa hepimizi senin yüzünden içeri atacaklar ) diye bağıran eniştemin girdiği sinir krizi.. Bunlar unutulmazlardı..
Ta bir gün Yaşlılar Yurdundaki bakımevine girene kadar hayatımızın küçümsenmeyecek bir parçasıydı sevgili Beto. Orada da herkesin maskotu olmuş.
İnsanların neşesiydi o. Herkesin yardımına koşan, yeri geldiğinde bir gece bir yaşlının kalp krizi geçirdiğini farkedip doktorları çağırarak hayatını kurtarmak dahil onu sevmeleri için her gün yeni bir sebep yaratan Tanrı'nın özel insanlarından bir tanesiydi o da.
Dilerim cennet bahçesinde ışıklar içinde uyuyordur sevgili Beto. Ruhu Şad olsun!!!
Batya Ruso Galantı
Batya Ruso Galantı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder