15 Eylül 2021 Çarşamba

Kefaret Günü

 Her sene olduğu gibi bir kez daha Tishrei Bayramları kutluyoruz burada.. Birbirleri ardına gelen bayramlar.... Yeni Yıl, Kipur, Sukkot.....

Roş Ha Şana'nın ardından geçen Slihot'larla, af dualarının ardından gelen Kefaret Günü bu akşam başlayacak.

Ne ilginçtir ki, Türkçe'de Kefaret Günü olarak adlandırılan Ke-fa-Ret, "af " anlamını taşıyan Arapça bir kelime olarak gerçekten K-i-P-u-R'la aynı kökten geliyor.. Ka-Pa-Ra, Yon Ha Kipurim ( Çoğul ) .... Tanrıdan özür dilediğimiz günler en sonunda yeniden dualar ve oruçla sonlanacak .

Kol Nidre duasıyla başlayacak bugünde, inanan Yahudiler sadece Tanrıya karşı geldikleri için ondan diledikleri özürlere odaklanarak, onu düşünecekler. Şabat günü, Yahudilikte hala daha Kipur'dan da büyük bir öneme sahıpken, af dilenildiği bugün de çok kutsaldır.

Bembeyaz tallitleri omuzlarında sinagoglara en saygın halleriyle gidecek erkekler gibi kadınların ellerinden bütün gün dua kitapları eksik olmayacak.

Mısır'dan çıkışın aylar sonrasında, Tanrı'nın sözünün dışına çıkmakta zaman kaybetmeyen.  onun kutsallığını çiğneyerek inşa ettikleri altından bir buzağına taptıkları, bir putu kutsal saymakta geç kalmadıkları olgusunun karşısında girdikleri günahın  affedilişinin anısının hatırlanıldığı bir gündür.. Kipur!

Roş Ha Şana ile Kipur arası günler bir hesaplaşma dönemidir.

Kipur Günüyse, kendi nefsimize hakim olamadığımız anlar için, insan olan her varlığın zaman zaman düştüğü kimi hataları istemeden yaşadığımız için, kimi zaman istemeden birilerini kırabildiğimiz için, kimi zamansa bize yakışmayan "kin" 'e yenik düşebildiğimiz için, hesaplaşma zamanıdır. Zor anlarımızda kaybetmeğe daha çok meyilli olduğumuz zayıf yönlerimizin içimizdeki şeytani tarafları uyandırmaya çalıştığını farkettiğimiz anlar için, kendimizle düştüğümüz mücadelede, bize öğretilen değerlerin çoğu zaman yolumuzu aydınlatmasına izin verdiğimiz halde kimi anlar düştüğümüz bazı hataların bize ve çevremize yeterli zararlarından bir an evvel kurtulmanın bir yolu olduğu için. af dilemeyi unutmamalıyız, Tanrı'dan ve öncelikle çevremizden af dilemeliyiz. Ağzımızdan istemeden çıkmış kelimeleri düzeltmeliyiz bir an önce. Tanrının ışığıyla yeniden aydınlanmak için dua etmeliyiz. Sadece içimizde bizi korumak için, bize iyilik yolunu gösteren Tanrıyı unutmamalıyız. Bizim için doğru yolu kulağımıza fısıldamasına izin vermeliyiz.

Ve ihtiyacı olan insanlara elimizi uzatmalıyız.

Bence herşeyden önemlisi, hasta ve zor durumda olan insanları unutmamak, onları yanlız bırakmamak. Güzel sözlerimizi bize ihtiyacı olanlardan eksik etmemek. O insanlara desteğimizle güç vermek.

Bu akşam yeniden insanlar yiyecekleri aile yemeğinin ardından 25 saat sürecek bir oruç tutacaklar. Gün batımından evvel başlayıp, ertesi gün gökyüzünde üç yıldız belirene dek devam eden bu oruç Şofar'ların çalmasının ardından sonlanacak.

Kimileri oruç tutacak!  Israel'de insanların yüzde yetmişinin Kipur'da oruç tuttukları söylenir!

Çocuklar bisikletlere binecekler. Ülke bir an için sükut içinde bir güne dalacak. Her yerden dua eden insanların sesleri duyulacak. Sinagoglar bütün sene dolmadıkları kadar dolacaklar...

Kimileri de evlerinde her günden daha fazla yemek yiyecekler. Yapacak şey bulamayan kimi laik insanların bir bölümü zaman geçirmek için çocuklarıyla bisiklete binecekler.

Önemli olan sadece Israel'de rastlanacak türden bir Kipur, yeniden yaşanacak.

Dilerim sessizliği bozacaklar olmasın. Dilerim karşı taraf bu günde bizim dualarımıza saygı göstersinler.

Bu Kipur da her Kipur gibi, ailem için, sevdiklerim ve dünya için daha dost, daha iyi bir gelecek diliyorum.  Amen


Batya R, GALANTI

14 Eylül 2021 Salı

 Ya barış ya savaş!!


İç İşleri Bakanlığında yeni göçmen statümü elde ettiğim gün bana Israel'de bulunan beş sağlık kuruluşundan birine hemen gidip kayıt yaptırmamı söylemişlerdi. Daha bu ülkedeki ilk günlerimdi ancak kimi sağlık kurumlarının isimlerini oradan buradan sık sık duyuyordum. Sadece kulağıma sürekli çalınan bir isim olduğu için Maccabi'ye gitmiştim. İlk işlemleri yaptırdığım  gün elime bir sağlık kartı vermişlerdi. Bu benim kimliğimdi.

İlk Aile doktoru randevumu hangi sebeplerle aldığımı tabi ki hatırlamıyorum. Ancak tek bildiğim Israel'de neredeyse hangi ilacı istiyorsanız reçetesiz elde etmeniz mümkün değildi. Yani bazen en küçük bir sebep yüzünden bile kendinizi aile doktorunuzda bulmanız mümkündü. Örneğin hafif bir ateşle başlayan boğaz ağrınıza tek başınıza çözüm bulmanız zordu.

O dönemler Bat Yam şehrinde, genç bir adamdan kiraladığım küçücük bir odada kendi kendime yaşıyordum.

Ve günlerden bir gün aile doktoruna randevu almıştım.

Karşımda bulduğum çok genç olan doktor ona ilk kez gelişimin şerefine tüm geçmişimi bilgisayara kaydetmeye başlamıştı. Adı Dr. Avi Ronen'di. Son derece ilgili, son derece samimi olan bu insan bende öylesi bir güven uyandırmıştı ki adamı adeta psikolog  zannetmiştim. O soruyor ben anlatıyordum. Herşey doktorun ilgisiyle başlıyor ve orada bitiyordu. Belki adam benim yeni geldiğim ülkede ne kadar desteğe ihtiyacım olduğunu farketmişti. Dışarıda bekleyen olmadığı sürece beni bazen en az yarım saat dinler, her konuda yardımcı olmaya çalışırdı. Mesleğinin insancıl yönüne son derece yakın olan bu adam gerçekten doktor olmak için yaratılmış biriydi. Sayemde önce en samimi arkadaşım, daha sonraları ailem, eşim hepimiz onun hastası olmuştuk.

Ta ki adres değiştirdiğimiz güne dek.

Doktor olan insan mutlaka önce mesleğinin ehli olmalı. Teşhisi ve tedavisiyle size çözüm olmalı. Ancak doktorun insanı tarafı da fikrimce bir o kadar önemlidir. Bir doktor hastasına güven vermelidir. Onun sorularına, kaygılarına kulak vermeyi de bilmelidir...

Doktorluk sanırım bugüne dek en saygın meslek sayılır. Öncelikle yüksek zeka ve insan sevgisi gerektirir.

Kendinden en çok özveri gerektiren meslek hangisidir diye sorulduğunda da ilk akla gelen mesleklerin başındadır doktorluk..

Kendinizi hayat kurtamaya adamaktır doktorluk. Bir yemindir. Bir tutkudur çoğu zaman.

Kimsenin kolay kolay başaramayacağı bir çok özellikleri gerektirir bu meslek...


............................................


Geçtiğimiz Cumartesi Yeruşalayim'de eski şehrin güvenlik kameralarına yansıyan görüntüler vardı..

Çarşının orta yerinde, kimi çocukların, dükkan sahiplerinin hemen bulundukları yerde, tam bir köşe başında  bekleyen güvenlik görevlilerine doğru elini kolunu savura savura yaklaşan bir adam bir an saldırıya geçiyor.

Elindeki kocaman bıçağıyla görevliyi yaralamaya ya da bir şekilde öldürmeye çalışan, her an bir adım daha ilerlerken polisi hedef alan  el kol savurmalarının, ardından görevli ona ateş ediyor. Adam yere seriliyor..

Yaralı teorist daha sonra Yeruşalayim Mount Scopus'taki hastaneye kaldırılıyor ancak kurtarılamıyor.

Bir Cumartesi öğlen, hayatında hiç bir gayesi olmayan bir serseri gibi eski şehire elinde bıçakla inen bu adam bir  doktor" du.

Öldürmek yerine hayat kurtarmak için yemin etmiş olması beklenen bir doktor. Alelade 17 yaşlarında, daha akılları bir karış havada, kendilerini hiç yoktan kahraman sayacak, cahil insanlardan biri olmamalıydı bu adam.

Belli bir zeka seviyesi, belli bir insanlık noktasına gelmiş olmalıydı. İnsanlara sağlık vermek için çalışan gerçek bir kahraman olmalıydı.

Onun yerine bir Cumartesi sabahı bir polisi yaralaman pahasına canını verdi.

Onun gibileri de hala Şehitlik mertebesine yükseldiklerine mi inanıyorlar dersiniz?

Galiba öyle. Yani sonuçta kaş sene mürekkep yaladıkları bile bir anlam taşımıyor. Doktorluk gibi bir mesleğin içinden çıkıp katil olmayı tercih ediyor adam..

Aklım  karıştı yine, nasıl bir mantalite ile burun buruna yaşıyoruz?

Nasıl insanlar bunlar??

Yazık!! Şimdi bir doktorları eksildi!!

Neden bunca sene okula gitti ki en baştan bıçaklasaymış!! Zahmet etmiş, onca tıp kitaplarını ezberlemek için...

Yair Lapid, Gazze'deki insanların yaşam kalitelerinin yükseltilmesi için elektrik, gaz...tüm altyapıyı geliştirecek öneriler ortaya attı. Yeni, yepyeni. bir Barış planı gündeme yerleşiyor!!!

Ya Barış geliyor ya da toptan bir savaş!!!

Göreceğiz!

Dün Naftali Bennett Mısır'da El-Sisi'yle biraraya geldi. Israel yepyeni bir adım atmak istiyor. Senelerdir tekleyen, öldüğü yerde kalan düşmanlığı aşmanın yeni yolları aranıyor.

İnsanların kaybedecekleri bir şeyleri olursa savaşlar azalır mı? . İnsanların yaşam kaliteleri yükseltilirse insanlar kolay kolay savaşmayı istemeyebilirler mi? Gerçekten?  İşleri olursa, yemekleri olursa..

Bu kadarla bitmez demeyecekler mi? Hepsiniz isteriz!!!!

Olur mu acaba?

Şimdilik bu kalkınma planının karşılığında beklenilen Hamas'ın gerçek bir ateşkesi kabul etmesi.

Gerçek bir ateşkes!! (?)

Ama Hamas, savaş ve yıkım olmadan nasıl beslenecek? Hamas Gazze'de insanların işleri olursa nasıl kin tohumları atacak? Birilerini birilerine karşı düşürürken gelen yardımları ceplerine indirenler olan durumdan gayet memnunlar halbuki.

Şimdi nereden çıktı öyle adil, eşit bir yaşam ??

Durum çok gergin.. Etraf yine gelecek günlerde bir patlayışa gebe.. Her gün bir yerlerde bir olay oluyor. Ufaktan başlayan bıçaklı saldırılarsa devam ediyor. Birileri birilerini kışkırtıyor yine

Her olan olay bir diğerinin tetikçisi niteliği taşıyor.

Kaybedecek bir şeyleri olursa barış mümkün olur derken Cumartesi günkü o doktor aklıma geliyor. Kendini toplumuna hizmete adamak yerine bir çöp değeri taşıyan canını bir bıçak darbesi fiyatına sattı..

Gel de bu mantaliteye inan!!!!


Batya R. GALANTI


 

13 Eylül 2021 Pazartesi

Gerçekler sadece burada yaşanılanlardır

 


Burada olayların biri biter diğeri başlar. Dünya medyasına göre, Israel'de yaşananlar kimi göze çarpan olaylarla kısıtlı gibi kalsa da Filistinlilerle gün ve gün uyanık olmak zorunluluğu getiren gerginlikler ve olaylar hiç bitmez.

Bir gün biri bir yerde bıçaklı terör saldırısı gerçekleştirir. Bir askeri hafif yararlar, Ertesi gün güneyde yangın balonları ekili alanlarda yangınlar çıkarır.  ( Geçen akşam Filistinli bir doktor (!) , Jerusalem'de eski şehirdeki güvenlik görevlilerine bıçakla saldırınca Filistinli öldürülerek ele geçirildi )

Bir gün sonra İslami Cihad Örgütü, hapisten kaçan teröristlerin canlarına zarar gelirse Israel'e roketler atacakları yönünde tehtid ederler.

Geçtiğimiz Pazartesi sabahı hiç beklenmedik bir firarla güne uyandığımızda Israel'de benim kızım gibi bir çok gencin korkudan huzurları tamamen kaçtı. Hapisten firar eden teröristler neredeydiler acaba?

Bir kaç gün boyunca bu teröristlerin ancak dışarıdan destek alarak böylesi bir firar gerçekleştirmiş olacaklarına inanıldı. Bu çok iyi planlanmış bir kaçış olabilirdi.

Aradan geçen bir kaç günün ardından, Cumartesi sabahı aralarında, Zharia Zbeidi'nin de bulunduğu teröristlerden dördü yakalanmışlardı bile. Bir taraftan teknolojinin hünerleri denilirken, diğer taraftan bu azili terör üyelerinin Kuzey'deki Israelli Arap yerleşim yerlerindeki kardeşlerinden yeterli desteği bulamamaları onların düşünüldüğünden daha çabuk paçalarını ele vermelerinin sebebi oldu.

Israelli Arap kardeşleri onlara kucak açmayı reddettiler. Ve aradan geçen günlerde, aç susuz yürüyen bu adamların kimseye karşı koyacak halleri bile kalmamıştı. Israel'den Batı Şeria'ya kaçma planları gerçekleşemeden Israel Güvenlik Birimleri tarafından yakalandılar.

Şu ana kadar iki çok tehlikeli teröristse hala ortalıkta yoklar ve eğer kendilerine bir yerlerden silah sağlayanlar olursa bunun çok tehlikeli sonuçları olabilir.

Israel Güvenlik Kuvvetlerinin en büyük kaygılarından bir tanesi bu insanları canlı olarak ele geçirmak. Çünkü eğer Filistinlilerin gözlerinde bir anda kahramanlaşmış bu insanlar öldürülürlerse karşı tarafın buna tepkileri de büyüyecek ve olaylar tamamen çığrından çıkacak bir yola girebilecektir.

Son üç gündür her akşam Gazze'den Israel'in güneyine roket atanlara karşılık veren ordu, olası her tür senaryoya hazır bekliyor.

Israel her ne kadar Gazze ile yeni bir savaş olmaması için dikkatli davranmaya devam etse de kimi haberlere göre yeni bir çatışmanın haftalar içinde beklendiği de yazılanlar arasında.

Bu arada, Yesh Atid ( Gelecek Var!)  Partisinin Lideri, bugünkü Dış İşleri Bakanı, 2023'te Bennett'ten Başbakanlığı devralması beklenen Yair Lapid'in şimdilik kulağa olumlu çalan bir " Gazze Planı " var.


Yair Lapid'in kimi Uluslararası Merciilere sunması beklenen plana göre, Gazze'yi yeniden yapılandırmak ve kalkındırmak için Israel özel girişimlerde bulunmak için işbirliğine hazır olacak ve Gazze'de Hamas'ın silahlardan arındırılıp, Hamas'ın yerine burada Filistin Otoritesinin yönetimi devralmasını sağlamak.

Kulağa her ne kadar olumlu gelse de bu plan; yürürlüğe konulmasının çok kolay olmayacağını tahmin etmek zor değil. Keşke Gazze gerçekten terör gruplarından arındırılabilse. Bunu başarmak o kadar kolay mı?

Hamas . İslami Cihad Örgütü ve diğerleri bir olup karşı koymayacaklar mı? Bunun bir komplo olduğunu iddia edip insanları daha da silahlandırıp karşı direniş için kaos yaratmaya çalışmayacaklar mı?

Olumlu adımlar atmak yine de her zaman iyidir!! Denedik deriz!! Bir defa daha denedik deriz?!! Savaş  ve çatışmalar zaten eksik değiller.. Ancak seneler sonra tekrar bir adım daha atmak için kaybedilecek bir şeyimiz var mı?

Şimdilik Hamas her an tehtid savurmaya devam ediyor.

Bu arada Amerikan Gazeteleri, son kaçaklar hakkında verdikleri haberlerde, Filistinli Teröristleri , Terörist değil, militan olarak nitelendirmişler! ( Israel, Arutz Sheva Haber Sitesi yazarı, Stephan M. Flatow'un 12/ 09/ 2021 yazısına göre )

Amerikanın önde gelen iki gazetesi New York Times ve Washington Post'un son firar hakkındaki haberlerinde  ağızlarına Filistinli Teröristler kelimesini almamaya gayret edenlerin, Amerikalı okuyucunun beynindeki Filistinliyi işgale karşı direnen pasifist militanlar gibi enjekte etme gayretlerinde ortada şeytani tek bir oyuncu bırakmakta. Israel İşgalci, kötü, barbar, şeytan, zulüm yapan taraf..diğeriyse sadece basit ve büyük ihtimalle de kahraman bir militan..İşgale ve kötülüğe direnen,  KAHRAMAN MILITAN..

Amerikan Basını için bir insanı terörist olarak nitelendirmek için:

1- Tel Aviv'de otobüs durağına bomba koymak üzere genç bir kızı öldürmek

2- Genç bir çocuğun kafasına kurşun sıkarak öldürmek

3- Sivillerin üzerine benzin atarak yakma girişiminde bulunmak.

5- Sivilleri taşıyan otobüsü makineli tüfekle taramak......

Bu tiplerin terörist olarak nitelendirmeleri için bu kimi sayılanlar yeterli değil sanırım.

Dış Basında bu ve benzeri sıfatlarla insanları yanılgıya düşürmeye devam edenlere şaşırmıyoruz. Ne Amerika, ne İngiltere ya da diğerlerinde basın'ın kelime oyunlarıyla okuyucu ya da izleyicilerde fikir inşa etmek için  kullandıkları mesleki taktikleri tanıyoruz.

Dünkü yazımda bahsettiğim şey buydu. Medyanın insanların algılarını istedikleri yönde etkileme gücüdür bu!!

Gerçekler sadece burada yaşanılanlardır. Onları da ancak yerinde ikamet ettiğinizde anlarsınız.


BatyaR. GALANTI

 




12 Eylül 2021 Pazar

Kibbutz Ein Gedi

Israel'de bulunan 270 kibbutz'tan bir taneside Ölü Deniz'in batı kıyısında, Yehuda Çölünün tam ortasında, Israel'i Batı Şeria'dan yani Yehuda ve Şomron'dan ayıran yeşil hattın hemen yanında 1953 yılında kurulmuş, Bugün için nüfusu sadece 610 kişi olan küçücük bir yerleşim birimidir Ein Gedi.

İsmini hemen yanında bulunduğu, İncil'de adı geçen Tel Goren ( Arapçası Tel El-Jum) tarihi alandan alan Kibutz Ein Gedi uzun yıllar çölün tam  orta yerinde tamamen izole bir hayat sürdü. 1967 savaşı sonrasında, Ölü Deniz kıyısı boyunca, Yerusalayim-Yeriho arası yol yapildiginda ilk kez Ein Gedi başka yerleşim yerleriyle bağlandı.

1997'den bugüne mineral su fabrikası da açan kibbutzun temel geçim kaynağı tarım ve turizmdir.

Dünyanın değişik yerlerinden getirilen 900 değişik bitkinin bulunduğu bir botanık bahçesi vardır.  Ölü denizin hemen kıyısındaki bu bahçe 100 dönümlük bir topraktır.

Israel'de son senelerde eski komün özelliklerini yavaş tavaş kaybetmeye başlayan kibbutzlar daha çok dışa açılmaya başlarlarken, Kibbutz üyeleri artık dışarıda çalışmaya başladıklarından bugün Kibbutzların bir çok eski özellikleri tarihe karışmaya başlamıştır.

Ancak yine de Israel'i Israel yapan bu yaşam tarzının hala daha varolmaya devam eden bir örneğini yerinde yaşayıp görmek ilginçtir.

Kurak toprakların ortasında yeşermiş bir yaşam alanıyla karşılaşmanın güzelliği ve insanin hiçten de bir şeyler yaratabilmesinin bir örneği olan bu küçük Kibbutz sevimli olduğu kadar mütevazı bir yaşamın tüm özelliklerini de ortaya koyuyor!


 


Bağımsız medyanın toplumları değiştiren gücü!

Türk televizyonunda genç kızlığımda izlediğim bir haberi hatırlıyorum. Bursa'da, iki kişinin gün ortasında faili meçhul kişilerce  vuruluşlarıyla ilgili bir haberdi bu. Televizyonlara yansıyan görüntüler unutulmazdı. Bursa'da bir caddede. yerde kendi kan gölünün ortasında can çekişen ağır yaralı adama doğru eğilen muhabir ona sorular yöneltiyordu. Adam can verirken muhabirin tek kaygısı reyting getireceğini bildiği görüntüleri elde etmekti. Ve sanırım böylesi bir haberi, prime time'a taşıyan Tv kanalı da bu görüntülerden büyük ihtimalle çok memnundu. Kimse o an adama nasıl yardım edilmesi gerektiği üzerinde kafa yormuyordu. Kimse hayat kurtarmak için bir şeyler yapmak gerektiğini düşünmüyordu bile. Görüntüler kolay rastlanır türden değillerdi. Televizyonlara bir insanın son anlarını en ufak bir sansürü düşünmeyecek kadar rahatlıkla yansıtanların ıspatladıkları tek şey bir hiç yoluna öldürülen insanların Türkiye'deki değersizlikleriydi sanırım.

Seneler sonra yine başka bir haber hatırlıyorum. Annemin Israel'deki evinde uydu kanallarından birinde tesadüfen izlediğim Türkçe haberler eskiyi anımsatıyorlardı yeniden.  Senelerden sonra, hala daha bir etik değer kazanamamış haber programlarıyla yayınlarına devam eden o eski Türk yayın politikasıydı yine bu.

Bu defa haber denizde boğulan bir gençti. Boğazın sularına kendini bırakan genç bir çocuk birdenbire denizde debelenmeye başlamış. Boğazın çalkantılı sularıyla mücadeleye giren gencin dışarıda kalan eli, panik halinde yardım isteyen hareketleri görüntülerdeydi. Ve insanlar  çocuğu kurtarmaya çalışmak yerine o anı ellerindeki telefonlarla filme almakla meşguldüler. Türk insanının o çok bilinen yardımseverlikleri neredeydi? Nasıl bir bilinçsizlikti bu!!? Nasıl bir umursamazlıktı!  Yardıma çağrılacak ambulans ya da herhangi bir kurtarma ekibi neredeydi?   Kendileri suya atlamaya çekinenler içinden birileri gencin bulunduğu noktaya doğru bir ip atıp duruyorlardı.. Yanlış hatırlamıyorsam sonunda o genç boğulmuştu!!

Burada Türk Basınının tek kaygısı sadece haber taşımaktı.  İnsan hayatı habercilik adına ikinci plana düşmüştü. Sözde, meslek adına toplumun insani taraflarını yok edecek, ahlaki değerlerini sıfırlayacak davranışların sonuçlarıyla ilgileri kesinlikle yoktu!! Bu da habercilik sayılıyordu!!!

Gazeteciliğin ilk amacı tabi ki haberciliktir. Olayları halka duyurmak gazetecinin görevidir.

Ancak bir olayı topluma yansıtacağınız zaman haber peşinde koşarken insanı yönlerinizi unutmak mesleğinizin amaçlarından biri değildir mutlaka!!!

....................................


Haber yaparken öncelikle olayın yeterli  bir haber değerine sahip olması önemlidir. Toplumu ilgilendiren çok farklı olaylar haber olabilir.  Yazılı, sesli ya da görüntülü olarak hazırlanan  haber, halka ulaştırılmak üzere, olayın özünde ve niteliğinde çarpıtmaya gidilmeden uygun bir dille ve etik görüntülerle haber insanlara iletilir.

Fotoğraf ve görüntü haberciliğin tartışılmaz bir bölümüdür. Ve haberciliğin en büyük kaygılarından biri sadece olayları insanlara taşımak değil, ayrıca toplumsal bir bilinç yaratmaktır.

Ve her defasında haberciliğin "objektif olması gereken " temel ilkelerinden bahsedilse de. tarafsız gazetecilik diye bir şey olmadığını gayet iyi biliyoruz. Habercilikte büyük ölçüde bir bilinç yaratma kaygısı vardır.

İnsanları istediğiniz şekilde yönlendirmenin en temel araçlarından biridir haberciliktir. Toplumsal bilinci kendi doğrularınız üzerinde inşaa etmeye çalıştığınız gerçeği yadsınamaz. Bu gazeteciliğin en ağır basan yönlerinden biridir. İnsanları belli düşünceye, bir çizgiye, belli bir politik akıma doğru çekmek için kullanılan en etkili araç medyadır.

Savaşların en zalim taraflarını gözler önüne seren görüntüler ve fotoğraflarsa basına lanse edilirken, yine çoğu kez belli bir bilinç yaratılmak istenir bazen de insanlığın dikkati yaşanan kimi trajedilere çekilmeye çalışılır. Gazeteciler savaşın getirdiği yıkımları ve acımasızlıkları basına taşıyarak toplumları bilinçlendirmek hatta çoğu zaman uyandırmak  görevini de üstlenirler!! Fakat savaş muhabirliği de çoğu zaman dürüst ve tarafsız kalmıyor mutlaka!!

Dün 11 Eylül 2001'de New York'ta ikiz kulelere yapılan terörist saldırının yirminci yıldönümüydü.

Aradan geçen yirmi senede bu konuda çok fazla konuşuldu, çok fazla tartışıldı. Çok fazla dökümanter filmler yapıldı.  Yaşanılan bu büyük saldırı hakkında, kimi kafaları karıştıracak iddialar da ortaya atıldı. Kimi doğrular üzerine yazılanlar oldu, kimileriyse varsayım ve teoriler üzerine olan şeylerdi...

Sonuçta yaklaşık 3000 kişinin bir anda hayatlarını kaybettikleri bu korkunç olayı insanların kafalarına en etkili şekilde kazıyan bir kaç anlık görüntü ve bir iki fotoğraftı belki de.

Haberciliği böylesi önemli kılan şey de sanırım bu!! Bazen en kısa yoldan en büyük etkiyi yaratmayı başarmak. Tek bir fotoğrafın bir devrim yaratabilecek kadar büyük bir değeri olduğunu sanırım bir çoğumuz farkındayız. Her sene dağıtılan Pullitzer Ödülleri de bunu ispatlıyor sanırım.

Haberin insanların hafızalarında büyük bir değişim yaratabileceği gerçeği tartışılmaz.

11 Eylül'ü yaşayan insanların akıllarında en çok kalan, örneğin, İkiz Kulelerden son anda atlamak zorunda kalan çaresiz insanların resimleriydi. Ve bu resimlerden bir tanesi özellikle ünlüdür. Boylu poslu bir Amerikan erkeğinin çaresizce kendisini boşluğa bıraktığı an çekilen resmi o gün yaşanılan dehşeti özetleyen bir karedir. 20 sene evvel hiç beklemediği bir an ölen bu genç adam bir resimde sonsuzlaşmış gibiydi.

Terörün bir ülkeye bir anda yaşattığı bedelin fotoğrafiydi bu...

Ve böyle geçen ay Afganistan'da yaşananlar bana İkiz Kulelerden atlayan insanların çaresizliklerini anımsattı.

Taliban'dan dehşete düşen genç Afgan erkeklerinin kalkıştaki Amerikan uçağına ölümüne asıldıkları anlar aynı dehşeti yaşattılar bana yeniden.. 

Çaresizliğin getirdiği ölümü resmedenler oldu tekrar!

Uçaktan düşen insanlar savaşın, terörün korkunç sonuçlarıydı bir defa daha.

Ve tarihten bize sonsuza kadar kalmış böyle bir kaç fotoğraf daha var.

1972 yılında  Güney Vietnam'da, Amerika tarafından desteklenen Güney Vietnam ordusu Komünist birliklerin saklandıkları bir sığınağı hedef aldıklarını düşünürken sivilleri vurmuşlardı. Evinin bahçesindeki ağaca tırmanan, oyun oynayan dokuz yaşındaki Kim Phic Phan Thi Napalm bombasının bedenini yaktığı anlar unutulmayacak şekilde fotoraflara yansımıştı. Bombanın etkisiyle  son derece derin yanıklar oluşan bedeninde hissettiği korkunç acıyla kıvranan  çocuğun dehşet anlarını Nick Ut sonsuzlaştırmış olan gazeteciydi.  Çocuğun acılar içindeki o ilk koşuş anının resmini çeken ve daha sonra onun Saigon'daki özel hastaneye nakledilmesini sağlayan gazeteci de yine Vietnam asıllı olan bir Associated Press muhabiriydi..Bu fotoğraf savaşın acımasızlığını Amerikan halkının gözlerine sokarken, Vietnam Savaşına olan karşı gösterrilerin iyice önünü açmıştı.

Ve 1989'da Tiananmen Meydanında, Çin Komünist rejimini protesto eden halkın içinden bugüne dek kimliği meçhul kalan beyaz gömlekli, siyah pantalonlu genç adamın tankın önünde, iki elinde iki torbayla duruşu da halkın Çin'deki rejime karşı duruşunu sonsuzlaştıran fotoğrafta  bir sembole dönüşmüştü!! Ve yine o anı sonsuzlaştıran yine bir Associated Press muhabiri olan Amerikalı Fotoğrafçı Jeff Widener'dı.

Bazı ülkelerde gazeteciler sadece reyting getirecek fasa fiso haberler dışına pek çıkamazlar. Bazı ülkelerde basın gerçek haberlerle meşgul olamıyacak şekilde kısıtlanmıştırlar. Kimi otoriter rejimler, kimi sözde demokrasiler magazinle uğraşabilir.  Halkın kafasını boş şeylerle dolduran, eğlencelik haberler, sansasyonel olaylar ve gerçek haber değeri olmayan haberler haber saatlerini doldurur.

Bağımsız bir medyanınsa toplumlar üzerinde nasıl bir kuvvete sahip olduğunu biliyoruz!!


Batya Ruso Galanti




10 Eylül 2021 Cuma

Israel tarihinin en büyük firarlarından biri!

 


Geçtiğimiz Pazartesi akşamı Rosh Ha Shana idi. Yani Yahudi Yeni Yılıydı. Bayrama Pazartesi  sabahı Israel Ordusu ve Güvenlik Kuvvetleri hiç beklenmedik bir olayla uyandılar.

Yaklaşık son otuz senenin en büyük, en tehlikeli firarına gözleri açanlar Holywood yapımı bir film izlediklerini düşünebilirlerdi bir an.

Televizyonda karşımıza çıkan simayı tanımayan olmadığını zannediyorum.

2000'li yıllarda Israel'in geçirdiği en zorlu süreçlerden birinde,  El Fetih Örgütünün silahlı kanadı, Al-Aksa Şehitleri Tugayları Militan gurubunun içinde sivrilen Komutan Zakaria Zubeidi,  Israel Güvenlik Birimleri tarafından arananlar içinde ilk sıralarda yer alacak olan, Yehuda ve Şomron'da silahlı saldırıların arkasındaki isim olan şahıs, kendisi gibi, elleri kanlı beş teröristle birlikte, Israel ín Kuzeyi'nde,  Arap topraklarına ( Yehuda ve Şomron yani Batı Şeria'ya)  yaklaşık 6 kilometre uzaklıktaki hapishane'den kaçmayı başardılar.

Bu firarın kaç aydır planlandığını, teröristlerin bulundukları ortak hücreden, dışarıya çıkmalarını sağlayacak uzunluktaki tüneli ne kadar sürede kazmayı başardıklarını ki, ( yaklaşık 3 Gözetleme kulesini, iki güvenlik duvarıyla , iki tel örgüyü ve yaklaşık 32 avluyu yer altında aşan )  bu tünelin tamamını kendilerini kazmış olmaları mümkünmüdür? Kazdıkları tünelden çıktıklarında bu insanlara yardım etmiş olan birileri olduğu açıktır.

Bu firar , Israel Güvenlik Kuvvetlerinin  bir açığı olarak tarihe geçecektir.

Israel Hapishanelerindeki en küçük gardiyan'dan en yetkili kişilere kadar bir başıboşluk söz konusu olmalı diyorum. Bütün bunlar araştırılma aşamasında iken, şu an Israel Polisi ve ordusu Israel'in öncelikle Kuzeyi'nde ve Arap topraklarında alarma geçerken, Gilboa hapishanesi'nden kimi güvenlik suçlularını başka hücrelere ve kimilerini başka hapishanelere gönderdiği için,  bu hapishanelerde isyan başlatıldı. Kimi hücreleri ateşe verirlerken, Yehuda ve Şomron'da İslami Jihad Örgütü Israel'in baskıcı önlemlerinin daha fazla karışıklık getireceği şeklinde tehtidler savurmaya başladılar.

Hamas ta Gazze'den,  firarda olan teröristlere arka çıkarak bugünü "Öfke Günü "ilan etmiş.

Öfke Günü derken??? Neyi kastediyorlar? Kime ve neye öfkelendiler şimdi?? Kendi adamları hapishaneden kaçtıysa öfkelenecek ne var? Sevinsinler işte!!! Aaa pardon, tabii sevindiler ama daha fazla kaos yaratmak  için her zaman yeni sebepler bulunabilir!!

Israel Güvenlik Güçleri bu altı kişiyi özellikle Yehuda ve Şomron'da arasalar da, onların Ürdün'e kaçmış olabileceklerini de düşünüyorlar.

Kuzey Israel'de bu kişilere yardım etmiş oldukları şüphesiyle kimi akrabalarını tutuklayan güvenlik kuvvetleri dronlar ve helikopterlerle başlattıkları aramalarına farklı yollardan hala devam ediyorlar.

Israel'de yaşanan kimi güvenlik olayları Israel kuvvetlerinin son dönemde yeterlilik gösterememesi olarak algılanabilir.

Yaklaşık üç hafta evvel güvenlik duvarında bekleyen güçlerden bir askere  nasıl saldırdıkları kameralardaydı. Gençler ve çocuklar taşlarla, sınırı korumakla görevli olan askerin tüfeğini elinden düşürmek ve çekmek için herşeyi yaptıkları kameralara yansırken daha 13 yaşında olduğu söylenen  çocuğun elindeki silahı çekerek genç askeri kafasından vuruş görüntüleri bile yayınlanmıştı. Bulunduğu gözetleme deliğine yaklaşan Filistinli,  hayatının başında olan genç bir evladı yere sermişti.

Onlar ıiçin karşı tarafın neyi sembolize ettiğini biliyorum tabii..

Ve Suriye'den Israel topraklarına yine on gün önce, geceyarısı halk yataklarında derin uykularında iken, İran kuvvetlerine Şam yakınlarında gerçekleştirilen saldırılara karşılık olduğu sanılan bir Scud Füzesini Suriye Savunma Kuvvetleri ısrael'in merkezine fırlatırken,  füze Demir Kubbe tarafından aşağı indirilmiş!!

Ve ne sınırdaki provokasyonlara, ne Hamas'ın Gazze'deki duvara binlerce genci yığmasına, ne patlayıcı yüklü balonlara ya da  Hapishane'den kaçan teröristlere karşı sanırım gerekli cevabı (?! ) vermememizden kuvvet alanlar var.  Durumu çıkmaza sokmamak için gösterdiğiniz iyi niyeti zayıflık olarak algılayanların her an daha agresif tepkilerle karşınıza çıkmasının kaçınılmaz olduğu gerçeğiyle mücadele etmek zorundasınızdır bazen.

Kaçak teröristleri öldürürsek bu yeni bir İntifada'yı başlatır diyor Filistinli yetkililer. 

Cuma namazı sonrası Israel Güvenlik güçlerini zorlu saatler bekliyor olabilir yeniden. Çoluk çocuğu gönderecekler tekrar güvenlik güçlerine molotov kokteyleri ve taşlar atmaları için.  Çocuklarının ölmesi onları çok ta sarsmıyor gibi... bu şekilde ailelerine daha fazla yardım geliyor.

Abu Mazen ve diğer kravatlı muhataplar Hamas'tan çok farklı değiller. Hepsi aynılar. Zakarya Zübeidi'nin kutsal bir savaşçı, bir kahraman olduğunu söylemişler her biri!!  Onlar için otobüste giden sivillere ateş açanlar kahramandırlar.

Gazze'de Hamas Batı Şeria'da Mahmud Abbas. Hepsi işlerini biliyor.

En büyük korku son gerginliklerin yeni bir Gazze Israel catışmasına dönüşmesi...

Şimdilik bunlar da son haberler!!

Hepimize Shabat Shalom!!



Batya Galanti



5 Eylül 2021 Pazar

Tarihimiz karakterimizin mührüdür!!



Müslüman bir iş ( mesai ) arkadaşım kimi düşünce tarz ya da kimi davranış kalıplarının, kimi karakterlerin Yahudi toplumunun özellikleri olarak getirir dururdu bana.   İşte, " Bak sizler böylesiniz! "  der dururdu.  Siz Yahudiler'de bu tip şeyler, böyle görüşler vardır, Yahudiler şöyle ya da böyle davranırlar gibi iddiaları olan biriydi. Ve tabii kendisinin Yahudiler hakkında, devamlı önyargılı ve çoğu negatif olan teoriler üretmesini bir antisemitizm belirtisi olarak görmüyordu.

Bir defa birlikte çıktığımız bir turda yediğimiz yemeği ısmarlamak istediğinde ben ona gayet normal "Boş ver şimdi, herkes kendi yediğini ödesin olsun bitsin! " deyince bu sözümü aynı şekilde hemen Yahudiliğimle bağdaşlaştırmıştı. Bu benim arkadaşlarıma karşı cimri olduğumdan, ya da ihtiyacı olana gereğinde kendimden bir şeyler vermekten kaçınacağım, hediye satın almaktan hoşlanmadığım gibi bir anlam kazanmıştı hemen onun için. Her ne kadar onunla bu konuda tartışmaya girmesem de bana attığı sözde söylemek istediğini anlamış ve tabii önyargıyla yargılanmış olmaktan pek hoşlanmamıştım. Ama yine de onunla tartışmamayı tercih etmiştim, çünkü artık onların Yahudiler ve Yahudiliğimle ilgili atışmalarından yeterince yorulmuştum!!!

Türkiye'de Yahudilerin cimri oldukları söylenirdi, dünya'da Yahudiler " Para" yı çok seven bir millet olarak bilinirler. Ancak Yahudiler'in parayı seven bir millet olmasının dışındaki, eğitim ve öğrenime olan merakları ve katkılarıysa daha az konuşulur gibidir.  Ya da daha çok zenginlikleri üzerine konuşulur. Ya da tüm Yahudiler zengin sanılır...

Peki neden böyle ön yargılar oluyor insanlarda...

Buna kendi açımdan açıklamalarım var.

İnsan psikolojisi diye bir şey olduğu gibi, biliyoruz ki toplum psikolojisi denen bir şey var..

Her toplum, kendi tarihine, kendi değerlerine göre bir şekil almıştır gerçekten. Her insan çocukluğunda yaşadığı olayların etkisiyle, yetiştirildiği şeklin getirdiği sonuçlarla olgunluk çağında belli bir karakter yapısı oluşturduğu gibi toplumlar da geçmişlerinden bugüne yaşadıkları tarih sonucu birbirlerinden kısmen daha farklı yapı,  toplumsal karakter ortaya çıkarırlar.

Aydınlanma Çağını yaşamamış Ortadoğunun bugünkü bağnaz karakterini nelere borçlu olduğu açıktır. Tarih boyu düşünceye kapatılmış toplumların eşitlikçi, çağdaş ve demokrasiye açık bir model çizebilmeleri nasıl mümkündür?

Tek adam yönetimlerinin, komünizmin totaliter, agresif yapısı altında yaşayan Rusların daha sert bir toplumsal karakter çizmeleri normal değilmidir?

Peki neden Yahudiler sürekli parayla ilişkilendirilirler. Çünkü çoğu ülkelerde büyük toplum içinde adı geçen çok bilinmiş büyük Yahudi zenginler ortaya çıkmıştır. Ya da bir çok Yahudi Avrupa'da Amerika'da ticaret içinde sivrilen tipler olmuşlardır. Her ne kadar tüm Yahudilerin zengin olmadıklarının fazla bir değeri olmasa da insanlar genel olarak Yahudilerin parayı elde tutan, toplumları yöneten bir kuvvet oldukları teorilerine kadar varmışlardır.

Yüzyıllardır yaşadıkları ülkelerde inançları yüzünden hedef olan bir toplum zamanla kendilerini korumanın yollarını aramaya başlar. Manen zayıf olan, çoğunluğun içinde bir avuç farklı bir insan olarak yaşamak istiyorsanız, varlığınızı devam ettirebilmenin yolu kendinizi başka açılardan kuvvetlendirmek olacaktır. Hayatta kalabilmek için eğitime daha fazla önem vermek zorunda kalırsınız, daha çok öğrenip, daha fazla eğitilirseniz büyük roplumda sizi yutmak isteyecek büyük balıklara karşı savaşacak gücünüz olur. Yem olmazsınız. . Beyninizi ne kadar çalıştırırsanız o kadar başarırsınız! Ve para da sizi kurtaracak en büyük etkenlerden biridir mutlaka.

Bazen fakir bir aile içinde doğan ve zor koşullarda yetişen bir genç daha çok savaşmayı öğrenir. Daha fazla mücadele ettiği için. Rahata alışan insanlarsa daha az başarılı olurlar. Benim kanımca Yahudilerin bir çok defa toplumda öne çıkmalarının ardında yatan şey, kaybetmemek ve ezilmemek adına göstermeye alıştıkları bu savaştır. Diğerlerinden tek farkları yok olmamak adına mücadele vermeye alışmış olmalarıdır.

Bir de başka türlü içgüdüler geliştirmişizdir sanki.

Her yemek atışımda aklıma ilk gelen şeylerden biri Holocaust' ta açlıktan ölen Yahudilerdir. kamplarda bir çanak çorbayla ayakta kalmaya çalışan o insanlar sık sık aklıma gelirler.

Kimi anlar, ben kampa gönderilseydim acaba kaç gün dayanabilirdim gibi saçmasapan düşünceler aklımdan geçer, meğer bir çok tanıdığım insanın akıllarından da benzer şeyler geçermiş...

Herhangi başka milletten insanların bu tip şeyler düşünmeyeceklerini tahmin ediyorum.

Bu gece Rosh Haşana, eşimin ailesine yemeğe davetliyiz. Her seferinde bayram masalarındaki gerekli gereksiz, bin bir çeşit yemeği nasıl tüketecekleri sorularıyla, kocaman gözlerle bakakaldığımda tekrar düşüncelere dalıyorum bir an,  yokluk içinde yaşamış toplumlardan gelen nesillerin bu kez gerekenin çok üstünde miktarlarda yemeklerle verdikleri ziyafetlerde de bu kez ters bir kavram oluşmuş sanki. Masaları ne kadar doldursalar yetmeyecekmiş gibi bir hisle geçmişe karşı koyuyor gibiler.

Bizi biz yapan şeyler geçirdiğimiz savaşlar, travmalar, toplumsal devrimler, sınır dışına itilmişlikler, Holocaust'larla geliştirilen  göçmen karakterler ve neticeleri.  Bütün bunların kimi zaman daha olumlu etkileri olmuş kimiyse gereksiz bir duzeyde savunmacı olmuşsunuzdur, kimi zaman da kendinizi korumak adına daha bir isyankar!!

Kısaca her toplum kendi karakterini hatta kendi mimiklerini bile geliştirmiş sonunda. Ve bu gelişim hiç durmadan da devam edecek.. Değişim ve gelişim ve bir evrimdir bu. Hiç bitmeyen ve bitmeyecek...


Shana Tova ve Hag Sameah!!