Dördüncü dalga ve bitmeyen salgın
Ortaçağ'da büyük pandemiler yaşandığını okumuştuk...Karanlık çağlar da yaşanan hastalıklar vardı; milyonlarca insana bulaşmış ve bir o kadarını öldürmüş salgınlar.. Azap içinde ölüme terkedilenlerin yaşadıkları, dünya klasiklerinin satırlarında canlanırken, okuyucaları o dönemlerin karamsarlıklarıyla buluşturan edebiyat tarihine konu olan Ortaçağ serüveni sadece yazılarda, kayıtlarda kalacak kadar bizden uzakta olan şeyler sanılıyordu daha düne kadar. Alt yapının mevcut olmadığı XİV. yüzyıl Londrası'nda, Manchester ya da Brüksel'deki karanlık sokakları aydınlatan fenerlerin altında sabahlayan evsizlerin kaçta kaçı koleradan ya da veba'dan ölmüşlerdi ? 1200'lerin 1300'lerin Avrupası'nda yaşamak istemezdim derdik hep. O dönemde yaşamamış olduğumuza sevinen biz, koca binaların göklere uzandığı devasa yerleşim yerlerinin kalbinde, kozmopolit bir dünyanın gölgesindekiler, akıllı şehirlerin kalabalığında gezerken ellerinde tuttukları küçücük cihazlar sayesinde, istedikleri her kişiyle iletişim içinde olan, günlük yaşamlarını uzaktan yürütebilen milyarlar, bir çok rutin işleri makinelere bırakmış olan modern hayat o karanlık devirden ne kadar uzak gibi oysa....
Şanslı bir nesil olduğumuzu iddia ediyorduk. Geçmişte yaşanmış bir sürü aptal savaşları biz yaşamamış olduğumuz için. ( Hoş, Ortadoğu'da tam olarak öyle değilse de! ). Daha medeni bir dünyaya gözlerimizi açmış olduğumuz için şükredip durduk düne kadar..
Uzayan hayat, yepyeni teknolojik gelişmelerle bambaşka boyutlardaki yaşam kalitesiyle birlikte kolera ve veba'yı çoktan tarihin karanlık sayfalarına gömmüştük. Kocaman hastaneler inşaa etmişlerdi uzun zaman önce. Bugün bir çok hastalık tedavi edilebilirken, bu yüzyılın daha ilk senelerine dek bambaşka şeyler vadediyordu insanlık.
Dünya hala daha bambaşka dönemleri yaşıyor gibi olsa da, geçen seneye kadar pandeminin ne olduğunu bilmeyen çok fazla çocuk bugün bambaşka bir yaşamın içinde geziyorlar. Yüzlerinde taşıdıkları maskeleri eskiden daha çok doktorların suratlarında görmeye alışıktılar bir çoğu. Geçen seneye kadar biz rüya görüyorduk. Ne Kara Veba, ne de Büyük Açlık....Biz teknolojinin zaferine şahit bir nesildik. Çığır açılan bir devrin ilk şahitleriyiz bizler..
Holywood filmlerinin bir örneğinin, bilim kurgu masallarının ilk tanıkları olmaya devam etsek ne yazar artık?!
Elimiz kolumuz bağlı ne olacağını bilmeden sadece kurallara riayet etmeye devam ediyoruz çoğumuz.. 21. yüzyılda sonunda bir pandeminin kurbanı olan insanlık...Tam bitti bitecek galiba demeye kalmadan bizi teslim alan bir başka virüsle 202'i de arkada bırakacağa benziyoruz. Zaten demişlerdi değil mi?
Korona'yla başladık.. ve o viros durmadan mutasyonlara uğramaya devam etti. Artık bir buçuk sene sonra karşımızda mücadele ettiğimiz salgının başrol oyuncusu Covid değil Delta. Yapışma oranı kat kat yüksek.. Alınan tedbirler sonuç vermezse bir kez daha bizleri kapatacaklar. Arada etrafımızda hiç olmadığı kadar çok hasta insan var. Bir kaç ay evvel Korona'dan başarıyla çıkan ilk ülke ilan edildiğimizde artık hasta sayısı sıfırlanmıştı!!
Yeni Hükümetimiz ülkeyi kapatmak istemiyor. Salgını ekonomiyi sarsmadan durdurmak için ne yaptılar peki?
Deltanın ülkede ilk görüldüğü günlerde hemen tedbirler alacaklarına, 100.000 kişinin biraraya geldiği Gay Parade düzenlendi. Binlerce genç birbirleriyle kucak kucağa dans ettiler, sokaklarda dudak dudağa resimlerle boy boy poz verdiler.
Binlerce insan salgına rağmen, Delta'ya rağmen yurt dışına çıkmaya devam etti. Devlet Havaalanında kontrolleri gerektiği gibi uygulamadı.
Düne kadar maskelerini takmayanlara ( ve bu son dalgada insanlar eskisi kadar maske takmıyorlar!! ) ceza vermediler. Kapalı yerlerde toplanan kalabalıklara da hiç bir kısıntı getirilmedi, toplantılar aynı şekilde devam ettiler...
Yeni yeni, Yeşil Kart uygulamasına yeniden başlanıyor. Bir çok yere ancak aşısı olanlar bu kartı taşıyan ya da Korona testi yaptırmış olanlar girebilecekler...
Bir gündeki hasta sayısı 6500'e yaklaştığında, ilk defa dün acil kararlar alındı. Hastanelere ekstra takviye yapılıyor. Doktor, hemşire ve yatak sayısı artırılıyor... Yani bize denilen şu; "Politik hesaplarımız yüzünden bugüne dek karar almadık, şimdikten sonra da her gün insanlar ölmeden ülkeyi kapatmaya gitmeyeceğiz, bunun için de hastaneleri hazırlıyoruz!".
Israel'de haftalar içinde ağır hasta sayısı tek tek sayılardan onlara ve yüzlere ( 421) çıktı. Ve önümüzdeki bir kaç haftada bu sayının binlere çıkması bekleniyor.
60 yaş üstü için hızlandırılan aşı kampanyası dördüncü dalgayı bir an önce yavaşlatmak için başlatıldı. FDİ'in onayını bile beklemeden yapılan aşılar altı ay evvel yaptırdığımız aşının düşen etkisini kuvvetlendirmek ve kandaki antikorları arttırmayı amaçlıyor. Eğer aşılar ve son tedbirler belli bir olumlu etki yaratmazsa, Eylül ayında yeniden kapanacağımızı söylüyorlar.
Her ne kadar bu durumda tekrar ve takrar aşı olmak fikri pek hoşumuza gitmese de! Geldiğimiz noktada bize söylenilenleri hayatın devam etmesi için yerine getiriyoruz... Kimileriyse teorilerle meşguller. Bir çok şey anlatıyorlar. Israel'de hala bir milyon kişi aşı olmamak için direniyor. Bu insanlar bu pandeminin bitmemesinin nedenidirler. Sonunda bunlar gibiler yüzünden daha çok kişi ölebilir!!
Kimi insanlar insan hayatıyla değil demokratik haklarla daha meşguller!!
Sanırım insanlık zorlu bir sınavdan geçiyor. Bu salgında tüm ülkeler belli zorluklar yaşarken, zengin ülkeler sonuçta güçlü ekonomileriyle yaşanan krizi yine de atlatacaklardır. Her zamanki gibi fakir ülkeler daha fakirleşecekler ve yine buralarda daha da fazla açlık olacak.
Zengin ülkelerin bir araya gelip yeterli aşı üreterek tüm dünyanın aşılanmasını sağlamaları gerekiyor.
Değişen iklim, ortaya çıkan virüsler ve kendini tanrı zanneden küçük adamın çaresizce verdiği savaş.
Batya R. GALANTI