Herkes kendisiyle Tanrı ise herkesle..
Geçen gün Israel'de yaklaşık bir ay evvel geçmiş bir hikayeyi anlattım. Corona virüs'le beraber gelen aile içi şiddetten bahsederken, Israel'in güneyinde bir yerleşim yerinde bir kocanın eşini bıçak darbeleriyle öldürmeye teşebbüs ettiği anlarda bıçaklanan kadının yardımına koşan genç bir kadından bahsettim kısaca..
Olayın yarattığı yankı o kadar büyük ve o kadar derinken kimse olaya müdahale eden o genç kadının cesaretinden çok fazla bahsetmedi gibi...
Halbuki benim kanımca o gün o kadının gösterdiği insanı davranış kolay rastlanır türden bir şey değildi..
Yabancı birine sokakta, halka açık herhangi bir yerde , tehlike anında yardım elini uzatacak kaç insan vardır?
Tanımadığı bir yabancı için kendi hayatını düşünmeden tehlikenin içine atacak cesarete sahip kaç kişi tanırız?
Yıllar evvel okuduğum bir sosyal psikolojik deneyde, topluma açık bir alanda meydana gelen bir saldırı olayında etrafta bulunan görgü tanıklarının olaya müdahale etmedikleri sonucu ortaya çıkmıştı... İnsanlar topluma açık yerlerde gelişen olaylara genelde duyarsız kalma eğilimindeler.
Deneklerin çoğu kendileri yerine bir başkasının müdahele etmesini beklemek eğilimi gösteriyorlar
Yardıma koşmayan onlarca kişiden sadece biri bir insanın hayatını kurtarırken bazen saldırıya maruz kalan kurban bir çok kişinin gözleri önünde bile bile kaderine terk edilebiliyor.
İşte bu yüzden anlattığım olaydaki gibi az duyulan kimi kahramanları tanıtmak, anlatmak bence önemlidir..
İnsanların olumlu hareketlerini dile getirmek, toplumda duyarlılık yaratmak önemlidir.
Tabi tehlikede olan birisine yardım ederken kendi hayatınızı riske atmadığınızdan emin olmamız ise en akıllısıdır..
.........................
Bu olay beni bir anlamda yeniden iyilik kavramı üzerinde düşünmeye ve son senelerde çok kez düşündüğüm insan ilişkileri hakkında da bir anlamda tekrar analize itti..
İnsanların yakınlarına, çevrelerine ve belli bir yere kadar da yabancılara karşı ne kadar duyarlı olup ne kadar olmadıklarını düşündüm.
İlgi, ilgisizlik..sevgiyle bencillik arasında gittim geldim.
Kendi yakınlarımla olan ilişkimi, arkadaşlarımı, dostlarımı, komşularımı ya da sokakta rastaldığım yabancıları düşündüm..
Kısaca insanları!!
İhtiyacı olduğunda sevdiklerini yanlız bırakmayan ne kadar insan var diye sordum?
Son senelerde özellikle sosyal medya'daki paylaşımlarda insanların sık sık zor günlerinde yanlız kaldıklarından şikayet ettiklerini farkettim..
Her an her saniye sosyal ortamlar içinden paylaşttıkları resimlere rağmen aynı insanlar sorunlarıyla ne kadar yanlız kaldıklarını ifade ederlerken herşeyin bir anlamda ne kadar sahte olabildiğini hatırladım.
Eğlenmek için biraraya gelinen ortamların ardından evlerine dönen insanlar dört duvar arasındaki sorunlarıyla tek başlarına kalırlarken fotoğraflarda gülümseyen kalabalıklarla içlerindeki hüzün çelişir gibi kimi anlamda..
....,.............
Hayat boyu iyi ve kötü çok insan tanıdım (herkes gibi ) ..
Ancak insanları belli kategorilere, sınıflara ayırmak o kadar da kolay değil belki de...
Peki kimin iyi, kimin kötü olduğuna, neye göre karar verebiliriz ? Yaptıkları doğru ya da yanlışlara göre mi ? Peki kaç yanlış kaç doğruyu götürür o zaman?
Belkide insanların çoğu aslında tam olarak ne iyi ne de kötüler!
İnsanlardan karşılık beklemeden onlara verebilmek iyi bir insan olmanın ilk şartıdır herhalde.
Mesela, güler yüzlü ve olumlu olmak ( tabii burada çekingen insanların ciddiliğini anlayışla karşılamak önemli ) , İnsanları bilerek ve isteyerek incitmemek, iyi bir insan olmanın en büyük şartlarından biri dahadır.
Ve herşeyden önemlisi, insanlara çaresiz kaldıklarında onlara elimizi uzatabilmek!!
Konu işte buraya geldiğinde çoğu zaman hayat sizi şaşırtıyor.. Zor anlarında insanlar yanlız bırakıldıklarından şikayet ediyorlar..
Peki hayat neden böyle?
Bunun sebepleri nedir?
Zamansızlık mı?
Kişisel sorunlar mı?
Bireyselcilik?
Modern hayat felsefesi mi belki?
Ya bencillik....?
ve yabancılaşma...
vs.....
En yakınlarımdan bana en uzak yabancılara kadar şahit olduğum bir tek felsefe var bugün.
Gün, gün daha ve daha ben merkezci bir hale gelen yeni bir yaşam felsefesidir bu..
Bir çokları için çok ideal bir yaşam bu
İnsanlar kendileri için olumlu olmayan her tür durum ve olaydan kaçmak eğilimi gösteriyorlar.. Başkaları için kendilerini yormamaya alışanlar kendileri için her günün bir diğerinden daha anlamlı ve daha büyük hazlar getirmesi peşinde koşar gibiler.
Yaşam sürekli bir yarış gibi. İnsanlar her gün kendilerine tek bir soru sormaya alıştılar; " Bugün kendim için ne yaptım? Ve yarın kendim için ne yapacağım? .( bu bir yere kadar iyi tabi )
Mevcut umursamazlık, yabancılaşmaya kadar varırken, " yapmadıkları" şeyler için bahaneler bulmaya alışkın olanların baş rolde olduğu bir yeniçağ insanı var karşımızda..
Çocukluklarından bugüne çoğu kez algıladıkları mesaj " sadece " kendin için en iyisini yap..mesajıdır.. (kendini düşünmek iyi tabii ki , yanlış anlaşılma olmasın, burada kastettiğim sadece kendi için yaşayan toplum!)
........................
Gelişmiş toplumlarda her ne kadar " toplum düzenini korumak " adına köklü bir idrak ve ortak davranış kalıpları varsa da kişiler bir noktadan sonra kendi hazlarını tatmin çevresinde yaşamaya alışıyorlar.
Bireyin mutluluğu herşeyin üstünde geliyor..
Böylece kurulu yasal düzende düzgün yürüyen toplumsal ilişkiler içindeki insanlar birbirlerinden duygusal anlamda uzaklaşmak eğilimindeler..
Her birey kendi sonsuz hazlarını tatmin etmek, bir kez yaşanan hayati değerlendirmekle meşgul.
Egoizm en açık toplum felsefesine dönüştü.. Açık ve net bir kural haline geldi. Bundan utanmak şöyle dursun, akıllı insanın , örnek insanın , güçlü insanın açık duruşu haline geldi " Egoistik" yaşamı!!
.........................
Kimi anlamda varolma felsefesinin belki de en gerekli insiyaki davranışlarından bitridir bireyselcilik. Yaşama savaşını kazananlar belki de kendileri için savaşanlardır..
Başkaları için kendilerini feda edenler belki de kaybedebileceklerini bilenlerdir..
Ağır aksak kalmamak ve yoluna maddi , manevi aynı güçle devam edebilmek için insanlar kendilerini her tür olumsuzluktan korumayı ve dışlamayı öğreniyorlar.
Bu da hayatın en acımasız taraflarından biri belki de..
...................................
Kanımca gerçek anlamda iyiler ve gerçekten kötü niyetli insanlar azınlıktadırlar..
İnsanların büyük çoğunluğunun ne suya ne sabuna cinsinden bir hayat felsefesine sahip olduklarını düşünüyorum..
Size bilerek ve isteyerek şeytani şeyler yapacaklar da , gerçekten yardımınıza koşmak ve sizi zor durumdan kortaracak nitelikte fedakar kişiler de azınlıkta olan tiplerdir sanki.
Çoğunluk kendi yağında kavrulmaya devam edenlerden, kendini kurtarmak savaşı içinde yaşayan bireylerden oluşur gibi toplum...
Ve işte bu yüzden kimi zaman kimi kötüler meydanı boş bulmaktalar.
Çünkü kendi savaşı içinde meşgul olan büyük toplumun başkalarını durdurmaya vakti ve sabri olmayacaktır..
Böylesi bir yanlız savaşta tek dileğim Tanrının bireylerin yanında olmasıdır...
Bu da aklıma Fransızca bir deyimi getirdi şu an.; "Chacun pour soi et Dieu pour tous!".....
Herkes kendiyle, Tanrı ise herkesle...
Batya R. Galanti