Bu suskunluk insanlığı nereye götürecek?
Geçen gün bir kez daha Fransa'dan bir yangın haberi daha geldi.. Corona'nın yarattığı karmaşa ve bilinmezlik yetmezmiş gibi toplumları içten içe kemiren bir çok başka sorun daha gündemini koruyor. Sanki birileri insanlığın suratına yediği tokat yetmezmiş gibi başka yerlerden de vurmaya çalışır gibiler. Huzursuzluk yaratmak için hareket edenler var. Kimdir bunlar söylenmiyor!! Susmanın bazı şeyleri örtpas edeceğine inanıyor kimi yönetimler. Susarak, gösterilen tepkisizlikle problemin boyutlarının büyütülmemesi yolunda bir politik çizgimidir bu acaba?
Geçen yıl Notre Dame de Paris'deki yangının başlamasından sadece saatler sonra Fransız yetkililerin açıklamaları bana tuhaf gelmişti. " Yangın sabotaj nedeniyle çıkmadı !" şeklinde alelacele yapılan açıklamalar kanımca pek realist değildi.. Daha iki saat önce başlayan bir yangının soruşturmasının günler, haftalar alması gerekirken hemen neden böyle bir açıklama yapılmış olsundu?
Böylesi bir tarihi değer taşıyan, bir katedralin yangınıyla ilgili soruşturma ile ilgili bu kadar çabuk sonuca varmak nasıl mümkündü? O an yapılan açıklamaların tek amacı bu olayın ateşe verebileceği toplumsal tepkiyi engellemekti.
Bunu bir anlamda anlıyorum. Birincisi, sıradan insanları hedef haline getirebilecek açıklamalar , toplumu derinden yaralayabilir. İnsanları karşılıklı nefrete itebilir. Bir toplumun sadece belli bir kesimi tarafından işlenen suçlar yüzünden normatif bir hayat süren çoğunluk sorunun bir parçası haline getirebilir.. Ancak bu sorunun bu şekilde ne kadar devam edeceği de başka bir sorundur bence. İnsanlara demokrasi ve inanç özgürlüğü tanıyorsanız ve bu insanların içinden kimileri çıkıp onlara tanıdığınız özgürlükleri, ılımlı tutumunuzu size karşı kullanıyorsa , gösterilen hareketlere karşı yeterinden fazla mülayim ve ılımlı tutumla cevap veiyorsanız şiddet taraftarı insanlar bunu zayıflık olarak algılar ve bu yolda daha da ileri gitmekten çekinmezler..
Bundan bir kaç yıl evvel , Arapçası mükemmel olan bir Israelli gazeteci kılık değiştirmek suretiyle, gözlüğüne taktiği özel bir gizli kamerayla, Londra'da radikal İslamcıların içlerine girmişti. İngiltere'nin başkentinde çok bilinen bir radikal lıderin. Anjem Choudary 'nin vakfında , onun ve müritlerinin verdikleri vaazların dinlendiği vakfın içine girmeyi becererek onlarla, namaz kılmış, onlarla konuşmuştu..
( https://www.youtube.com/watch?v=UC2VQjSgpso )
Kameralara yansıyan kara sakallı erkeklerin sözleri yeterince ürperticiydi. Bu azili radikal kişilerin ağzında tek şey vardı; " Biz bu kaleyi içten fethetmeye kararlıyız!" .
Israelli gazetecinin o gün sohbet ettiği bu radikellerin içinden bir çoğu bir iki yıl sonra Suriye'de Daeş adına savaşırken öldürüldüler. Ama örgüt halihazırda yeni üyeler, yeni savaşçılar toparlamaya devam ediyor. Sonuçta bu tip örgütlenmeler, radikal akımlar sadece İngiltere'de ya da Almanya'da değil.. Amaçları, yüzyıllardır başaramadıklarını demokratik yollardan başarmak. Bu yolda, normal hayat sürmek isteyen diğer ılımlı Müslümanların hayatlarını da cehenneme çeviriyorlar. Fakat bence esas sorun , söz ve inanç özgürlüğü adına tüm bunlara göz yuman bugünün aptal yönetimlerindedir.. Demokrasi bir başkasının özgürlüğünü elinden aldığınız yerde bitmelidir. .
Demokrasi, bir başkasının inancını alt etmeye çalışıp, onu tehtid ettiğinizde biter. Demokrasi kendi inancınız adına başkalarının hayatlaryla oynamaya kalktığınızda biter. Bir diğerinin özgürlüğünü elinden almak adına hareket edenlere izin vermek demokrasi değildir. Bir ülkeyi, bir toplumu hedef alan yıkıcı davranışları, inançları empoze etmeye çalışan düşüncelere göz yummak insan hakları değildir..
Londra merkezinde bir cami'de kendilerine verilen inanç özgürlüğü adına Cihad kavramını yaymaya devam edenlere göz yummak esas insanlık suçudur!!!!
Avrupa, İnsan Hakları ve Özgürlükleri adına normatif insanlar içinden çıkıp, kendini ekstrem hayallere kaptıran radikalleri demokratik haklar adına susturmuyor, yeterince soruşturmuyor. Bu akımların rahatça doğup , gelişmesine ses çıkarmıyor.. Her gün kendi yanlarına çektiktikleri insanları yaşadıkları toplumun kültürünü, inancını, geleneklerini ve temellerini yok etmek adına çevresinde toplamayı becerenlere karşı susmaya devam ediyor. Olay bugüne kadar yeterince ciddiye alınmıyor, yeterince tedbilere gidilmiyor.. Avrupa kaderine teslim edilmiş gibi hareket ediyor. Nedeni bilinmez!
Mevcut olan politik doğruculuk (politically correct) , suskunluk . kafaları kuma gömenlerin saklamaya çalıştıkları gerçekler acaba insanlığı sonunda nereye götürecek?
Batya R. Galanti
Geçen gün bir kez daha Fransa'dan bir yangın haberi daha geldi.. Corona'nın yarattığı karmaşa ve bilinmezlik yetmezmiş gibi toplumları içten içe kemiren bir çok başka sorun daha gündemini koruyor. Sanki birileri insanlığın suratına yediği tokat yetmezmiş gibi başka yerlerden de vurmaya çalışır gibiler. Huzursuzluk yaratmak için hareket edenler var. Kimdir bunlar söylenmiyor!! Susmanın bazı şeyleri örtpas edeceğine inanıyor kimi yönetimler. Susarak, gösterilen tepkisizlikle problemin boyutlarının büyütülmemesi yolunda bir politik çizgimidir bu acaba?
Geçen yıl Notre Dame de Paris'deki yangının başlamasından sadece saatler sonra Fransız yetkililerin açıklamaları bana tuhaf gelmişti. " Yangın sabotaj nedeniyle çıkmadı !" şeklinde alelacele yapılan açıklamalar kanımca pek realist değildi.. Daha iki saat önce başlayan bir yangının soruşturmasının günler, haftalar alması gerekirken hemen neden böyle bir açıklama yapılmış olsundu?
Böylesi bir tarihi değer taşıyan, bir katedralin yangınıyla ilgili soruşturma ile ilgili bu kadar çabuk sonuca varmak nasıl mümkündü? O an yapılan açıklamaların tek amacı bu olayın ateşe verebileceği toplumsal tepkiyi engellemekti.
Bunu bir anlamda anlıyorum. Birincisi, sıradan insanları hedef haline getirebilecek açıklamalar , toplumu derinden yaralayabilir. İnsanları karşılıklı nefrete itebilir. Bir toplumun sadece belli bir kesimi tarafından işlenen suçlar yüzünden normatif bir hayat süren çoğunluk sorunun bir parçası haline getirebilir.. Ancak bu sorunun bu şekilde ne kadar devam edeceği de başka bir sorundur bence. İnsanlara demokrasi ve inanç özgürlüğü tanıyorsanız ve bu insanların içinden kimileri çıkıp onlara tanıdığınız özgürlükleri, ılımlı tutumunuzu size karşı kullanıyorsa , gösterilen hareketlere karşı yeterinden fazla mülayim ve ılımlı tutumla cevap veiyorsanız şiddet taraftarı insanlar bunu zayıflık olarak algılar ve bu yolda daha da ileri gitmekten çekinmezler..
Bundan bir kaç yıl evvel , Arapçası mükemmel olan bir Israelli gazeteci kılık değiştirmek suretiyle, gözlüğüne taktiği özel bir gizli kamerayla, Londra'da radikal İslamcıların içlerine girmişti. İngiltere'nin başkentinde çok bilinen bir radikal lıderin. Anjem Choudary 'nin vakfında , onun ve müritlerinin verdikleri vaazların dinlendiği vakfın içine girmeyi becererek onlarla, namaz kılmış, onlarla konuşmuştu..
( https://www.youtube.com/watch?v=UC2VQjSgpso )
Kameralara yansıyan kara sakallı erkeklerin sözleri yeterince ürperticiydi. Bu azili radikal kişilerin ağzında tek şey vardı; " Biz bu kaleyi içten fethetmeye kararlıyız!" .
Israelli gazetecinin o gün sohbet ettiği bu radikellerin içinden bir çoğu bir iki yıl sonra Suriye'de Daeş adına savaşırken öldürüldüler. Ama örgüt halihazırda yeni üyeler, yeni savaşçılar toparlamaya devam ediyor. Sonuçta bu tip örgütlenmeler, radikal akımlar sadece İngiltere'de ya da Almanya'da değil.. Amaçları, yüzyıllardır başaramadıklarını demokratik yollardan başarmak. Bu yolda, normal hayat sürmek isteyen diğer ılımlı Müslümanların hayatlarını da cehenneme çeviriyorlar. Fakat bence esas sorun , söz ve inanç özgürlüğü adına tüm bunlara göz yuman bugünün aptal yönetimlerindedir.. Demokrasi bir başkasının özgürlüğünü elinden aldığınız yerde bitmelidir. .
Demokrasi, bir başkasının inancını alt etmeye çalışıp, onu tehtid ettiğinizde biter. Demokrasi kendi inancınız adına başkalarının hayatlaryla oynamaya kalktığınızda biter. Bir diğerinin özgürlüğünü elinden almak adına hareket edenlere izin vermek demokrasi değildir. Bir ülkeyi, bir toplumu hedef alan yıkıcı davranışları, inançları empoze etmeye çalışan düşüncelere göz yummak insan hakları değildir..
Londra merkezinde bir cami'de kendilerine verilen inanç özgürlüğü adına Cihad kavramını yaymaya devam edenlere göz yummak esas insanlık suçudur!!!!
Avrupa, İnsan Hakları ve Özgürlükleri adına normatif insanlar içinden çıkıp, kendini ekstrem hayallere kaptıran radikalleri demokratik haklar adına susturmuyor, yeterince soruşturmuyor. Bu akımların rahatça doğup , gelişmesine ses çıkarmıyor.. Her gün kendi yanlarına çektiktikleri insanları yaşadıkları toplumun kültürünü, inancını, geleneklerini ve temellerini yok etmek adına çevresinde toplamayı becerenlere karşı susmaya devam ediyor. Olay bugüne kadar yeterince ciddiye alınmıyor, yeterince tedbilere gidilmiyor.. Avrupa kaderine teslim edilmiş gibi hareket ediyor. Nedeni bilinmez!
Mevcut olan politik doğruculuk (politically correct) , suskunluk . kafaları kuma gömenlerin saklamaya çalıştıkları gerçekler acaba insanlığı sonunda nereye götürecek?
Batya R. Galanti