9 Nisan 2020 Perşembe

 Keşke varoluş mücadelemiz bu derece acımasız olmasaydı...

Korona günleri insana , insanlığa çok şey öğretiyor. Yaşamın değerini, değersizliğini, .bencilliğin sınırsızlığını, maddiyatın bir hiç olabildiğini , kimi anlamda manevi değerleri , yaşam kavgasını, ne kadar güvende olduğumuzu, ne kadar olmadığımızı.. nasıl bir dünyada yaşadığımızı,  Gelişmişliğin , gelişmemişliğin nerede başladığını, nerede bittiğini .. Dünyanın kaç bucak olduğunu. Yeri geldiğinde başbakan olsanız ya da sıradan bir insan aslında pek farketmediğini.. Silahların yapamadığını bir virüs'ün bir anda becerebileceğini...Durup kaldık..dinliyoruz son günlerdeki sessizliğin kopardığı kıyameti..içimizdeki çığlığı dinliyoruz günlerdir....

Bu yüzyılın geldiği bilgi ve bilgisayar döneminde kimi açılardan baktığımızda adeta Ortaçağa benzer durumları yeniden yaşayabileceğimizi farketmekse ne tuhaf. Hiç aklımıza geldi mi uzay çağında insanların hastanelerde soluk alamayarak ölebilecekleri . En gelişmiş ülkelerde bile hastanelerin kitlesel boyutlardaki böylesi acil bir durumu kaldıramayacaklarını. Bir virüsün insanlığı bir anda nakaut ( knock-out ) etme noktasına getirebileceğini  ?  En büyük profesörlerin, bilim adamlarının bir yerden sonra cevapsız kalabileceklerini..  Bir anda gözle görülmeyen bir varlığın tüm dünyayı felç edebileceğini..

Halbuki daha bir kaç ay evvel politikayı, savaşları konuşuyorduk durmadan. Amerika'da Sanders'ın Trump'a karşı suçlamaları .  Suriye'de Rusya'nın manevraları, Israel'in saldırıları gibi şeyler gündemdeydi..  Ortadoğunun kızgın ortamının bataklığında bin bir millet hesap çıkar için karşı karşıya aslında bugüne dek.. Ama şu an bunların ne önemi var?

Geride bıraktıkları çocukları güne açlık ve sefalet içinde başlarken ellerinde milyarca dolarlık silah sanayinin getirdikleriyle ölüm saçmaya devam eden binlerce terörist dağlarda tepelerde kaderlerini çizmeye devam ederlerken, arkada kalanların terkettiği evlerine son bir kez bile bakamadan Türkiye'nin sınırlarına dayanlar var yeniden.  Sultan Erdoğan'ın yeni bir göç dalgasıyla tehtid ettiği  Avrupa'nın nasıl bir tepki vereceği soruluyordu daha dün .  Küçücük çocuklar yeniden eski kıtanın emin koylarına varmaya çalışan babalarının sıcak kucaklarından gecenin karanlığında buz gibi Akdeniz sularında kaybolurlarken akıllarda bambaşka sorular vardı,  Kuzey Kore Amerika'ya , Avrupa'ya kafa tutarken her nükleer denemesinde yeryüzünü karanlığa boğacak günleri bildirir gibiydi Kim Jong-Un . Amerika'da sınıra dikilen duvarları aşamayan insanlar vardı CNN'in ve Fox News 'un başlıklarında .. Şimdi Amerikan seçimleri bile ikinci satıra indi basında... Kısacası  her şey bildiğimiz gibi devam ederken birden bire başka bir şey oldu.. Korona diye bir şey geldi , işte o an herkesin aklı durdu. Şimdi tek düşünülen şey var. Bu salgını nasıl atlatırız!



Yeryüzünde çıkar  kavgaları hiç bitmezken, yüz yıl önce neyse bugün de aynı yerden devam eden çekişmelere sadece küçük bir mola verdik şu an.... Bir virüs gelip herkesin ellerini kollarını bağladı...

O kadar çok savaş, o kadar çok yolsuzluk, haksızlık var ! Siz bakmayın şöyle kısa bir ara verdiğimize

20. Yüzyılda geride bıraktıklarımızdan ne dersler çıktı  bize?? Savaşlardan? Geçirilen gazaptan ? Milyonlar ölmüştü o zaman da.. Dünya aynı yerden devam etti . Bir kısım insan savaşmayı bıraktı onun yerine daha fazla savaştırmayı öğrendi !

Bugüne dek çok fazla silah satıldı! En fazla da en çok fakirliğin, en çok açlığın olduğu yerlere gitti..

Sadece bir virüs oyunun kurallarının bir anda değişebileceğini gösterdi. Çaresizliğin sadece belli yerlerle sınırlı kalmayabileceğini.  Kimse ben herkesten daha kudretliyim demesin  . Kimse parasına, kimse yapabilirliklerine güvenmesin. Hayat bazen bir anda bir hiç olabiliyor. Herkes için bir anda değerini yitirebiliyor yaşam.. Keşke insanlık doğanın karşısında bir anda yitirdiği kudretinin nasıl da sonsuz olmadığını anlasaydı.

Halbuki silahlarımızı  konuşturuyor olsaydık sayısız füzeler çıkardı ceplerden. Balistik silahlarla,  nükleer başlıklarla dolu dünyanın dört bir yanı. Bir anda herşeyi yok etmeye yeten fazlasıyla silah var..

Keşke insanlık bir parça daha mütevazı olabilseydi, üstünlük oyunlarını ve bencilliğini bir kenara bırakıp.. Daha çok toprak, daha çok para, daha fazla güç yerine birlikte var olmanın yollarını arasaydı.

Keşke insanlar renklerine ya da ırklarına göre kimsenin bir diğerinden daha üstün olduğuna inanacak kadar primitif kalmasaydı..

Daha bir kaç ay evvel insanlığın ne kadar ilerlediğini düşünüyordum. Her şey makineleşirken.. İnsan emek gücünün yerini alan bilgisayarlara baktığımda, Aman Tanrım ne günlere geldik diyordum her an.. Uzay çağı, makine çağı.. bizler tüm fonksyonlarımızı kaybetmek üzereyiz diye düşünürken.... Yakında bizlere hiç ihtiyaç kalmayacak bile. Her adımda , her yerde insan yerine yerleşmiş makinelerin varlığı adeta kanımı donduruyordu . Bir günden diğerine çıkan yepyeni şeyler ağzımı açık bırakırken bir kaç yıl sonrasının hayatını düşünmek aklımı başımdan alıyor gibiydi. Gelecekte bugün bildiğim mesleklerden geriye neler kalacağını bile kestiremezken , hayatın genel şeklinin bile bugün tanıdığımızdan gittikçe daha büyük bir hızla uzaklaşmaya başladığını anlamamak mümkün değildi. Bütün bunlar değişmedi mutlaka , durum kesinlikle bu . Fakat tüm bunlara rağmen doğa hala daha insanlardan çok daha güçlü, daha önde.. İnsanlar hala daha  kendilerini bir çok şeye karşı koruma kapasitesine sahip değiller.. Görünmez bir virüsü altetmek sadece Holywood filmlerinde bir kaç gün içinde mutlu sonla bitecek bir mücadeleyken gerçek hayatta bir kaç haftada on binlerce insanın en çaresiz şekilde ölüme sürüklenmeleri demek olabiliyor viral bir salgın...

Korona bir anda adeta tüm savaşlara, tüm çıkar kavgalarına ara verdirdi,,insanlar bir an durupta şimdi ne yapacağım diye ortak bir çare aramak zorunda bırakıldı. Keşke her şeyi bir kenara bırakıp daha iyi bir dünya için de ortak bir çare arayacak kadar sağduyulu ve adil olabilseydik biz insanlar..


Keşke varoluş mücadelemiz bu derece acımasız olmasaydı...







Batya R. Galanti






6 Nisan 2020 Pazartesi

                             

           
                 
                      Duran çarkı yeniden döndürmeye başlamak gerekecek!



Son zamanlarda yaşadığımız büyük Covid-19 krizinin sağlığımıza olan etkilerinin dışında en fazla konuşulan yönü de bu virüs'ün bugün ve uzun vadede ekonomik olarak insanlara, ülkelere ve global düzene yaptığı, yapacağı etkileridir...

Çin'de olanlar televizyonlara ilk yansımaya başladığı zaman dünya bir an için nefesini tutup izlerken  bu salgın Wuhan sınırları içinde kalacakmış gibi bir his yaşamış gibiydi belki? Belki de dünya bir çeşit şok yaşıyordu.

Wuhan'da bembeyaz tulumların içinde , adeta Holywood filmlerinden fırlamış insanlar boş sokakları dezenfekte ederlerken, yine bembeyaz tulumları, yüzlerinde maskeleri, kim oldukları bile belli olmayan robotlaşmış insanların hastane odalarında yüzlerce yatak arasında, ellerinde ventilatörler hayat kurtarmak için çabalarken akıllarımıza durgunluk geldi bir an...Neler oluyordu?

Otoriter bir rejimin gölgesinde büyüyen dev bir ekonominin günler ve haftalar geçerken sürdürdüğü savaşı dünya ağzı açık izledi,  Bir anda Wuhan adeta hayalet şehir haline gelirken, Çin'den yayınlanan bilgiler kimseye inandırıcı gelmiyordu. Bir taraftan söylenen rakkamlar vardı diğer tarafta ise dünyanın en kapalı yönetimlerinden biri ... İstatistikler, rakkamlar... Yüzlerce ölüden bahsederlerken, son rakkamlar bir kaç bini bulduğunda Çin'in bir buçuk milyarlık nüfusuna baktığımızda ve media'ya yansıyan görüntülere , anlatılanlar kesinlikle realist görünmüyordu..

Son senelerde dünyanın en büyük üretim merkezine dönüşen Çin'le olan ticari ilişkilerin genişliğine baktığımızda , Wuhan'da başlayan krizin dünyanın diğer bölgelerine nasıl bir hızla yayılacağını tahmin etmek güç değildi aslında.

Ve Çin'e uçuşlar durduruldu bir anda.. Peki olaylar ortaya çıkana kadar kaç iş adamı, kaç politikacı Çin'de bulunmuştu, bu belli miydi ??

Çin'in ardından virüs önce çevredeki diğer Asya ülkelerinde görülmeye başlandı ilk hastalar.. Taiwan, Tayland, Japonya, Hong Kong, Güney Kore....

Aynı günlerde Güney Kore'den Israel'e Hıristiyan Hacı grubu geldi.. Israel'de ilk hastalar bu grubun ülkeyi terketmesinden sonra ortaya çıkmaya başladı..  Ardından Israel Kore'ye tüm uçuşları durdurdu. Ve tabii tepki aldı... Daha sonra herkes aynı yola baş vurmaya başlayınca herşey farklı görülmeye başlayacaktı.. Bu arada dünyanın en turistik ülkelerinin başında gelen İtalya'da bir anda hastalık yayılmaya başladı.. Ve gittikçe , İspanya, Fransa, İngiltere ve ABD'da salgın iyice kendini belli ederken sokaklar insanlardan boşaltıldı ... Bir anda tüm dünya karantinaya girdi.. Devletler neyi öncelik olarak tutacaklarının hesabını yapmak zorunda kaldılar. Hangisi daha önemliydi, ekonomiyi düşünerek hiç bir şey olmamış gibi devam etmek ya da milyonlarca insanın ölümünü engelleyebilmek için herşeyi kapatmak. Diğer taraftan ekonomi batarsa insanların sağlıklı olmaları mümkünmüydü diye soranlar da oldu.  Hesabı zor bir durum.

Bir yıl öncesinde ülkesine neredeyse bazı açılardan zarar vermeye varan yoğun turist akımını kısmen durdurmayı bile düşünen İtalya'nın tarihi caddeleri ilk kez insanlardan tamamen boşalırken, Fransa'da Louvre müzesinin önündeki upuzun kuyruklardan eser kalmazken, dünya turzimi sayılı günler içinde sıfırlanırken..tüm uçuşlar bir anda durdu. En lüks otellerden en alelade mağazalara kadar her taraf müşterilerden boşalırken..neredeyse tüm insanlık kendini bir anda aynı yerde buluverdi; Evlerinde!

Normal günlerde koşturdukları hayata bir an ara vermek zorunda bırakıldı neredeyse herkes, dünya'yı saran korku dolu senaryoya bir anda kenardan bakarak izlemeye başladılar insanlar .  Restoranlar kapandı, iş yerleri evlere taşındı..Şirketler kısa bir süre içinde batmaya başladılar..Bir anda dünya ekonomisi neredeyse durma noktasına geldi.

Israel'de  bir milyondan fazla insan işsiz kaldı.. Bir kaç hafta içinde kimsenin aklında olmayan şeyler oldu..Pesah'ta seyahat planları yapan insanların yarın öbür gün kiralarını, banka kredilerini nasıl ödeyecekleri soru işaretine dönüştü beyinlerinde...

Burada ve dünyanın önde gelen ülkelerinde yönetimler hemen kriz masası oluşturdular. İnsanları, halklarını rahatlatmak için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Bunların içinde kredileri ertelemek, işsizlik maaşı bağlamak, ilaç, gıda yardımı yapmak gibi bir çok şey var.

Üçüncü seçimlerden de neredeyse sonuçsuz çıkan Israel'de Corona'nın yaptığı tek olumlu şey seçimlerin önde gelen iki isminin yani Benny Gantz ve Binyamin Netanyahu'nun beraber hükümeti  kurmakta anlaşmalarıdır. Bugün böyle bir kriz içindeyken  tam yetkiye sahip olmayan geçici bir hükümetin ellerinde devam edilmesi mümkün değildi. Netanyahu ise şu ana kadar gerçekten örnek bir liderlik çizerken ( Bu son krizden bahsediyorum ) umut ediyorum ki ileriki günlerde Israel bugünkü durumu korumayı başarır..

Bir anda tepetaklak olan dünya ekonomisine baktığımızda bu durumu nasıl atlatacağımızı kestirmek zor.  Özellikle fakir ülkelerin zaten zayıf  olan ekonomilerine aldıkları darbeyi atlatmakları için uluslararası  desteğe daha çok ihtiyaç duyacakları açıktır...

Bu kriz sanırım dünyayı her açıdan daha da değiştirecek. Ortadoğu'da devam eden belirsizlik, savaşlar ve bugün gelen salgınla daha da artacak göçler yüzünden Avrupa'da belki de bu kez kapanacak sınırlar güçlenecek nasyonalizm ve belirsizliklerle gelecek  günler.. Keşke çocuklarımıza bırakabileceğimiz  daha iyi bir dünya sözü gerçek olsaydı..   . Yine de durup bekleyelim hele şu yaz bir gelsin belki en azından bir zaman ara verir bu salgın.. İnsanlar bir nefes alır, sonbahardaki muhtemel yeni bir dalgaya kadar biraz daha hazırlıklı  oluruz belki taa ki birileri ilacı bulana kadar.

Avrupa'da, son bir iki günlük istatistikler ölüm oranlarında biraz düşüş olduğunu gösterince , bu gece ekranlara yansıyan açıklamalara göre şimdiden normale dönüş arayışındalar. Böyle devam etmek mümkün değil çünkü. Yoksa bilgi çağında aç kalacak insanlar.. Şartlar ne olursa olsun bir yerden yeniden başlamak lazım.  Duran çarkı yeniden döndürmeye başlamak gerek.

Bu ne kadar zaman alır bilinmez. Güçlü ve sabrılı olmak gerekecek sanırım  ... Dua edelim iyi olsun!!




Batya R. Galanti





3 Nisan 2020 Cuma

                           




                                         Virüs gibi yayılan teoriler!



Bundan bir iki yıl evvel bir Türk dostum bana , "İsrail'de kanser var mı?  diye bir soru sormuştu. Merak sorusumuydu gerçekten bilmem?? Bense , olmaz mı.. Kanser olmayan ülke var mı diye cevap vermeye çalışırken adam bana; " Burada insanlar İsraillilerin kanserin ilacını bulduklarını ama sadece kendileri için sakladıklarını ve Filistinlilerinse ölmelerine izin verdiklerini söylüyorlar heryerde!".diye anlatırken bana ben diyecek bir şey bulamadım. Tek verdiğim cevap..Kuzinim Pankreas Kanserinden öleli sadece iki ay geçti! idi..

Tanrım bir toplumun beyni daha ne kadar saçmalıklarla doldurulabilir?? Kimler çıkarıyor bu saçmalıkları?? Türkiye'de yaşadığım zamanlar doğrusunu söylemem gerekirse acayip acayip inançların, komplo teorilerinin bu toplumun bir özelliği olduğunu zannederdim. Nede olsa bu da benim kısmi önyargılarımdı belki.. Ama açık olan bir şey mutlaka var.  Okur yazarlık oranıyla , komplo teorilerinin yakın bir ilişkisi olduğu açık. Tabii sadece okur yazarlık dışında başka bir çok etmenler daha var bu tip inançlarda...Psikolojik, sosyolojik etmenler gibi..


Bense son Corona günlerinde ilk kez tüm dünya aynı gemideyiz diye düşündüm ilklerde . Hepimiz aynı korkuyu yaşarken, aynı düşmana karşı savaşırken en doğrusu tüm dünyanın birlikte hareket etmesi diyordum ben .  Tüm düşmanlıklar, tüm savaşlar bir kenara bırakılmalı diye düşünüyordum... Hala daha öyle düşünüyorum . İnsanlığın kurtarılması önemli şu an.

 Olaya  çözüm aramaya çalışan bilim adamları gece gündüz beyinlerini yorsunlar , media'da , sanal alemde, internette insanlar kafalarını başka şeylerle yormakla meşguller.. Bir çokları daha olayın en sıcak yaşandığı anlarda bu virüsün kimin başının altından çıktığı üzerinde teoriler üretmeye başladılar bile. Dünyanın en gelişmiş labaratuarlarından çıkan sonuçlar kimseyi ilgilendirmiyor fazla. Halbuki bilimadamları ilk günlerden söylediler; bu virüs yani Covid19,  Corona Virüs'ün uğradığı mutasyon, değişimle ortaya çıkan yeni bir türü bu sadece diye!!

Ama insanın kötüye işleyen aklı bunu kabul etmemeyi tercih ediyor.. Birilerini suçlamak için fırsat tabii.. Ortaçağ'dan bugünlere insan denen varlığın belki de en değişmeyen özelliklerinden bir tanesi de kendi kafasında herşeye bir cevap aramak özelliği. Teoriler geliştirmede üzerimize yok..
1340'larda Kara Veba yüzünden milyonlarca kişi ölürken, , Avrupa'nın değişik kentlerinde ortaya atılan teorilerin, söylentilerin gölgesinde ayaklanan halklar Yahudi cemaatini hedef alarak, binlerce insanı diri diri yakmış, mallarına el koymuşlardı.

Bu Corona davası başladığı ilk günlerde bana bir arkadaşım, bunun ardında Amerika olabilir demişti hemen. Neden diye sorduğumda cevabı; Cinle olan ekonomik savaşı kazanmak için Çine karşı bir girişimdi bu.. Peki, olabilir ..dedim . Ne diyeyim.. Böyle iddiaların arkasında genelde insan aklına uygun, mantıklı açıklamalar da birlikte gelir zaten. Bu da bu tip iddiaların inanılabilirliğini arttırır ama kimsenin elinde somut delliler bulunmaması kimseyi çok fazla rahatsız etmez.  Neyse Corona'nın Amerika'nın Çin'e karşı gizli bir saldırısı olduğunu iddia eden aynı arkadaşım aradan geçen zamanla, Çin'in kendini biraz olsun toparlamaya başlaması,  bu kez Amerika'nın salgın yüzünden zor günlerden geçmeye başlaması ve tüm dünya ekonomisinin bir anda ters yüz olmasıyla birlikte bu kez bana yeni bir video klibi gönderdi,. Yine çok  mantıklı açıklamalar getiren klibe göre tüm bunlar dünya ekonomisini bitirmeyi hedefleyen Çin tarafından çıkarılmış . Bu kez de olayın ardında Çin var deniyor...Bu da çok mantıklı!! İspatlar nerede peki??  Ya son günlerde yeniden canlanan virüs için hala savaşan Çin ve tüm Asya ülkeleri. Bu insanlar kendi insanlarını öldürerek mi başladılar işe ? Bu nasıl bir mantık peki?

Eskiden bildiğim , anımsadığım Komplo teorilerinin çoğu Arapların aklının altından çıkanlardı. Mesela New York'ta 2001'de İkiz Kuleleri hedef alan saldırıları yapanların Al-Qaida değil de Yahudiler olduğu iddialarını duymayan kalmamıştır..

Tarih boyunce en bilinmiş Komplo teorilerinden bir tanesi de Yahudilerin her Pesah'ta Hıristiyan çocukları kaçırıp bu çocukları öldürerek , kanlarıyla matzot yani hamursuz ekmeği hazırladıkları iddialarıdır. ( Halbuki bizde en önemli Kaşrut kurallarından biri yenecek  hayvanın etini  bir gece önceden tuzda bekletip tamamen kandan arındırmaktır, bunu en dinsiz Yahudi bile hala uygular!)  Bu tip iddialara bugün bile inananların bulunduğuna eminim..

20. yüzyılda Rusya'dan çıkan en bilindik komplo teorilerinden bir diğeri de Sion Büyükleri Protokolleri ( The Protocols of the Elders of Zion) dur  ..Önceleri Rusya'da basılmış sözde bir tekste göre, Yahudi Liderler Rus İmparatorluğu sınırları içinde 19. yüzyıl sonlarına doğru düzenledikleri gizli bir toplantıda, dünya genelinde  Yahudi olmayanların yanı Goy'ların ahlaki ve toplumsal değerlerini yıkarak, basını kendi hegemonyalarına almak suretiyle,  kendi hedeflerini dünyaya kabul ettirmeği amaçlıyorlardı.. 1920'ler Amerika'da , Ford Amerikan Firmasının sahibi olan Henri Ford bu tekstleri çoğaltarak Amerika'da Yahudi Karşıtı fikirleri yaymak için uğraşmıştı. Ve aynı tekstler daha sonra Nazi Almanyası'na da ulaştırılarak Yahudilerin neden Alman toplumuna zararlı olduklarını ispatlamak için belge olarak kullanımışlardı..

Gelelim yeniden  bugüne, Corona'yla beraber Rothschild ailesinin adı basında yeniden bolca geçmeye başladı bile

Peki İnsanlar neden komplo teorilerine inanıyorlar?? .. Bu tip teorilere inanan kişiler kimlerdir?
Hangi toplumlarda böylesi iddialar daha yaygındır? İnsanlar daha Corona ile mücadelenin orta yerindelerken bilmek istiyorlar, kimlerin başının altından çıktı bu diye?

Yani efendim, mantıklı değilmiş , Çin'de birisi bir yarasa yedi diye bütün dünya Corona olmuş.. Neden mantıklı olmasın?? Olur tabii.. Neden olmasın..

Uzakdoğu'da artan Nüfusu doğa kaldırmıyor. Devasa ormanları şehirleşmek adına yok eden Uzak Doğu Halkları ormanlardan, evlerinden olan yabanı hayvanların hezimetine uğruyorlar sadece. İşte olan bu.. Yabani hayvanlardan insanlara bulaşan virüsler var. Ama insanlar ille de buna değil başka teorilere inanmak istiyorlar..

Batıl inançları bol olan insanlar , toplumlar, kendilerine ve yaşadıkları topluma güvenmeyi öğrenenmemiş insanlar bol bol teoriler buluyorlar..

Örneğin Türkiye'de bir şey yanlış gitse, biz hatalıyız deyip sorumluluk almak yerine, Yabancı güçleri suçlarlar hemen. Efendim Amerika yapmıştır, Emperyalist Güçler suçludur. İsrail Coca Cola'nın içine ilaç koymuştur o yüzden böyle olmuştur. Zamanla Paranoik hale getirilmiş toplmumlarda bu çok yaygındır.. Ama söylenenenlere göre bilimadamlarının açıklamaları bu kez hiç kimseyi tam ikna edememiş görünüyor ki Fransa'da her üç kişiden biri bu virüs'ün insan eliyle üretildiğine inanıyormuş. Amerikadaysa bu oran dörtte birmiş ..

Bugün komplo teorilerini yaymak eskisinden çok daha kolay. İnternet zırvalık kaynıyor. Herkesin elinin altında saçmalık üretmek için imkan var.. Bundan elli sene evvel, bir kaç gazetecinin uydurmalarını dinlerken bugün milyonlar kendi zırvalıklarını yaymak olağına sahipler. Akıllarına ne uyarsa inanmaksa diğerlerine kalmış..

Keşke suçlu aramak yerine, daha çok yardım etmek için çalışsalar insanlar..el vermek için çaba harcasalar, yaşlılara, hastalara , dua etseler, ayırt etmeden, budistler için, Hıristiyan, Müslüman Yahudi ya da Hindular için . iyi şeyler için enerjilerini harcasalar şu beyinleri örümcek kaplamış insanlar !!!  Belki dünyamız daha iyi bir yerde olurdu bugün , aklımızı kötü fikirlerle doldurmak yerine olumlu enerji üretmek için harcasaydık .  Düşmanca fikirleri yaymayı bıraksaydık artık bir tarafa!!!



Batya R. Galanti.

29 Mart 2020 Pazar


                                 




                                      Bugünleri de atlatacağız!!



Son günlerde kendimi Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan insanlar gibi hissetmeye başladım.. Hani ellerini üç beş dakikada bir yıkamadan duramayan insanlar vardır . Ellerini nereye koysalar, ne yapsalar,  sürekli olarak mikrop bulaşacağı endişesiyle ne yapacaklarını bilemeyen insanlara dönüştük şu son bir, bir buçuk aydır. İstemeden temizlik hastalığına tutulmuş gibi davranmaya başladık.

Peki daha önce pismiydik biz? Kimimiz gerçekten öyleyken  bir çoğumuz  temizlik kurallarına belli bir yere kadar özen gösteren normatif insanlardık. Büyük bir çoğunluğumuz  bundan bir kaç hafta evveline dek  temizliğin hesabını bu derece ayrıntılı tutmuyorduk . Ve daha düne kadar günlük yaşantımız içinde, modern hayat standartlarında yaşayan bizler ne kolera ne de tifo gibi hastalıklara yakalanacakmış gibi davranmıyorduk.  Temizlik hayatımızın normal akışında hep varken bile ayrıntılarla uğraşmıyorduk büyük çoğunluğumuz. Günde bir çok defa elimizi yıkamakla beraber yine de evimizin, ofisimizin dışında geçen saatlerde temiz ve pis ile iç içe olduğumuz açıktı .


Elimizle bir ödeme yapıp iki dakika sonra aynı elimizi yüzümüze götürdüğümüzün  farkına bile varmayız ki normal günlerde. Alışveriş merkezinin yürüyen merdivenlerinin kenarına tutunduktan iki dakika sonra satın aldığımız bir ıvır zıvırı ayak üstü midemize yuvarlarken elimizi yıkamayı bile düşünmediğimiz  o kadar çok an var ki normal zamanlarda... Ellerimiz gün boyu bir çok şeyi tutuyor.. Bir tanıdığımızı gördüğümüzde elimizi otomatik olarak ona uzattığımızda hemen elimizi yıkamayı düşünmüyoruz bile ...

Şubat ayında Çin'de ortaya çıkıp ardından tüm dünyayı saran Corona virüsünün getirdiği yepyeni koşulları kabullenerek yaşamak bir çok insan için gerçekten zor..

Herşeyin başı hijiyen deniyor. Yani bu virüs'ten korunmanın birinci şartı. " Hijiyenmiş efendim!"   Ellerimizi hep yıkamak ve  yüzümüze sürmememiz lazım...

Avustralya'da New South Wales Üniversitesi'nde 26 öğrenci üzerinde yapılmış bir araştırmadan çıkan sonucu buldum internette; "Elimizi günde yaklaşık olarak kaç kez yüzümüze götürdüğümüz" konusunu merak edince. Araştırmaya göre öğrencilerin saatte ortalama 23 kez elleriyle yüzlerine dokunduklarını  tespit etmişler.

En hayatı önemdeki durumlarda bile sonuçta insan çok kez insiyaki olarak hareket ediyor. Yani ne kadar zararlı ya da tehlikeli diye uyarılsakta bir günden diğerine ellerimizi yüzümüze götürmemeyi öğrenmemiz zor. Bunu üç kez beş kez yapmasak ta sonunda mutlaka farkına bile varmadan, otomatik bir şekilde kendimizi gözümüzü ovalarken, burnumuzu kaşırken, ağzımıza sürerken buluyoruz yeniden.. Hay Allah derken birazdan bir kez daha aynı şey oluyor...

Her gün banyo olduğumuz, evimizi sildiğimiz, üzerimizi değiştirdiğimiz açık. Bugün kimse ortaçağın pisliğinde yaşamıyor. Temizlik hepimizin günlük hayatının rutin bir parçası ama şu günlerde bizden beklenen hijiyen bunun çok ötesi bir şey.

Latex eldivenler, maskeler, alcogel temizleyiciler .. Ellerimiz,   telefonumuz, bilgisayarın klavyesi, masa, kapı kulplari.... sürekli temizlenmesi gerekenler içindeler.  Sadece kendimizi değil yaşadığımız ortamı devamlı dezenfekte etmekle uğraşıyoruz. Nasıl bir titizlik bu sormayın..(!)

Günlerdir sokaklara çıkamıyoruz bu virüs yüzünden. İnsanlarla karşı karşıya gelmememiz en önemlisi.  Virüsü kapmamak ya da yapıştırmamak için herkes evlerine kapatıldı.. Şu lanet mikrobun tam olarak hangi yollardan yapışıp yapışmadığını bile sonuna kadar bilmiyoruz..

Mesela sokakta yürürken sizden beş dakika önce geçtiğiniz yolda birisi hapşırmışsa havada hala bu virüsün  bulunması mümkün mü? Ne bileyim!! Bilmiyoruz ki.

Ben her gün köpeğimi çıkarmak zorundayım...Ve bunu zevkle yapıyorum çünkü bu bana en azından biraz güneşte çıkıp hava almak imkanı veriyor. Kimi zaman uzaktan yine köpeğini indirmiş komşularıma rastlayıp, yine uzaktan uzağa bir iki kelime konuşup yolumuza devam ediyoruz...

Bu sabah aşağı indiğimde  baktım iyice  şaşırmışım ne halt yiyeceğimi, kapıyı ayağımla iterek açıyorum..Evet! Nadia Comaneci gibi hareketlerle ayaklarımla kapılar açıp kapatır oldum.. Ellerimde gel , bir yandan tasmayı temizliyorum diğer taraftan elimi... İleriden bir başkası köpeğiyle geçse iyice kenara çekilip yüzümü öbür tarafa dönüyorum...Yukarı çıktığımda ayakkabılarımı dışarıda çıkarıyorum..

Haftada bir eve süperden gelen tüm alışverişi elden geçirmekte ayrı bir operasyon . Herşey temizlenip, yıkanmadan yerleştirilmiyor dolaplara.. Bir saat yıkamakla uğraşıyorum. Sebzeleri, meyveleri, paketleri temizliyorum....

Hiç böylesi bir temizlik anlayışım olmamıştı. Evim her zaman yeterince düzenli, yeterince temizdi. Ancak şimdi aklımı kaçıracağım... Sonuçta insanların yüzde yetmişinin bu virüsü geçireceği söyleniyor. Peki o zaman bunca hijiyen neye yarıyor?? !! Virüs'ün yayılmasını yavaşlatmaya sanırım... Karantinanın insanların bir anda toptan hasta olmasını engellemeyi hedeflediği gibi.

Yavaş yavaş geçireceğiz hepimiz. Corona'yla yaşamayı da öğreneceğiz .. Arada ilacı bulacakları ana dek sabırla yeni durumu kabulleneceğiz. Sevdiklerimizi uzaktan kucaklayarak..büyüklerimizi destekleyerek.. Ve herkes için dua ederek bu günleri de atlatacağız!!




Batya R. Galanti





















23 Mart 2020 Pazartesi





                         
                           Kalan sağlar aynı noktadan devam edecekler!



   Sabahın erken saatlerinde balkona küçücük bir kuşun konduğunu gördüm.. Pencereye yaklaştım, kuşu gözetlemek için. .Bu sene uzun süren, karanlık ve bol  yağışlı günlerin ardından, özellikle son  bir iki haftadır devam eden kimi parçalı bulutlu, kimi insanın ruhunu tamamen kaplayan gri tonlarının hakim olduğu uzun günlerin ardından bize yeniden merhaba diyen masmavi gök yüzünü selamlıyorum.  Camı örten perdeyi aralayarak, balkona ve ilerideki manzaraya ne kadar da uzun bir zamandır bakmadığımı farkederken  ufukta görünen yeşil alanlara gözümü dikiyorum eskiden olduğu gibi. Kimi kimi hayal kurmak için aradağım yeşili nasıl da unutmuşum bir zamandır.... Bir an için kendimi, bugünlerde geçirdiğimiz karışıklıkları unutmak istiyorum. Sakinliğe, sükunete ihtiyacım var..

Hayatımda böylesi günler yaşadığımızı hatırlamıyorum.. Hayatımda hiç böylesi bir belirsizlik içinde hissetmedim kendimi. Bizleri nelerin beklediğini bile bilmediğimiz, bir anda herşeyin ters yüz olduğu günlerden geçerken, dünyanın hiç bir köşesinin kaçılacak bir delik olarak görülemeyeceği kadar yayılmış bir salgının içinden yaşadıklarımızı düşünüyorum.. Halbuki dışarıda sanki hayat kaldığı yerden devam ediyormuş gibi görünüyor aynı anlarda.. Kuşların cıvıltısını duyarken, saksının içinde kendine yer bulan güvercini izlerken.. Çiçeklerime abandı güvercinin biri yine.. Git oradan, ne yiyorsun benim çiçeklerimi? demek istiyorum , keyfinden geçilmeyen, olanlardan habersiz hayatına olduğu yerden devam eden güzel varlığa.. Onun gibi bir an yanımda biten , küçük dört ayaklı sıska köpeğime de aynı gözlerle bakıyorum bugünlerde. Ne güzel olabilirdi , hiç farkında bile olmadan yaşayıp gitmek, aynen onlar gibi..düşünmeden, kaygılanmadan, üzülmeden ne olacak demeden?



Dışarıdaki ağaçlara bakıyorum, yavaş yavaş çiçeklenmeye başlayan bahçeye, palmiye ağaçlarına, doğa ne kadar güzel, bahçeler, parklar .. O gözle görülmeyen düşman olmasa sanki hiç bir sorun yokmuş gibi görünüyor insanın gözüne...

Devlet adamlarının her birinin ağzından hep aynı söz çıkıyor son günlerde, Netanyahu, Macron ya da Trump; " Savaştayız!"

Bence savaş bundan iyidir.  Savaşta karşınızdaki düşmanın kim olduğu bellidir.. .Sonra savaşta ateşkes olabilir. Burada verdiğimiz savaş gözle görülmeyen türden.. Ve heryerde...En dost bildiğimiz ortamlarda, sevdiklerimizin nefesinde, iş yaptığımız , el tokuştuğumuz dostlarımızın ellerinde..bir an elimizi koyduğumuz kapının kulbunda, masada , bardakta , her tarafta olan bulaşıcı bir şey bu . Ve ondan kendimizi koruyacak bir silah şimdilik yok. . ve bu silahı bulacakları ana kadar hepimiz esiriz.. Belirsizlik içinde bekleyen esirleriz.. Evlerimizde  çaresiz bekleyen esirleriz bizler..

En ileri devletler bile kendilerini yeterince hazırlamamış görünüyorlar bu savaşa..Sanki tarihte hiç yaşanmamış gibi..sanki hiç böylesi bir olasılık akıllarından bile geçmemiş gibi... Ne tıbbi araç kapasiteleri ne acil yatak sayısı olarak umut verici bir yerde değil dünya. Son anda eksikleri kapatma savaşı veriyor bir çokları..

Labaratuarlardaysa  gece gündüz hiç durmadan yapılan araştırmalarda , deneylerde en yakın bir tarihte bir aşı bulmek için ter döküyor laborentler, araştırma görevlileri, doktorlar ve bu dalın uzmanı bilim insanları. Onların bir an önce bizi kurtaracak ilacı buldukları günü görmek için bizler dua ediyoruz..

Diğer taraftan akıllarını başlarına almamış densiz insanlar , dünyanın dört bir yanında  hala daha  durumu ciddiye almamaya devam ediyorlar .  Dediler ya bu virüs genelde gençleri etkilemiyor diye .. O zaman onlar da hayatlarına devam etmek istiyorlar.. Doğru evde hiç bir şey yapmadan oturmak ideal değil tabii genç bir insan için. Dışarıda, parklar, ormanlar, kumsallar dururken neden dört duvar arasına hapsolsunlar değil mi?   Umurlarında mı geri kalanlar... Dışarıda hele güzel bir gün varken.. Çocuklarıyla birlikte ağaçlar arasında top oynamak, piknik yapmak varken, koltukta oturupta ne yapacak daha otuzundaki genç adam. Babası ya da büyükbabası umurunda mı ?? ya da kimi savunma mekanimaları zayıf düşmüş bir diğer insanlar için evde kalmayı düşünecek kadar kendinden bir şeyler vermeye alışmışlar mı ki günümüz gençleri ? Binlerce insanın hayatı kimi boşvercilerin ellerine kalmış görünüyor. İnsanoğlunun egoizimi yeniden kendini gösteriyor.

Kafalarına kafalarına vurmadan, ceza yemeden anlayamadılar durumun ciddiyetini.. Milano'da, Madrid' te , New York'ta , İstanbul'da ,,,. Avrupa'da salgından en çok etkilenen İtalya tabutları yüzer yüzer doldurmaya başladı son günlerde.. En büyük umutsa bu yükselen sayının ardından alınan tedbirlerin yavaş yavaş kendini göstermesi..

Şu an  dünya genelinde bir milyar insan  ne iş yerlerinde artık ne de gezmelerde ..insanlar evlerinde, insanlar karantina'da heryerde!!

En az yüz yıldır dünya'da benzeri bir durum yaşanmamış gibi .. II. Dünya Savaşından beri böylesi enternasyonal boyutlarda bir kriz yaşanmadığı kesin.  Avrupa'da, Amerika'da, Avustralya'da.. Bu salgının, kitlesel ölümlere neden olmasının dışında, sebep olduğu  ekonomik kaos'tan ne zaman ve nasıl çıkılabileceği şu an için tamamen bir soru işaretidir.. Bir anda dünya ekonomisi durmuş gibi..



Küçük büyük bir çok işletmeler bir anda iflas ederlerken insan hayatını her yönüyle etkileyen bu salgın önümüzdeki aylarda süpriz bir şekilde mutlu sonla bitse bile  girilen ekonomik krizden çıkmak için çok daha uzun bir süreye ihtiyaç olacağı söyleniyor..

Çağın bize getirdiği en son teknolojik hizmetlerden yararlanarak sürdürmeye çalıştığımız şu anki günlük hayatımız bir anda raydan çıkarken alt üst olan psikolojimize baktığımda sadece çocukların değil biz büyüklerin bile teskin edilmeye ihtiyacımız olduğunu görüyorum. Sevdiklerimiz için duyduğumuz kaygıyla beraber, hayatla ölüm arasında bir anda ne kadar ince bir çizgi olabildiğini hissettiğimiz şu günlerde sevgiye çok daha fazla ihtiyaç duyarken , uzaklarda kalanlarımıza sarılamamanın hüznünü yaşıyoruz...

Ve tüm bunlar bize sadece doğanın bir başkaldırısı gibi geliyor bana. O çok bencil yaradılışımızla anlayamadıklarımız sebep oluyor tüm bunlara. Seller gibi, depremler gibi, toprak kaymaları ve buzulların erimesi gibi. Yüzyıllardır sadece bugünü düşünerek yaşayan ve sadece işine geleni yapmaya devam eden insanın ödediği bedeldir bu virüste.. Kendimizden başka hiç bir şeye karşı duyarlı olmadığımız için sonunda doğa bizden intikam alıyor. Ve ne olursa olsun , insan hiç değişmeyecek.. Yarın öbür gün ölen ölecek kalan sağlar da aynı noktadan devam edecekler..bir gün  bu film tamamen sonlanana dek!!!



Batya R. Galanti

16 Mart 2020 Pazartesi

                               
         Otist bir çocukla Korona günleri!



Dün sabah oğlumun saat yedide yanıma gelmesiyle uyandım. Aslında en az iki saat evvel  gördüğüm rüyanın etkisiyle gözlerimi çoktan açmıştım. Fakat evde durmak zorunda kaldığımız şu son günlerde yataktan çok erken kalkmak işime gelmiyor.

Son bir haftada adeta bir anda hayatımızın şekli değişiverdi. Ortaya çıkan bir virüs kimsenin aklının kenarından geçmeyecek kadar karıştırdı herkesin yaşamını.... Benimse bu son günlerin karmaşası rüyalarıma bile yansımış. Engelleri aşıyordum uykumda, annemle beraber.. Bu virüs ortaya çıktığından beri en çok endişelendiğim kişilerden biri de doğal olarak annem.

Neyse, parçalı bulutlu bir uykunun ortasında yanıma gelen oğlum sabahın yedisinde aşağıya inecem diyor bana. Gal, bu saatte ne yapacaksın aşağıda.. Sallanıcam..

Gal 15 yaşını geçti ve uzun senelerden sonra ilk kez bu son altı aydır korkularını yenerek kendi başına biraz olsun dışarı çıkmayı öğrendi. Çok geç kazandığı özgürlüğü onun için çok değerli. Sekiz dokuz yaşlarında yapması gereken şeyleri o şimdi yapıyor. Aşağı inip salıncaklarda sallanmak istiyor. O koca bir çanak gibi büyük salıncağın içine güzelce yerleşerek ileri geri sallanırken yattığı yerden bir yandan gökyüzünü seyrediyor. Hayallerinde neler olduğunu sadece o biliyor.  Aslında bazen ben bile hala salıncakta onunla sallanırım. Midem bulanana kadar.. Sonra kalkarım.. Hemen evimizin arkasında var bir oyun bahçesi, bir tane de on tarafta..

Gal'e  bugünlerde bahçede sallanmak çok akıllı bir iş değil desem de kime konuşuyorum ki ben. Oflanıp puflanmaya başlıyor hemen. Ama sen işitmedin mi bu virüs yüzünden dikkatli olmak lazım değil mi?  Daha cümlemin ortasında bana oooooo yapıyor . Krize girdi girecek saniyeler içinde biliyorum. Gal, Alcogel'i yanına al lütfen, ellerini ağzına koyma ve  sallandıktan sonra ellerini sil. Uyarılarımın ne değeri var bilmiyorum.. Neyse dün akşam ilk kez televizyon'da oyun alanları üzerine  resmi ağızlardan yapılan uyarıları duyunca Gal bugün artık salıncak lafını ağzına almadı.


Evde saplanıp kaldığımız daha ilk günler bunlar. Otist bir çocukla bu iş nasıl olacak bilinmez? Bir yandan sağlığımızı korumayı başarmak ( ? )  diğer tarafta oğlumun bu kesin hapsi kabullenmesini sağlayarak en az rahatsızlıkla zamanı doğru değerlendirmeyi becererek ruh sağlığımıza en az zararla işin içinden çıkabilmek .  .

Gal'in alıştığı tüm programı allak bullak oldu. Herkes gibi. . Dışarı çıkmak yok, insan yok, kimi terapiler, toplantılar, restoranlar ve geziler hepsine bilinmeyen bir tarihe kadar ara vermek ..... Aslında işin , viral yönü onu çok ilgilendirdiğinden değil. Virüsmüş, hastalıkmış, onu ne kadar endişenlendiriyor bilmiyorum. Onu esas meşgul eden şey yapmaya alışkın olup ta yapamadıkları sanırım. Girdiği stresse ister istemez benden kaynaklanan ya da etraftan yansıyan stresin etkileri ekleniyor. Haberlere ara vermeye gayret ediyorum. Kendim için ve onun için.. Onu bunu yapamazsın  elini sil, dikkat et demekten ben yoruldum o ise bir kaç kez ağlama krizine girdi..

Bu çocuklar, ya da daha doğrusu otist  insanlar çoğu zaman  çevrelerindekileri ilgilendiren bir durum ya da olayın  kendisiyle pek meşgul değillerdir. Hayatın içinde onları ilgilendiren bambaşka detaylar vardır her zaman. Onların kendi obsesif alışkanlıkları ve ilgi alanları gibi..  Başkalarının ilgilenmedikleridir bunlar hep  Onların önem verdikleri olayın kendisi değil içindeki bir detaydır sadece.

Korona krizi devam ederken de Gal kendi günlük monotonisinin bir an için ortadan kalkmış olmasından huzursuz .

Dünya ters düz olsa da Gal gibi çocuklar aynı noktadan baktıkları resimde hep aynı şeyi görürler.

Bu günlerde geçecek. Ve gelecek nesiller tarih kitaplarında okuyacaklar 21. yüzyılda yaşadığımız bu salgını da . Bilgisayar çağına girmiş olan sözümona gelişmiş insanlığın bir anda bir virüs yüzünden düştüğü çaresizliği yazacak kitaplar.. Bilgisayar Çağı ya da Ortaçağ da olsa galiba farketmiyor. Günümüz dünyası  aynen çok eskilerde olduğu gibi hala doğanın karşısında aciz kalıyor. Taa ki büyük çabalardan sonra birileri en sonunda çıkıp bir buçuk sene sonra insanlığı kurtaracak aşıyı  hizmete sunana dek.  Biz çaresizler grubu ise elimiz kolumuz bağlı, emirleri yerine getirip kendimizi korumaya çalışmaktan başka bir şey yapamıyoruz.

Yeniden,  yakınlarım, sevdiklerim, sonra tüm insanlık için bugünlerin bir an önce bitmesini diliyorum..




Batya R. Galanti

12 Mart 2020 Perşembe




                           2020'nin böyle geleceğini bilseydik hiç girmezdik!



Dün akşam oğluma, Benimle geliyormusun , ben Super-Pharm'a gidiyorum dedim.. Oğlum; "Ne yapacağız Anne? .. Bir kaç alacak şeyim var, hem yürümüş oluruz beraber. Peki bekle geliyorum!!

Bir arkadaşımla telefondaki konuşmamızda bana koca bir liste saydı . Almamız gereken vitaminlerin listesiymiş. Benim de aklımdaydı kaç gündür de bu kadar detaylı bir listeyse düşünmemiştim hiç.

Savunma sitemimizi güçlendirmemiz önemliymiş efendim.

Aklıma geçenlerde okuduğum bir yazı geldi. Dışarıdan alınan vitaminlerin tek faydası bunları satanları zenginleştirmekmiş diyordu.

Peki bu durumda alsak gerçekten fayda eder mi? En azından zararı olmaz sanırım.

Ağbimse son senelerde iyice hipokondrikleşenlerden. Ona bakarsam tam panik!!

Ben genelde doğru beslenmeye çalışanlardanımdır ama bu ara inadına iştahım kesildi nedense...


Yola çıktık oğlumla.. Her yer sanki daha bir boş! Bir kaç gündür Corona etkisi Israel'de iyice hissedilemeye başlandı. Anlamadığım, her muhtemel grubu karantinaya sokmalarının dışında Israel'de bugüne dek, hiç bir özel önlem görmedim.  İnsanlar şu ana kadar çok rahat davrandılar. Sanki Çin'de İtalya'da , ya da İran'da bulunan virüs'ü uçuşları durdurarak ve yurt dışından her geleni karantinaya sokarak durdurabileceklerini zannettiler . Sadece bir merkezi Korona hastaları için hazırladılar . Hastanelerdeyse ayrı bölümler hazırlanıyor deniyor.  Bunlar tabii ki çok önemli. .Umarim yeterlidir. Ama hiç bir yeri dezenfekte ettiklerini  falan görmedim. Kimsenin ateşini ölçtüklerini de görmedim bugüne dek. Otobüslerde, trenlerde her şey aynıydı düne dek.

Devletlerin aslında bu tip bir salgına daha bir hazırlıklı olmaları gerekirdi sanki. Şu an en gelişmiş ülkelerde bile ortaya çıkan kaos bence sadece  bugünü düşünerek yaşama eğiliminde olan biz insanların başımıza bir anda gelenlere hazırlıksız yakalanmamızdandır. Sanki hiç başımıza gelmeyecekmiş gibi , olasılıklara hazırlanmayı bilmiyoruz. Halbuki,  Sars, Mers ve tuhaf tuhaf bir sürü virüsler görülmüş son senelerde. Bilim adamları olasılıkları düşünerek , gerekli çalışmalar yapıp hiç rapor hazırlamazlar mı acaba? Böylesi bir salgının yeniden ve hangi sıklıkta ve nerelerde ortaya çıkabileceğini araştıran bilim adamları var herhalde. Ama sanırım büyük adamlar başka şeylerle daha bir meşguller. Dünyayı kendi menfaatlerince evirip çevirmekle meşgul olanlar, çıkar  politikalarıyla..silah satımları, savaşlar, başka endüstri alanları, ceplere giren tonlarca paracıklarla meşgul olanlar! İşte hayat bu diyoruz!!!  Şimdi, Almanya'da Fransa'da, Amerika'da korkulan şey Sağlık Sistemlerinin bir anda yayılan bu pandemiyi kaldıramaması. Korku buradan kaynaklanıyor. Virüs  çok çabuk yayılıyor. Ölüm oranı aslında çok yüksek değil , yüzde üç kadar ancak yapışma oranı çok yüksek ve bu yüzden bir anda çok insanın hastanelik olma durumu söz konusu.. Dünya'da böylesi büyük bir salgını sarsılmadan kaldırabilecek bir sağlık sistemi şimdilik pek yok gibi görünüyor. Tüm panik te bundan. Bugün parlementerlerin kendileri de hastalandıkça belki bir dahaki sefere daha hazırlıklı olmak için bir şeyler yapmayı düşüneceklerdir.

Ya biz küçük insanlar ne yapacağız? Hiç! Elimizden dua etmekten başka bir şey gelmiyor!

Neyse arada Super-Pharm'a girdim. ..Etrafıma bakınırken, oğlum ;"Anne niye buradayız? karar ver ne yapacağına diyor.  Ona daha önce söylediysem de neden orada olduğumuzu. Gal sabırsız ya hep. O yine sorar bana. Bir daha. Bekle biraz Gal! Ben biraz sıkıntıdayım, etraf o kadar boş ki, İnsan tedirgin oluyor acaba hata mı yaptım buralara geldiğime baksana her yer boş! Neyse  olacağına varır!  Eczane bölümü için numara aldım, ( olmayan )  kuyruğa gireyim diye. En iyisi yetkili kişiye sormak, virüs için hangi vitaminleri önerebileceğini. Arkamda bir adam gördüm, smartphonuyla meşgul. Sırada olup olmadığını sordum.. Gülümsedi. Yok, ben karımın satın alınacaklar listesine bakıyorum  diyor Neler lazım..Hahaha ! bak o önemli dedim, sonra dayak yemiyesin ! Adam, Doğru dedi, Bana kalsa farketmnezdi  ama o tek tek yazdı.. Biz kadınlar daha bir temkinliyiz sanki. Son günlerde evin hijyen bekçiliğini üstlenmemden biliyorum. Benim eşimse çok rahat..Hatta çıldırtma seviyesinde bir rahatlık bu. (her konuda olduğu gibi hahaha )  Ona dedim; sen hasta olmak istiyor olabilirsin ama ben olmamak için elimden geleni yapmayı tercih ederim diyorum ve ellerine gerektiği yerde hemen gel koyuyorum. Hep hatırlatıyorum aileme. Sokakta daha çok..Kim normalde bu kadar titiz olabilir ki?? Delilik bu!! Mümkün değil böyle yaşamak!! Bunun bizim normal hayatımız olmadığı kesin..Ancak bugünler geçene kadar bu anormal duruma adapte olmamız şart!

Sonunda sabırsızlanınca normal raflarda kendi kendime vitaminlere bakmaya karar verdim. Oğlumsa, Anne biraz evvel daha burada değilmiydik. diye sordu. Onu bazen pek duymamayı öğrendim, çünkü Gal devamlı bir şeyler söyler ve aynı soruları yeniden ve yeniden sorar.  Ama cevap vermeden  duramadım. Gal, izin verirsen bir şey arıyorum. Neyse bin çeşit vitamin alamam şimdi. Centrum neyimize yetmez bizim! Multi vitamin işte!!!

Çıktık, eve yürüyoruz,  hava harika! Gal, iyi ki çiktik değil mi.. Biraz hava almak iyi gelir hep!

Senenin en güzel zamanı şimdi. Yavaş yavaş açan çiçeklerle beraber bahar kokusu başlar yakında. Yasemin kokusuysa hepsini bastırıverir. Yol boyu dalga dalga esen rüzgarla burnunuza gelen o güzel koku hayatın yaşanır olduğunu hatırlatır yeniden her adımda. Ağaçlar tomurcuklanmaya günler yavaş yavaş uzamaya başladı, güneş yeniden biraz daha yukarıdan bakıyor bize son günlerde. Havalar da biraz ısındı . Korona da sıcakla biter demişlerdi ilk günler. Şimdilik onu da bilmiyoruz. En büyük profesörlerin bile bu virüs hakkında  fazla bir şey bilmedikleri bilinen başka bir gerçek.

Bugün Purim ve normal şartlarda Purim tam bir karnavaldır Israel'de. Avrupa'da da karnavallar , festivaller zamanı yine.. Birazdan önümüzde önemli bayramları karşılamaya doğru gidiyoruz halbuki. Pesahı, Paskalyayı bekliyoruz kutlamak için.. Bu vesileyle bir çok faaliyetler olurdu şimdi tüm dünyada . Ama hepsi iptal.. Tadını kaçırdı herşeyin bu virüs.

Dün Israel'deki hasta sayısında birden öyle bir yükseliş oldu ki bir gün evvel 1000 kişiye kadar izin verilen toplantılar bugün sadece yüz kişiye indirildi. Çoğu insan evinde. Bir çok şirket çalışanlarına evden çalışma talimatı verdi.. Bence bugün okullar da açılmamalıydı. Ve eminim ileriki günlerde kapatılacaklardır yeniden..

Seçimlerden de bir şey çıkmadı zaten. Böyle olacağı belliydi. Geçici bir Hükümetle bu iş daha ne kadar gidecek? Hele böylesi Acil bir durum zamanında?!!

 Komplo teorileriyse yine gündemdeler.. Önce olay Çin'deydi. O zaman bunun Amerika'nın Çin'e karşı yürüttüğü ekonomik savaşın içinden çıkmış bir gizli saldırı diyenler oldu.. Şimdilik bu virüs'ün getirebileceği tek olumlu şey ; İran'da Molla  rejiminin  düşmesi olabilir! Rejimin ileri gelenleri  tek tek hastalanırken benim de aklıma bir an komplo teorileri gelmiyor değil hahaha!

Şaka bir yana, dünyanın dengesini bozduk. Tek bildiğim bu .Çıkan kimi yazıları okuyunca anlıyorum ki Uzakdoğu'dan dünyaya yayılan bu virüs'ün sebeplerini araştırınca, bu son salgın yarasaları yemelerinin çok ötesinde şeylerden kaynaklanıyor gibi. Sorun keşke sadece ne yedikleriyle ilgili olsaydı. Yedirtmezlerdi ve o zaman belki biterdi. Sorun daha karmaşık .. Dünya nüfusunun yüzde altmışını taşıyan Uzakdoğu'da devam eden şehirleşme çabalarıyla yok edilen ormanlarla ilgili bir durummuş bu. Artan nüfusla birlikte yok edilen ormanlarda yaşayan Yabani, yırtıcı hayvanlar doğal ortamlarını kaybettikçe insanların yaşam alanlarına girmeye başlamışlar. Yaban hayvanlarının insanla iç içe yaşayan evcil hayvanlarla iletişimleri arttıkça sonunda bu hayvanlardan insanlara daha önce bilmediğimiz türden  ölümcül virüsler taşınıyor . Ve eğer Amerikan ve Avrupalı , politikacılar, çevre bilimciler,  bilim adamları  Uzakdoğu'daki rejimlerle ve bilim insanlarıyla birlikte, ortak çalışmalarla , ormanların yok edilmesine bir son vermek için bir çevre programı hazırlamazlar ve nüfus artışıyla gelen sorunlara çözümler bulmazlarsa bu tip salgınlar insanlığın  karşısına sık sık çıkacakmış deniyor!!


Şimdilik durum bu!  2020'nin böyle geleceğini bilseydik hiç girmezdik yaw :) !!




Batya R. Galanti