23 Mart 2020 Pazartesi





                         
                           Kalan sağlar aynı noktadan devam edecekler!



   Sabahın erken saatlerinde balkona küçücük bir kuşun konduğunu gördüm.. Pencereye yaklaştım, kuşu gözetlemek için. .Bu sene uzun süren, karanlık ve bol  yağışlı günlerin ardından, özellikle son  bir iki haftadır devam eden kimi parçalı bulutlu, kimi insanın ruhunu tamamen kaplayan gri tonlarının hakim olduğu uzun günlerin ardından bize yeniden merhaba diyen masmavi gök yüzünü selamlıyorum.  Camı örten perdeyi aralayarak, balkona ve ilerideki manzaraya ne kadar da uzun bir zamandır bakmadığımı farkederken  ufukta görünen yeşil alanlara gözümü dikiyorum eskiden olduğu gibi. Kimi kimi hayal kurmak için aradağım yeşili nasıl da unutmuşum bir zamandır.... Bir an için kendimi, bugünlerde geçirdiğimiz karışıklıkları unutmak istiyorum. Sakinliğe, sükunete ihtiyacım var..

Hayatımda böylesi günler yaşadığımızı hatırlamıyorum.. Hayatımda hiç böylesi bir belirsizlik içinde hissetmedim kendimi. Bizleri nelerin beklediğini bile bilmediğimiz, bir anda herşeyin ters yüz olduğu günlerden geçerken, dünyanın hiç bir köşesinin kaçılacak bir delik olarak görülemeyeceği kadar yayılmış bir salgının içinden yaşadıklarımızı düşünüyorum.. Halbuki dışarıda sanki hayat kaldığı yerden devam ediyormuş gibi görünüyor aynı anlarda.. Kuşların cıvıltısını duyarken, saksının içinde kendine yer bulan güvercini izlerken.. Çiçeklerime abandı güvercinin biri yine.. Git oradan, ne yiyorsun benim çiçeklerimi? demek istiyorum , keyfinden geçilmeyen, olanlardan habersiz hayatına olduğu yerden devam eden güzel varlığa.. Onun gibi bir an yanımda biten , küçük dört ayaklı sıska köpeğime de aynı gözlerle bakıyorum bugünlerde. Ne güzel olabilirdi , hiç farkında bile olmadan yaşayıp gitmek, aynen onlar gibi..düşünmeden, kaygılanmadan, üzülmeden ne olacak demeden?



Dışarıdaki ağaçlara bakıyorum, yavaş yavaş çiçeklenmeye başlayan bahçeye, palmiye ağaçlarına, doğa ne kadar güzel, bahçeler, parklar .. O gözle görülmeyen düşman olmasa sanki hiç bir sorun yokmuş gibi görünüyor insanın gözüne...

Devlet adamlarının her birinin ağzından hep aynı söz çıkıyor son günlerde, Netanyahu, Macron ya da Trump; " Savaştayız!"

Bence savaş bundan iyidir.  Savaşta karşınızdaki düşmanın kim olduğu bellidir.. .Sonra savaşta ateşkes olabilir. Burada verdiğimiz savaş gözle görülmeyen türden.. Ve heryerde...En dost bildiğimiz ortamlarda, sevdiklerimizin nefesinde, iş yaptığımız , el tokuştuğumuz dostlarımızın ellerinde..bir an elimizi koyduğumuz kapının kulbunda, masada , bardakta , her tarafta olan bulaşıcı bir şey bu . Ve ondan kendimizi koruyacak bir silah şimdilik yok. . ve bu silahı bulacakları ana kadar hepimiz esiriz.. Belirsizlik içinde bekleyen esirleriz.. Evlerimizde  çaresiz bekleyen esirleriz bizler..

En ileri devletler bile kendilerini yeterince hazırlamamış görünüyorlar bu savaşa..Sanki tarihte hiç yaşanmamış gibi..sanki hiç böylesi bir olasılık akıllarından bile geçmemiş gibi... Ne tıbbi araç kapasiteleri ne acil yatak sayısı olarak umut verici bir yerde değil dünya. Son anda eksikleri kapatma savaşı veriyor bir çokları..

Labaratuarlardaysa  gece gündüz hiç durmadan yapılan araştırmalarda , deneylerde en yakın bir tarihte bir aşı bulmek için ter döküyor laborentler, araştırma görevlileri, doktorlar ve bu dalın uzmanı bilim insanları. Onların bir an önce bizi kurtaracak ilacı buldukları günü görmek için bizler dua ediyoruz..

Diğer taraftan akıllarını başlarına almamış densiz insanlar , dünyanın dört bir yanında  hala daha  durumu ciddiye almamaya devam ediyorlar .  Dediler ya bu virüs genelde gençleri etkilemiyor diye .. O zaman onlar da hayatlarına devam etmek istiyorlar.. Doğru evde hiç bir şey yapmadan oturmak ideal değil tabii genç bir insan için. Dışarıda, parklar, ormanlar, kumsallar dururken neden dört duvar arasına hapsolsunlar değil mi?   Umurlarında mı geri kalanlar... Dışarıda hele güzel bir gün varken.. Çocuklarıyla birlikte ağaçlar arasında top oynamak, piknik yapmak varken, koltukta oturupta ne yapacak daha otuzundaki genç adam. Babası ya da büyükbabası umurunda mı ?? ya da kimi savunma mekanimaları zayıf düşmüş bir diğer insanlar için evde kalmayı düşünecek kadar kendinden bir şeyler vermeye alışmışlar mı ki günümüz gençleri ? Binlerce insanın hayatı kimi boşvercilerin ellerine kalmış görünüyor. İnsanoğlunun egoizimi yeniden kendini gösteriyor.

Kafalarına kafalarına vurmadan, ceza yemeden anlayamadılar durumun ciddiyetini.. Milano'da, Madrid' te , New York'ta , İstanbul'da ,,,. Avrupa'da salgından en çok etkilenen İtalya tabutları yüzer yüzer doldurmaya başladı son günlerde.. En büyük umutsa bu yükselen sayının ardından alınan tedbirlerin yavaş yavaş kendini göstermesi..

Şu an  dünya genelinde bir milyar insan  ne iş yerlerinde artık ne de gezmelerde ..insanlar evlerinde, insanlar karantina'da heryerde!!

En az yüz yıldır dünya'da benzeri bir durum yaşanmamış gibi .. II. Dünya Savaşından beri böylesi enternasyonal boyutlarda bir kriz yaşanmadığı kesin.  Avrupa'da, Amerika'da, Avustralya'da.. Bu salgının, kitlesel ölümlere neden olmasının dışında, sebep olduğu  ekonomik kaos'tan ne zaman ve nasıl çıkılabileceği şu an için tamamen bir soru işaretidir.. Bir anda dünya ekonomisi durmuş gibi..



Küçük büyük bir çok işletmeler bir anda iflas ederlerken insan hayatını her yönüyle etkileyen bu salgın önümüzdeki aylarda süpriz bir şekilde mutlu sonla bitse bile  girilen ekonomik krizden çıkmak için çok daha uzun bir süreye ihtiyaç olacağı söyleniyor..

Çağın bize getirdiği en son teknolojik hizmetlerden yararlanarak sürdürmeye çalıştığımız şu anki günlük hayatımız bir anda raydan çıkarken alt üst olan psikolojimize baktığımda sadece çocukların değil biz büyüklerin bile teskin edilmeye ihtiyacımız olduğunu görüyorum. Sevdiklerimiz için duyduğumuz kaygıyla beraber, hayatla ölüm arasında bir anda ne kadar ince bir çizgi olabildiğini hissettiğimiz şu günlerde sevgiye çok daha fazla ihtiyaç duyarken , uzaklarda kalanlarımıza sarılamamanın hüznünü yaşıyoruz...

Ve tüm bunlar bize sadece doğanın bir başkaldırısı gibi geliyor bana. O çok bencil yaradılışımızla anlayamadıklarımız sebep oluyor tüm bunlara. Seller gibi, depremler gibi, toprak kaymaları ve buzulların erimesi gibi. Yüzyıllardır sadece bugünü düşünerek yaşayan ve sadece işine geleni yapmaya devam eden insanın ödediği bedeldir bu virüste.. Kendimizden başka hiç bir şeye karşı duyarlı olmadığımız için sonunda doğa bizden intikam alıyor. Ve ne olursa olsun , insan hiç değişmeyecek.. Yarın öbür gün ölen ölecek kalan sağlar da aynı noktadan devam edecekler..bir gün  bu film tamamen sonlanana dek!!!



Batya R. Galanti

4 yorum:

  1. Cok guzel yazdin Batya! Zevkle okudum...

    YanıtlaSil
  2. Doga bizle konusuyor. Kendini iyilestirmeye calisiyor, insanlarin bencilliginden. Butun kotulukler (kisisel ve dunya capinda) egoizmden dolayi olusuyor. Bundan kacabilen yok. Herkes her an maksimum zevk ariyor, sunger gibi, evrenden enerji cekiyor: her an ne yapacagini dusunuyor, planliyor. Ne yiyecem, ne satin alacam, kimi kandiracam, hangi tatile gidecem, vs... Insanlar bes dakika sessizce, bir sey yapmadan, dusunmeden oturmayi bilemiyor. Her an radarlariyla zevk ariyor. Ama Doga yapacagini bilir...

    YanıtlaSil