BİR YOM KİPPUR'UN ARDINDAN
Yirmi üç yıldır geldiğim bu ülkede geçirdiğim Kipurlar'dan bir tanesini daha geride bıraktık. Ve önümüzde, bir kaç gün sonra başlayacak olan Suka'lar bayramı olan Sukkot var.. Bir bayramdan diğerine , hayatımıza katılan ufacık ya da belki kocaman anlamlarla geçen hayat işte bu..
Bu ülkeye ilk geldiğim günlerde buraya attığım göçmen adımımdan çok memnun olan annemin çocukluk arkadaşının bana övüp bitiremediği şeylerden bir tanesi de Yom Kippur günün Israel'deki güzelliği idi.
Her insanın hayatta kimi olaylara, kimi kavramlara, ve bayramlara verdiği değer ve bakış açısı bir birinden farklıdır. Kimisi için bayramlar en değerli şeylerdir, bir diğeri için tüm bunlar birer saçmalıktır
Türkiye'den Israel'e geldiği ilk günden beri burada kazandığını hissettiği özgürlüğün, bayramları yaşarken çocukluğunda hiç tatmadığı şeylerin onu hayatının ileriki yaşlarına kadar etkilemesiydi bu annemin arkadaşının sesindeki, anlatımlarındaki yoğun heyecanı; aradan geçen onlarca seneye rağmen .. Bir çok yahudinin bu ülkeye geldiğinde hissettiği seydir bu..
Ve gerçekten bu ülkede geçirdiğim ilk Kippur gününü unutmam. Hayatımda böyle bir şeyi hiç görmemiştim. 24 saat için Israel susmuş ve tüm meydanlar , sokaklar sadece çocuklara kalmıştı..
Çoğu insan oruç tutsa da tutmayanların da kendilerini saklamak gibi bir kaygıları yoktu. Ancak
Israel'de tüm halkın bu güne gösterdiği saygı sonuçta sadece buraya ait bir gelenektir.
Kimseye oruç tutmadığı için ceza verilmesi söz konusu olmasa da, her insanın kendi evinde ne yaptığı sadece onu ilgilendirse de , sokakta çocuklar ve kimi büyükler bütün ülkeyi baştan aşağı bisikletleriyle doldurduğu bu gün Israel'in bir Yahudi ülkesi olduğunu en keskin hatlarıyla kanıtlar.
Israeli laik bir ülke olarak adlandırmanın mümkün olmaması da onu diğer tüm ülkelerden ayıran bu özelliğidir. Yahudilere bir yuva olması amacıyla kurulan bu ülkenin bu kimliğini koruması geleneklere ve Yahudi dinine olan saygısıyla mümkün kılınmıştır. Bu çerçevede Yahudi dininin gereklerini bir şekilde yerine getirmekle yükümlü kalan devlet, tüm bunların yanında kurulduğu ilk günden seçtiği sistem olan " Demokrasi " yi , insan hakları ve özgürlüklerini de birlikte uygulamak zorundadır . Bu çerçevede sınırları içinde yaşayan azınlıkların da dinlerini istedikleri gibi yerine getirmelerini sağlarken , Israel'de kimse inanmadığı bir şeyi tatbik etmek zorunda değildir .
Geçen akşam her yıl olduğu gibi saatler dördü bulduğunda yavaş yavaş etrafa bir sessizlik çökmeye başladı. Oruca doğru hazırlıklara dalan halkın terk ettiği sokaklar yavaş yavaş arabalardan boşalırken kendi kendime normal bir günde sessiz sandığım evimin bile hayatın normal akışı içinde düşündüğümden çok daha fazla vızıltı ve seslerle dolduğunu yeniden hatırladım.
Son hazırlıklar tamamlanıp, masaya serilen beyaz örtünün üzerindeki rengarenk yemek takımı ve her yıl yenen klasikleşmiş Kipur menümüz ve inadına hiç olmayan iştahım..... Neyse ben zaten son yıllarda orucu tamamen kestim. Sağlığımı son derece etkilemesinin ardından Tanrının benden beklediği şeyin bu olmadığından emin olduğum gün oruç tutmayı bıraktım. Sanırım benimle onun arasında geçen yoğun konuşmalarımız ve kendime özgü bir çok düşüncelerim ve Tanrının bana soracağı hesapların içinde neler olup olmayacağı hakkındaki bir çok soru işaretlerim..... beni affetmesini dilediğim sadece Kipur günü değil belki de haftada bir dilediğim özürler bu günü benim için eskisinden çok farklı kılıyor. Tanrıya inancımın şekli bir çoklarınkinden farklı olsa da geleneklere olan bağlılığım ( ki bu bağlılık aile kavramını yaşatmanın en temel yolu) ve sevgim yine de bayramları bir şekilde yaşatmaya devam etmemin en temel sebebi....
Yemek bitip kahvemizi de içtikten sonra caddeleri gözlemlemeye başladım tekrardan.. Saat beşi geçtiğinde tek tük kalan son arabalarla birlikte çocuklar bisikletleriyle yavaş yavaş sokakları doldurmaya başlamışlardı bile.. Televizyon ve diğer elektrikli aletlerin hepsini bir kenara bırakmamızın ardından tüm aile üyelerinin biraraya gelişimizle başlayan sohbetimiz Kipur'un özelliklerinden biri. Diğer hiç bir günde olmayacak kadar fazla olan sohbet imkanımız .. Hayatı bin bir yönüyle tartışmak ve dışarıda çocukların çığlıkları dışında hükmeden sessizliği dinlemek için kaçırılmaz bir fırsat bu..
Ertesi sabah erkenden dışarı fırlayan oğlum son günlerde yeni yeni kendi başına olmanın özgürlüğünü yaşıyor. 15 yasına geldiği günlerde ancak kavuştuğu özgürlüğü yaşamanın. Korkmadan , kimseye ihtiyaç duymadan dışarı çıkmak. Ve Kippur günü onun için büyük bir fırsat bu açıdan.. Hepimiz büyük bir tembelliğin içine gömülüvermişken o aşağıda diğer çocuklar gibi arkadaşıyla buluştu dün ilk kez. Tek başına!
Bense köpeği alarak indiğimde hala bitmeyen sıcağın, kızgın güneşin altında gezerken yaşlı bir kadın birden yanımda durdu ; " Evime daha yürüyeceğim mesafe çok fazla ve müziksiz bunu yapmam pek eğlenceli olmayacak ve nedense You Tube ekranımdan yok oldu anlamadım neden ! " dedi . Yardımcı olurmusun ? . Umarım olabilirim dedim ve elime tutuşturduğu telefona bakmaya başladım..You Tube yoktu.. " Sana tekrar Application'u indireyim mi? " diye sordum. Tamam dedi. Sağol.
Israelliler çok rahat insanlardır. Hele çocukluğumda alışkın olduğum Türk usulü hayatın ardından geldiğim bu ülkede insanların hesapsız serbestliğine alışmam biraz zaman aldı ama tüm çekingenliğim ve yeterinden fazla nezaketime rağmen onların rahatlığına bir zaman sonra alıştım. Yırtık bir insan olmak bu ülkenin ilk kurallarından biridir . Hiç bir şeyden çekinmemek lazımdır burada . Yaşlı bir kadın olsun ya da çocuk, herkes son derece kendilerinden emin görünürler. Bu bazen alışkın olmayana ters gelir. Kaba saba gelir kimi davranışlar. Savaş ülkesi oluşu, yüz yıllar boyu bir yaşam mücadelesidir bu belki , hayatta kalmak için verilen savaşın sanki bir sonucu gibidir bu. Dışarıdan sert görünen içlerinde ise çok farklı kişilikler keşfedeceğiniz bir çok insan tanırsınız bu ülkede..
Yaşlı kadına application'u indirirken bana sordu; " Oruç tutuyormusun? " Yok dedim. O da " Aman boş ver bizim için Yeruşalayim'de tutan çok var " deyiverdi ..ve bana doğru şöyle bir bakıp sağol kelimesini ağzında geveleyerek yoluna devam etti...
Akşam olup orucu, üzerini şöyle hafif tuzlayarak yediğimiz yağlı ekmekle açıp içtiğimiz hafif bir çorbadan bir buçuk saat sonra yeniden başlayan televizyonda haberleri dinlemek için koltuklara geçtiğimizde , Almanya'da Kippur günü yapılan terörist saldırıyı duyduk. Neo -Nazi bir genç Halle kentinde bir Sinagoga girmeğe çalışmış. Başaramayınca etrafta gördüğü iki Yahudiyi gözünü kırpmadan vurmuş. Yahudilerin en kutsal gününü seçmiş kendinden başka hiç kimsenin yaşam hakkı olmadığına inanan faşist! Bu son aylarda bu bize karşı gerçekleşen ikinci saldırı. Bir kaç ay evvel Pittsburg'ta da oldu. Eğer içeri girebilmeyi becerebilseydi elindeki makineli tüfeği ile Kippur gününde kaç dua aden Yahudiyi katledebilecekti kim bilir??
Amerika'da, Almanya'da, Yeni Zelanda'da ve dünyanın her köşesinde , özellikle Batılı ülkelerde yabancılara nefret yeniden gündemde . Özellikle Yahudiler yeniden liste başındalar.
Yaşam devam ettikçe insanoğlunun üstünlük kompleksi, insanoğlunun içindeki o ölmeyen canavar hep var olacak gibi görünüyor . Bu bir hastalık bence . Ve durum böyle olunca insanın aklına gelen birinci şey her milletin, her dinden insanın kendi yuvasından başka yerde yeri olmadığı gerçeği.. Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Budistler..Sarışınlar, esmerler, zenciler sarı ırk ve diğerleri ..her insan kendine ait bir yuvada yaşamalıymış gibi görünüyor bu durumda. Herkes sadec kendi evinde yaşamalı gibi sanki! Sanırım kozmopolitlik kavramı aslında bir rüyadan ibaret. Çünkü insan yapısının özündeki ayırımcılık farklıların birlikteliğine pek müsait . Sonunda mutlaka bir problem çıkıyor.
Bir Yom Kipuru daha geride bırakırken Antisemitizmin yeniden yükselen sesi insanı korkutuyor. Antisemitizm ve Anti olan herşey korkutucu. Zaten bir süredir büyük savaşlara ara veren Batı yeniden yavaş yavaş bir çok problemle mücadele etmeğe başlamışken..dünyanın her köşesinde insanş endişelendiren olaylar vuku bulurken yarın için çok umutlu olmak zorlaşıyor. Kapımızda Suriye'ye giren Türkye ordusunun haberi.. Kürtleri bir anda kendi kaderleriyle baş başa bırakan Amerikanın ne yapmak istediği belli olmayan politikaları. Bir yanda Faşizmi, Antisemitizmi , ayırımcılığı her fırsatta kınarken bir diğer tarafta fikir özgürlüğü ve demokrasi palavralariyla ülkelerinde yükselen Neo Nazi akımlara sesini pekte çıkarmayan Avrupa ve Amerika...
Tanrının dünya insanlarına akıl, vicdan vermesini diliyorum.. İnsanlığın doğru yolu bulması için bir kez oturup ta düşünmesini diliyorum. Dua ederken sadece kendimizi, kendi ailemizi, kendi çocuklarımızı değil " herkesi " hatırlamamızı diliyorum. Sevginin " başka" sını dışlamadığımız bir versyonu daha olduğunu hatırladığımız , barışın utopia olmaktan çıktığı günleri diliyorum .
Dilemek bedava :)
Her bir insan için yaşanır bir dünya olması için dua ediyorum !
Batya R. Galantı
Yirmi üç yıldır geldiğim bu ülkede geçirdiğim Kipurlar'dan bir tanesini daha geride bıraktık. Ve önümüzde, bir kaç gün sonra başlayacak olan Suka'lar bayramı olan Sukkot var.. Bir bayramdan diğerine , hayatımıza katılan ufacık ya da belki kocaman anlamlarla geçen hayat işte bu..
Bu ülkeye ilk geldiğim günlerde buraya attığım göçmen adımımdan çok memnun olan annemin çocukluk arkadaşının bana övüp bitiremediği şeylerden bir tanesi de Yom Kippur günün Israel'deki güzelliği idi.
Her insanın hayatta kimi olaylara, kimi kavramlara, ve bayramlara verdiği değer ve bakış açısı bir birinden farklıdır. Kimisi için bayramlar en değerli şeylerdir, bir diğeri için tüm bunlar birer saçmalıktır
Türkiye'den Israel'e geldiği ilk günden beri burada kazandığını hissettiği özgürlüğün, bayramları yaşarken çocukluğunda hiç tatmadığı şeylerin onu hayatının ileriki yaşlarına kadar etkilemesiydi bu annemin arkadaşının sesindeki, anlatımlarındaki yoğun heyecanı; aradan geçen onlarca seneye rağmen .. Bir çok yahudinin bu ülkeye geldiğinde hissettiği seydir bu..
Ve gerçekten bu ülkede geçirdiğim ilk Kippur gününü unutmam. Hayatımda böyle bir şeyi hiç görmemiştim. 24 saat için Israel susmuş ve tüm meydanlar , sokaklar sadece çocuklara kalmıştı..
Çoğu insan oruç tutsa da tutmayanların da kendilerini saklamak gibi bir kaygıları yoktu. Ancak
Israel'de tüm halkın bu güne gösterdiği saygı sonuçta sadece buraya ait bir gelenektir.
Kimseye oruç tutmadığı için ceza verilmesi söz konusu olmasa da, her insanın kendi evinde ne yaptığı sadece onu ilgilendirse de , sokakta çocuklar ve kimi büyükler bütün ülkeyi baştan aşağı bisikletleriyle doldurduğu bu gün Israel'in bir Yahudi ülkesi olduğunu en keskin hatlarıyla kanıtlar.
Israeli laik bir ülke olarak adlandırmanın mümkün olmaması da onu diğer tüm ülkelerden ayıran bu özelliğidir. Yahudilere bir yuva olması amacıyla kurulan bu ülkenin bu kimliğini koruması geleneklere ve Yahudi dinine olan saygısıyla mümkün kılınmıştır. Bu çerçevede Yahudi dininin gereklerini bir şekilde yerine getirmekle yükümlü kalan devlet, tüm bunların yanında kurulduğu ilk günden seçtiği sistem olan " Demokrasi " yi , insan hakları ve özgürlüklerini de birlikte uygulamak zorundadır . Bu çerçevede sınırları içinde yaşayan azınlıkların da dinlerini istedikleri gibi yerine getirmelerini sağlarken , Israel'de kimse inanmadığı bir şeyi tatbik etmek zorunda değildir .
Geçen akşam her yıl olduğu gibi saatler dördü bulduğunda yavaş yavaş etrafa bir sessizlik çökmeye başladı. Oruca doğru hazırlıklara dalan halkın terk ettiği sokaklar yavaş yavaş arabalardan boşalırken kendi kendime normal bir günde sessiz sandığım evimin bile hayatın normal akışı içinde düşündüğümden çok daha fazla vızıltı ve seslerle dolduğunu yeniden hatırladım.
Son hazırlıklar tamamlanıp, masaya serilen beyaz örtünün üzerindeki rengarenk yemek takımı ve her yıl yenen klasikleşmiş Kipur menümüz ve inadına hiç olmayan iştahım..... Neyse ben zaten son yıllarda orucu tamamen kestim. Sağlığımı son derece etkilemesinin ardından Tanrının benden beklediği şeyin bu olmadığından emin olduğum gün oruç tutmayı bıraktım. Sanırım benimle onun arasında geçen yoğun konuşmalarımız ve kendime özgü bir çok düşüncelerim ve Tanrının bana soracağı hesapların içinde neler olup olmayacağı hakkındaki bir çok soru işaretlerim..... beni affetmesini dilediğim sadece Kipur günü değil belki de haftada bir dilediğim özürler bu günü benim için eskisinden çok farklı kılıyor. Tanrıya inancımın şekli bir çoklarınkinden farklı olsa da geleneklere olan bağlılığım ( ki bu bağlılık aile kavramını yaşatmanın en temel yolu) ve sevgim yine de bayramları bir şekilde yaşatmaya devam etmemin en temel sebebi....
Yemek bitip kahvemizi de içtikten sonra caddeleri gözlemlemeye başladım tekrardan.. Saat beşi geçtiğinde tek tük kalan son arabalarla birlikte çocuklar bisikletleriyle yavaş yavaş sokakları doldurmaya başlamışlardı bile.. Televizyon ve diğer elektrikli aletlerin hepsini bir kenara bırakmamızın ardından tüm aile üyelerinin biraraya gelişimizle başlayan sohbetimiz Kipur'un özelliklerinden biri. Diğer hiç bir günde olmayacak kadar fazla olan sohbet imkanımız .. Hayatı bin bir yönüyle tartışmak ve dışarıda çocukların çığlıkları dışında hükmeden sessizliği dinlemek için kaçırılmaz bir fırsat bu..
Ertesi sabah erkenden dışarı fırlayan oğlum son günlerde yeni yeni kendi başına olmanın özgürlüğünü yaşıyor. 15 yasına geldiği günlerde ancak kavuştuğu özgürlüğü yaşamanın. Korkmadan , kimseye ihtiyaç duymadan dışarı çıkmak. Ve Kippur günü onun için büyük bir fırsat bu açıdan.. Hepimiz büyük bir tembelliğin içine gömülüvermişken o aşağıda diğer çocuklar gibi arkadaşıyla buluştu dün ilk kez. Tek başına!
Bense köpeği alarak indiğimde hala bitmeyen sıcağın, kızgın güneşin altında gezerken yaşlı bir kadın birden yanımda durdu ; " Evime daha yürüyeceğim mesafe çok fazla ve müziksiz bunu yapmam pek eğlenceli olmayacak ve nedense You Tube ekranımdan yok oldu anlamadım neden ! " dedi . Yardımcı olurmusun ? . Umarım olabilirim dedim ve elime tutuşturduğu telefona bakmaya başladım..You Tube yoktu.. " Sana tekrar Application'u indireyim mi? " diye sordum. Tamam dedi. Sağol.
Israelliler çok rahat insanlardır. Hele çocukluğumda alışkın olduğum Türk usulü hayatın ardından geldiğim bu ülkede insanların hesapsız serbestliğine alışmam biraz zaman aldı ama tüm çekingenliğim ve yeterinden fazla nezaketime rağmen onların rahatlığına bir zaman sonra alıştım. Yırtık bir insan olmak bu ülkenin ilk kurallarından biridir . Hiç bir şeyden çekinmemek lazımdır burada . Yaşlı bir kadın olsun ya da çocuk, herkes son derece kendilerinden emin görünürler. Bu bazen alışkın olmayana ters gelir. Kaba saba gelir kimi davranışlar. Savaş ülkesi oluşu, yüz yıllar boyu bir yaşam mücadelesidir bu belki , hayatta kalmak için verilen savaşın sanki bir sonucu gibidir bu. Dışarıdan sert görünen içlerinde ise çok farklı kişilikler keşfedeceğiniz bir çok insan tanırsınız bu ülkede..
Yaşlı kadına application'u indirirken bana sordu; " Oruç tutuyormusun? " Yok dedim. O da " Aman boş ver bizim için Yeruşalayim'de tutan çok var " deyiverdi ..ve bana doğru şöyle bir bakıp sağol kelimesini ağzında geveleyerek yoluna devam etti...
Akşam olup orucu, üzerini şöyle hafif tuzlayarak yediğimiz yağlı ekmekle açıp içtiğimiz hafif bir çorbadan bir buçuk saat sonra yeniden başlayan televizyonda haberleri dinlemek için koltuklara geçtiğimizde , Almanya'da Kippur günü yapılan terörist saldırıyı duyduk. Neo -Nazi bir genç Halle kentinde bir Sinagoga girmeğe çalışmış. Başaramayınca etrafta gördüğü iki Yahudiyi gözünü kırpmadan vurmuş. Yahudilerin en kutsal gününü seçmiş kendinden başka hiç kimsenin yaşam hakkı olmadığına inanan faşist! Bu son aylarda bu bize karşı gerçekleşen ikinci saldırı. Bir kaç ay evvel Pittsburg'ta da oldu. Eğer içeri girebilmeyi becerebilseydi elindeki makineli tüfeği ile Kippur gününde kaç dua aden Yahudiyi katledebilecekti kim bilir??
Amerika'da, Almanya'da, Yeni Zelanda'da ve dünyanın her köşesinde , özellikle Batılı ülkelerde yabancılara nefret yeniden gündemde . Özellikle Yahudiler yeniden liste başındalar.
Yaşam devam ettikçe insanoğlunun üstünlük kompleksi, insanoğlunun içindeki o ölmeyen canavar hep var olacak gibi görünüyor . Bu bir hastalık bence . Ve durum böyle olunca insanın aklına gelen birinci şey her milletin, her dinden insanın kendi yuvasından başka yerde yeri olmadığı gerçeği.. Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Budistler..Sarışınlar, esmerler, zenciler sarı ırk ve diğerleri ..her insan kendine ait bir yuvada yaşamalıymış gibi görünüyor bu durumda. Herkes sadec kendi evinde yaşamalı gibi sanki! Sanırım kozmopolitlik kavramı aslında bir rüyadan ibaret. Çünkü insan yapısının özündeki ayırımcılık farklıların birlikteliğine pek müsait . Sonunda mutlaka bir problem çıkıyor.
Bir Yom Kipuru daha geride bırakırken Antisemitizmin yeniden yükselen sesi insanı korkutuyor. Antisemitizm ve Anti olan herşey korkutucu. Zaten bir süredir büyük savaşlara ara veren Batı yeniden yavaş yavaş bir çok problemle mücadele etmeğe başlamışken..dünyanın her köşesinde insanş endişelendiren olaylar vuku bulurken yarın için çok umutlu olmak zorlaşıyor. Kapımızda Suriye'ye giren Türkye ordusunun haberi.. Kürtleri bir anda kendi kaderleriyle baş başa bırakan Amerikanın ne yapmak istediği belli olmayan politikaları. Bir yanda Faşizmi, Antisemitizmi , ayırımcılığı her fırsatta kınarken bir diğer tarafta fikir özgürlüğü ve demokrasi palavralariyla ülkelerinde yükselen Neo Nazi akımlara sesini pekte çıkarmayan Avrupa ve Amerika...
Tanrının dünya insanlarına akıl, vicdan vermesini diliyorum.. İnsanlığın doğru yolu bulması için bir kez oturup ta düşünmesini diliyorum. Dua ederken sadece kendimizi, kendi ailemizi, kendi çocuklarımızı değil " herkesi " hatırlamamızı diliyorum. Sevginin " başka" sını dışlamadığımız bir versyonu daha olduğunu hatırladığımız , barışın utopia olmaktan çıktığı günleri diliyorum .
Dilemek bedava :)
Her bir insan için yaşanır bir dünya olması için dua ediyorum !
Batya R. Galantı