EUROVİSION 2019!
Bir Eurovison'u daha geride bıraktık. Bu yıl ülkemizde ağırladığımız bu büyük organizasyonun bittiği anı görene dek kendi açımdan bir çok korkularım vardı. Neyse ki herşey yolunda gitti ve bu da gerimizde kaldı sonunda.
Yıllar evveline kadar , yani çocukluğum ve genç kızlığım süresince büyük bir Eurovision tutkunuydum. Her yıl bu yarışmayı çok büyük bir heyecanla beklerken, her sene şarkıları sanki jüride bir yerim varmışçasına dinler adeta değerlendirme yapardım. Acaba bu yıl kim birinci olacak?
En çok aklımda kalan şarkılardan biri 1977 yılında Fransa'nın birincilik aldığı L'oiseau et L'enfant 'dır. Çocukluğumda Fransızca öğrenmeye başladığım yıllarda okulumuzda bize verdikleri sözlerini evde bağıra çağıra söylediğim günler sanki dün gibi . Ne de romantik bir şarkıydı. Romantizm'den o yaşlarda ne anlıyordum bilmem ama duygusal melodisi ve fransızcanın büyüleyen bir dil oluşu benim açımdan yeterliydi sanırım.
Ertesi yıl A-BA-Nİ-Bİ'nin yani Israel'in birinci olduğu geceyi ise hiç unutmadım. Paris'te sahneye çıkan İzhar Cohen'in kıvırcık saçlarının kendine özgü havası ve tüm ekibininin sahnede beyazlar içindeki kıyafetleriyle dans ederlerken hissettiklerim. Aaaa ne güzel bir şarkı bu!! Israel birinci oldu ya o akşam. Ben nasıl da mutluyum sanki savaş kazandık. Sanki insanlığı kurtardık. Bilmem ben neden bu kadar mutluydum . Ertesi gün okula gittim, sınıftaki çocuklar şarkıdan bahsederlerken ben susuyordum , Israel'in adı bile benim için bir tabuydu ya. Ne kadar gururlu olduğumu sadece kalbimde hissediyordum. Ve bir sonraki yıl Israel bu kez Halleluya !! diyerek yeniden kazanmıştı Türkler çok fazla bahsetmemişlerdi bile o yıl ki yarışmadan.. Zaten Israel'de yapıldığı için Türkiye o sene yarışma'yı protesto eder gibi katılmamıştı bile. Yani ilişkiler o derece sıcaktı daha o zamanlardan.
Ben çocukken Eurovision Şarkı Yarışması Avrupa'nın o çok prestijli ülkelerinin katılımıyla başlatılmış ciddi bir yarışmaydı. 1956'da ilk kez yedi ülkenin katılımıyla başlamış. İtalya'daki Sanremo şarkı yarışmasını örnek alarak başlatılan bu yarışma II. Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'daki olumsuz havayı biraz olsun hafifletmekmiş te ayrıca amaç. Hatırlıyorum yarışmanın sunucuları en az üç linsanda sunup yaparlarıdı gece boyunca. Gerçi bu bugünde böyle. Öyle esprilere ve lağubaliliğe pek yer yoktu. Sanırım o zamanlar insanlar her yerde biraz daha mesafeli , daha ciddi idiler. Yarışma gecesi salona davetli olan seyirciler çok seçilmiş kişilerdi çoğu zaman. Papyonlu erkekler, tualetler içinde bayanlar yerlerini alırlarken, salonlar bugüne göre çok daha az ihtişamlıydı. Canlı orkestranın sunduğu performans bugüne göre kimi açılardan daha otantik bir ortam yaratırken ses düzeni ve koreografi çok daha primitif kalıyordu bugünkü teknik donanımın yanında.
Ama heyecan aynıydı. Şimdiye göre çok daha az ülkenin katıldığı yarışmanın o senelerde de popülaritesi büyük sayılırdı. Avrupa'da müziğin gelişimini desteklemek için başlatılan bu yarışmaya bugüne kadar katılmış olan çok ünlü simalar varsa da bu yarışma sayesinda uluslararası alanda ABBA dışında ün kazanmış çok fazla şarkıcı ve grup çıkmamış gibi görünüyor.
Eurovision eskiden müziği geliştirmek için başlatılan bir organizasyondu , son yirmi yılda ise nedense yavaş yavaş eşcinsellerin daha fazla ses getirmek için kullandıkları bir sahneye dönüştü. Eşcinsel olmanın artık eskisi gibi sorun olmadığı yirmibirinci yüzyılda demek hala bu renkli dünyanın insanlarının böyle bir ihtiyacı var. Bu da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Bence hiç bir şey belli bir grubun etkisi altına girmemeli !
Neyse önemli olan Hamas'ın tehtidlerine rağmen bu yarışma tüm güzelliğiyle olup bitti. BDS 'in son ana kadar Israel'deki yarışmayı protesto çağırılarına ve herkesin güvenlik endişelerine rağmen 18 Mayıs akşamı Tel Aviv'deki muhteşem gecede sadece homoseksüel değil, sağır, kör, şişman, down sendromlu , otist ya da her kişinin özgürce yaşamaya, sevmeye, kabul görmeye, kendini kanıtlamaya, sevilmeye, çalışmaya kısacası varolmaya hakkı olduğunu anlatmayı başardıkları bu organizasyon , katılan 42 ülke içinden en güzel şarkıyı seçerek sonlandı. Hollanda gelecek yılın oragizatörü olacak! Dilerim hiç bir ülke, hiç bir grup, hiç bir insan haksızlığa uğramaz ve insanlar sahip oldukları tüm gereksiz ön yargılardan, primitif düşüncelerinden , olumsuz duygularından ve nefretlerinden kendilerini soyutlayarak hareket etmeyi öğrenirler.
Daha nice BDS'siz, ve nefret söylemsiz Eurovision'lar dileklerimle!!
Batya R. Galanti.
Bir Eurovison'u daha geride bıraktık. Bu yıl ülkemizde ağırladığımız bu büyük organizasyonun bittiği anı görene dek kendi açımdan bir çok korkularım vardı. Neyse ki herşey yolunda gitti ve bu da gerimizde kaldı sonunda.
Yıllar evveline kadar , yani çocukluğum ve genç kızlığım süresince büyük bir Eurovision tutkunuydum. Her yıl bu yarışmayı çok büyük bir heyecanla beklerken, her sene şarkıları sanki jüride bir yerim varmışçasına dinler adeta değerlendirme yapardım. Acaba bu yıl kim birinci olacak?
En çok aklımda kalan şarkılardan biri 1977 yılında Fransa'nın birincilik aldığı L'oiseau et L'enfant 'dır. Çocukluğumda Fransızca öğrenmeye başladığım yıllarda okulumuzda bize verdikleri sözlerini evde bağıra çağıra söylediğim günler sanki dün gibi . Ne de romantik bir şarkıydı. Romantizm'den o yaşlarda ne anlıyordum bilmem ama duygusal melodisi ve fransızcanın büyüleyen bir dil oluşu benim açımdan yeterliydi sanırım.
Ertesi yıl A-BA-Nİ-Bİ'nin yani Israel'in birinci olduğu geceyi ise hiç unutmadım. Paris'te sahneye çıkan İzhar Cohen'in kıvırcık saçlarının kendine özgü havası ve tüm ekibininin sahnede beyazlar içindeki kıyafetleriyle dans ederlerken hissettiklerim. Aaaa ne güzel bir şarkı bu!! Israel birinci oldu ya o akşam. Ben nasıl da mutluyum sanki savaş kazandık. Sanki insanlığı kurtardık. Bilmem ben neden bu kadar mutluydum . Ertesi gün okula gittim, sınıftaki çocuklar şarkıdan bahsederlerken ben susuyordum , Israel'in adı bile benim için bir tabuydu ya. Ne kadar gururlu olduğumu sadece kalbimde hissediyordum. Ve bir sonraki yıl Israel bu kez Halleluya !! diyerek yeniden kazanmıştı Türkler çok fazla bahsetmemişlerdi bile o yıl ki yarışmadan.. Zaten Israel'de yapıldığı için Türkiye o sene yarışma'yı protesto eder gibi katılmamıştı bile. Yani ilişkiler o derece sıcaktı daha o zamanlardan.
Ben çocukken Eurovision Şarkı Yarışması Avrupa'nın o çok prestijli ülkelerinin katılımıyla başlatılmış ciddi bir yarışmaydı. 1956'da ilk kez yedi ülkenin katılımıyla başlamış. İtalya'daki Sanremo şarkı yarışmasını örnek alarak başlatılan bu yarışma II. Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'daki olumsuz havayı biraz olsun hafifletmekmiş te ayrıca amaç. Hatırlıyorum yarışmanın sunucuları en az üç linsanda sunup yaparlarıdı gece boyunca. Gerçi bu bugünde böyle. Öyle esprilere ve lağubaliliğe pek yer yoktu. Sanırım o zamanlar insanlar her yerde biraz daha mesafeli , daha ciddi idiler. Yarışma gecesi salona davetli olan seyirciler çok seçilmiş kişilerdi çoğu zaman. Papyonlu erkekler, tualetler içinde bayanlar yerlerini alırlarken, salonlar bugüne göre çok daha az ihtişamlıydı. Canlı orkestranın sunduğu performans bugüne göre kimi açılardan daha otantik bir ortam yaratırken ses düzeni ve koreografi çok daha primitif kalıyordu bugünkü teknik donanımın yanında.
Ama heyecan aynıydı. Şimdiye göre çok daha az ülkenin katıldığı yarışmanın o senelerde de popülaritesi büyük sayılırdı. Avrupa'da müziğin gelişimini desteklemek için başlatılan bu yarışmaya bugüne kadar katılmış olan çok ünlü simalar varsa da bu yarışma sayesinda uluslararası alanda ABBA dışında ün kazanmış çok fazla şarkıcı ve grup çıkmamış gibi görünüyor.
Eurovision eskiden müziği geliştirmek için başlatılan bir organizasyondu , son yirmi yılda ise nedense yavaş yavaş eşcinsellerin daha fazla ses getirmek için kullandıkları bir sahneye dönüştü. Eşcinsel olmanın artık eskisi gibi sorun olmadığı yirmibirinci yüzyılda demek hala bu renkli dünyanın insanlarının böyle bir ihtiyacı var. Bu da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Bence hiç bir şey belli bir grubun etkisi altına girmemeli !
Neyse önemli olan Hamas'ın tehtidlerine rağmen bu yarışma tüm güzelliğiyle olup bitti. BDS 'in son ana kadar Israel'deki yarışmayı protesto çağırılarına ve herkesin güvenlik endişelerine rağmen 18 Mayıs akşamı Tel Aviv'deki muhteşem gecede sadece homoseksüel değil, sağır, kör, şişman, down sendromlu , otist ya da her kişinin özgürce yaşamaya, sevmeye, kabul görmeye, kendini kanıtlamaya, sevilmeye, çalışmaya kısacası varolmaya hakkı olduğunu anlatmayı başardıkları bu organizasyon , katılan 42 ülke içinden en güzel şarkıyı seçerek sonlandı. Hollanda gelecek yılın oragizatörü olacak! Dilerim hiç bir ülke, hiç bir grup, hiç bir insan haksızlığa uğramaz ve insanlar sahip oldukları tüm gereksiz ön yargılardan, primitif düşüncelerinden , olumsuz duygularından ve nefretlerinden kendilerini soyutlayarak hareket etmeyi öğrenirler.
Daha nice BDS'siz, ve nefret söylemsiz Eurovision'lar dileklerimle!!
Batya R. Galanti.