Esas olan Holocaust'un Yahudi olmayanlara ne düşündürdüğü
12 yaşlarımda bir çocukken Taksim Parmakkapı'da olan okuluma gitmek için otobüse binerdim. Günün birinde otobüsün ön taraflarında yan koltuklardan birine oturmuştum. Genelde yan koltuklarda oturmayı pek sevmezdim çünkü midem bulanırdı. . İşte o gün yanımda oturan ileri yaşlarda bir kadının benimle bir şekilde konuşmaya başladığını anımsıyorum. İsmin nedir diye başlayan konuşmalardan."Batya ismi nasıl bir isim öyle? " diye sorunca" Museviyim!" dedim .....
Ben küçükken Türkiye'de yeni bir çeşit akım başlamıştı; Türkler bizi aşağılamak istediklerinde Yahudi , empati göstermek ya da yahudi düşmanı olmadıkları imajını uyandırmak istediklerindeyse "Musevi" diye çağırır olmuşlardı . Hal böyle olunca Yahudiler de kendilerine verilen bu yeni ismi nedense baya bir benimsemişlerdi. Onlar artık Pis Yahudi yerine Temiz birer Musevi olmuşlardı. İşte tabii ben de bu kurala uygun bir cevap yetiştirmiş olmuştum.. Ben de Museviyim !! Sanki Musevi Yahudi olmaktan farklıydı. Sanki Yahudi olmak bir sorundu...Sanki bu millete ait olmamın ayıp bir tarafı vardı ve ben museviyim deyince daha iyi oluyordum Sanki kimliğime koydukları Pis kelimesi , onu kabullenmememe neden olmuştu ve bunu değiştirmek için bir şeyler yapmalıymışım gibiydi. Özür de dilemelimiydim acaba??
Ayrıca ben çocukken annem babam beni sürekli uyarırlardı, " Politik konularda bir soru sorulursa sana sen yorum yapma!" derlerdi . Hele Israel hakkında hiç bir şey konuşmamam üzerine sürekli ikaz edilirdim.. Kadın; " Ah demek Musevisin!" . Ben; " Evet!" dedim. Anında sıkıntıya girdiğimi anımsıyorum . Ah dedi Siz ne zeki milletsiniz öyle dedi önce. Ben sustum. O konuştu.. Biliyormusun Atatürk te Yahudiydi. Sonra devam etti, " Hiç anlamam nerden nereye Türkiye'yi kurtarmak için savaştı." Benim kapasitemin çok üstünde saçmalıklar söyleyen bir kadına o yaşımda ne cevap verebilirdim ki. Ve yeniden devam etti. Araplar aptal eğer sizinle savaşmak yerine bir olsalardı onlardaki para, sizdeki akılla çok şeyleri başarabilirdiniz . Neyse en sonunda bir durak sonra indi gitti...
Antisemitizmin sadece Türkiye'de ve özellikle Ortadoğu'da var olan bir olgu olduğunu zannederdim çocukken. Ve bunun kesinlikle cehaletle, gelişmemişlikle yakından ilgisi olduğundan emindim. Öncelikle İslam inancının temeline dayanan Antisemitizm konusunda ne kadar yanlış olmasam da , sadece bu bölge insanına yapıştırdığım bu düşmanlığın bütün dünyada ne kadar yaygın olduğunu ve ırkçılığın cehalet , fakirlik ya da gelişmemişlikle çok ta ilintili olmadığını büyüdükçe öğrendim.. Bize karşı yapılan bir çok kötülüğün Avrupa'nın ortasında yaşayan model toplumların ellerinden çıktığını 17. 18 yaşlarıma geldiğimde idrak etmeğe başladım.. Kimi estetik kavramlarla kamufle olan çirkinliklerin zamanla dışa çıkan gerçek yüzleriyle tanıştım..
Yıllar sonra bir öğleden sonra turunda sadece bir Alman karı kocayı gezdiriyordum. Minibüse bindiğimizde kadın bana bir soru sordu. Sanırım dinle alakalıydı. Ben Yahudi olduğumu söyleyince yüzüme bakarak hafif bir teredütten sonra üzgün bir ifadeyle; " I'm sorry!" dediğini hatırlıyorum. Neyi kastettiğini anlamıştım. Fakat kadının benden özür dilemesi beni rahatsız etmişti. Ona baktım, yüzümde hafif bir gülümsemeyle " It's ok!" . dedim. Kadının geçmişte yapılan böylesi bir katliamdan dolayı üzüntü duymasından çok, sanki bir anda tüm Alman Toplumunun günahını üstlenmiş gibi hissetmiştim. Bana göre o hiç bir şeyden sorumlu değildi ki . O da benim gibi bir insandı. Ama aslında o gün o kadın sadece olanlardan üzüntüsünü belirtmek istemişti. Benim, its okay dememse , neyi okay yapıyordu? Olanlar mı okay di? Hayır.. Sadece tarihte yaşanmışların onunla benim aramda bir hesaba dönüşmemesi gerektiği önemli bir noktaydı. O kadına sadece Alman olduğu için nefret duymam mümkün değildi.
Senelerden sonra Israel'e geldiğimde , İbranice okulunda bize ders veren bir bayan hocamız vardı. Elli yaşlarında bir kadındı. Akıllı, kültürlü bir insandı. Derslerinde espriler yapan, Israel kültürünü, geleneklerini bize anlatmaya çalışan çok yönlü, renkli bir kişiliği olan bir öğretmendi. Bir günse bize babasını anlatmıştı. Holocaust'tan kurtulan babasını.. Auschwitz'te kaybettiklerinden sonra geldiği Israel'de Yahudiliğine her yönüyle küsen bir adamdı bu. Yahudiliğinden , Tanrı'dan ve yaşadıklarına sebep olan gerçeklerden nefret eden bir insanı anlatmıştı kadın o gün. Soykırımdan hayatta kalan bir çokları gibi..Kadın çocukluğunda yaşadığı bir Kipur gününü hiç unutmamıştı..
Yaşadığınız topluma ders düşmek ne kadar zordur özellikle bir çocuk olarak. Kipur'dan bir gün önce babası onu yanına çağırmış,. Eline verdiği parayla kasaptan ona domuz eti satın aldırmış.sırf Yeruşalayım'de oturdukları dindar çevreye inat olsun diye. Kipur günü çevrede tüm Yahudilerin oruç tuttuğu günde evinin bahçesinde mangalı yakarak domuz etini ateşe koymuş. Koku tüm mahalleyi sardığında çocuklar yaşadıkları çevreden utanmışlar bir an. Tanrı'ya olan tüm inancını yitirmiş bir insanın baş kaldırışıydı bu. Kini vardı, affetmediği açıktı..İlk eşini, küçücük çocuklarını , annesini, babasını , kardeşlerini imha eden dünyadan nefret eden bir ruhtu bu...Hiç bir sebep yokken öldürülen sevdiklerinin ardından hayatta kalabilmeyi başaran bir insanın yok edilmiş dünyasının ardından doğan çocukları da bu hesabın birer parçaları olmuşlardı istemeden.
Geçtiğimiz aylarda Amerika'da, Almanya'da, Fransa'da bir çok antisemitik olay yaşandı..
Bugün yeniden insanlar dünya'daki huzursuzluğun, savaşların arkasında Yahudilerin olduğunu düşünüyorlar. Aynen eskisi gibi.. Yeniden aynı fikirler gündemde. Eğer Yahudiler olmasaydı savaşlar olmazdı, fakirlik olmazdı , dünya daha güvenli bir yer olabilirdi diyorlar..
23 Ocak Perşembe günü yani iki gün sonra ,5.si düzenlenen Dünya Holocaust'u anma toplantısı için Israel Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin tarafından davet edilen 46 devlet büyüğü Yeruşalayim'de bir araya gelecekler. Aralarında Avrupa Devlet Başkanları ve dünyanın önemli liderlerinin de olduğu bu toplantıda son senelerde yeniden gündeme gelen Yahudi düşmanlığı üzerinde ayrıca durulacak..Genel olarak formel bir öneme sahip olan bu büyük toplantı dış basında ne kadar yer alacak onu bilmiyorum.
Biz Yahudilerin Holocaust'u ne kadar konuştuğumuz önemli değildir. Ya da 75 yıl evvel 1 milyon 100.000 kişinin kurşunlanarak, gazlanarak ve en sonunda yakılarak yok edildiği Auschwitz-Birkenau Konsantrasyon Kampının 27 Ocak günü Kızıl Ordu tarafından özgürlüğe kavuşturuluşunu hatırlamak Israel için ne kadar önemliyse de esas olan Holocaust'un Yahudi olmayanlara neyi düşündürdüğünü anlamaktır.
Batya R. Galanti
NEVER AGAIN !!!
YanıtlaSilBence Yahudiler adına söz alan kişiler Yahudiler hakkındaki iftiraları temizlemeli önce. Ben bu konuda bir girişim başlatmak istedim ama gücüm yetmedi çünkü tek başınayım.
YanıtlaSil