Hiç bitmeyecek savaşlar!
Ortadoğuda yaşamak demek bir günden diğerine sizi nelerin beklediği sorusuna hiç bir zaman açık ve net bir cevabınızın olmaması demektir.. Bu şekilde bir yerden sonra kadercilik oyunu başlar. Elden gelen çok fazla bir şey olmadığı andan itibaren insan kendini bilinmeyen güçlerin ellerine teslim etmiş olarak bulur.. Ortadoğu'da halklar kadercidirler çünkü nesiller boyu kendi elleriyle kendilerini yönetmek ayrıcalığına sahip olmayı başaramamışlardır. Bir elden diğerine değişen otoriter rejimler bu halkların geleceğinin belirlerlerken zaman zaman isyan eden bazı dağınık örgütler, terörist güçler sadece daha fazla kaos getirmişlerdir. Hak ve hukukun korunmadığı rejimlerin güdümünde yaşayan insan topluluklarının terörize edilmiş, bastırılmış, yoksun bırakılmış, huzursuz,güvensiz ve güvencesiz yaşamları...Açlıkla, sefaletle gelen devrimler, ihtilaller,isyanlar ve savaşlar ve durmayan, hiç bitmeyen kayıplar..binlerce, yüz binlerce ölü.
Çok küçük bir çocukken annemin yatak odasındaki pencerenden dışarı baktığım bir günü hep anımsarım .. Kocaman pencereden gördüğüm şey birbiri ardına dizilmiş binaların arka bahçeleriydi.Yabanı otlarla kaplı, kimi bir iki küçük ağaç dışında yine karşımızda bizi duvar gibi kapatan binalara bakan bir pencere. O gün Kurban Bayramıydı ve ben bahçede bir haftadır bağlı duran iki koyuna bakıyordum yeniden. Bir haftadır yan kapıcının çocukları tarafından otlarla, yapraklarla beslenen iki zavallı koyun .. O gün değişik bir şeyler olacağı belliydi. Bu kez çocuklar babaları ve bir kaç kişiyle birlikte inmişlerdi bahçeye. Kapıcı ağaca bağlı olan koyunların bağını çözdükten sonra neler olacağını beklemeye başladım. Adam elinde kocaman bir bıçak olduğu halde gözlerini bağladıkları koyunu daha önce kazdığı çukurun yanına yere yatırdı..koyun ne kadar dirense de,......Ben daha çok küçük olduğum halde, bugün nasıl olduğuna inanamadığım bir şekilde, kapıcının yaptıklarını sonuna kadar izlediğimi anımsıyorum.. Annem yanıma gelene kadar yerimde kalakalmıştım. Koyunu neden kestiklerini bilmiyordum ancak karşımdaki manzarayı nasıl bir ruh haliyle izlediğimden bile emin değilim. Annem ; " Sen neye bakıyorsun ??!! " diyerek beni içeri çekene kadar yerimden kımıldamamıştım.. Bir dahaki Kurbanlarda pencerenin yanına yaklamama izin vermediler..
İnsan psikolojisi, kültür yapısı çocuk yaştan itibaren alışkanlıklarla, geleneklerle, kimi ritüellerle, büyüklerimizden, çevremizden, yaşadığımız toplumdan görüp öğrendiklerimizle şekillenir. Küçük yaştan beri yaşadıklarımız ya da bize yaşatılanlar olağan şeylere dönüşür zamanla.. İşte bu şekilde, bir hayvanın kurbanına bir kaç zamanda bir tanıklık eden bir çocuk için " Kurban fikri!" hayatın içinde yaşanan doğal bir şey haline gelir. Bunu bir kıyım olarak algılamaz artık. Bir canlının kafasının çocukların gözlerinin önünde kesilerek dini bir vecibeyi yerine getirmek anlayışı toplumun doğal bir parçası olduğu zaman insan psikolojisinin şekli de değişir.
Senelerdir Ortadoğu kaynıyor. Senelerdir Ortadoğu'da gücü ele geçirmeye çalışan çeşitli terörist gruplar kafaları kesiyorlar, kendilerini patlatıyorlar. Burada yaşayan insanlar uzun senelerdir devam eden bir santranç oyununun küçük piyonları gibiler . Bölgede yaşayan halklar ve onları yönetenlerle birlikte bu bölgedeki hamlelerin gerçekleşmesi için hareket edenler var .
Peki bu bölgedekiler neden hep savaşıyorlar? Çünkü öncelikle Araplar bugüne kadar kabile kültürünün dışına çıkamadılar. Orta Doğu 'da bugüne kadar bin bir değişik gruba, kabilelere ait kitleler yaşıyor. Her biri bir diğerine karşı bunlar. Hala bir " halk" kavramları yok onlar için. Aynı dinden oldukları, aynı dili konuştukları halde bir birlik oluşturamayan bu insanları birbiriyle savaştırmaksa çok kolay görünüyor. Aralarındaki en büyük çatışan iki grupsa Şiiler ve Sünniler...
Ayrıca bu bölgede büyük yeraltı zenginlikleri var ve tabii ki toprağın altındaki bu zenginliklerden istifade edenler var .. ancakbu istifade edenler yerel halklar değil. Senelerdir, bu bölgeyi yöneten kukla rejimler ve bir diğerleri bölgedeki zenginliği paylaşmaya devam ediyorlar ..Halkın elinde kalan tek umutsa Kuran ve içinde yazılı olan emirler . Ve karşıdaki düşmanlara karşı yürüttükleri savaş için yeterli sebepleri sıralayan imamları da onların yol göstericileri.. Savaşın adıysa Cihad. Bu kavramı beyinlerine sokanların ellerinde büyüyen çocukların tanıdıkları tek yol bu .. Bu gençler bu bölgenin geleceğinin belirsizliğini yansıtıyorlar. Kaybedecekleri hiç bir şeyleri olmayanlar ölümle iç içe yaşamaya alıştırılmış insanlar için hayatlarını feda etmek normal bir eylem.
Her biri gücü eline geçirmek için savaşıyor. Ve her seferinde daha çok silah , daha çok cephaneyle bu ölüm makinesi bir gün susacağa hiç benzemiyor , Yemen'de, Irak'ta Suriye'de ve Orta Doğunun her bir tarafında savaşanlarla bugün bölge gittikçe daha çok kızışıyor. Yıllardır sömürülenler bir anlamda uyanırlarken diğer tarafta bölgedeki kimi Rejimlerin Avrupa'yla, Amerika ya da Rusyayla birlikte yazdıkları senaryoların içinden ortaya çıkan ve değişmeye başlayan koşulların ardından yepyeni hamlelerle menfaatlerin hiç olmadığı kadar çakışmaya başlamasıyla bu bölgenin ateşinin sonunda topyekün bir savaşa doğru gitmesi acaba ne kadar uzak bir ihtimaldir?
Batya R. Galanti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder