16 Ekim 2019 Çarşamba

                                   
                                     EFENDİLER VE HİZMETKARLAR
                     


            Saat daha altı buçuğu gösterirken, gün daha başlamadan ilk iş köpeği indirmek lazım. Tasmayı aldım elime, Pitzi fır dönüyor, çok mutlu. Benimse gözlerimi açık tutmam bile zor sanki. Tam uyanamadığımdan sanki gördüğüm rüyanın içindeymişim gibi bir hisleyim daha. Asansörden indiğimda ise karşımda günün daha ilk ışıkları şehri aydınlatmadan işine başlamış olan temizlikçi  bayanı gördüm . Buraya ilk taşındığımız günlerden yani yaklaşık yirmi senedir aynı yerin temizliğinden sorumlu, bugün elli yaşlarında olan Rus temizlikçi bayan. Hemen biraz ileride yere koyduğu " Dikkat Kayma Tehlikesi" panosunun arkasında elinde tuttuğu sopasıyla bezi ileri geri çekerken kendisinin ancak duyabileceği bir şarkı mırıldanıyor . Yanından geçerken ona günaydın dedim. Aynı melodili tarzda , adeta şarkının devamı imiş gibi çıkardığı " Günaydın! " sözüyle sanki;
" Hayat bu zor işe rağmen yine de güzeel!" der gibiydi.
İttiğim kapıdan , bizi bekleyen yemyeşil bahçeye doğru çıkarken yine aklıma bir şey geldi benim.. Hani gördüm ya Rus kadının elindeki temizlik için kullandığı o sopayı, işte o görüntü bana bir şeyleri anımsattı yine ... Sainte- Pulcherie yıllarından kimi hatıraların arasından bir şey bu... Kimi gözüme takılan, zihnime yer etmiş teferruat gibi gelse de düşündürecek yönleri olan şeylerden.. Her gün okul çıkışı . sınıftan merdivenlere doğru hızla fırlarken,biz çocukların evimize  döndüğümüz o anlarda, okulun o eski binasının geniş koridorlarınını döşeyen  kahve tonlarındaki tuğla taşları ile mermer merdivenleri silmeye konulmuş, o başı örtülü köylü kadın aklıma geldi. Kocaman binanın tüm tabanıyla, merdivenlerini  ( yanlış hatırlamıyorsam tek bir kadındı ) silmeye konulmuş bir kadın...
Eh bunda ne var?  desem. Her toplumda bir üst sınıf insanlar, okumuş kişiler ve işçi sınıfı mevcuttur. Bunlar doğal şeyler.. Yüksek öğrenim görmüş kişiler masa başında çalışır, eğitim almamış insanlara da toplumdaki daha el emeği, fiziksel güç gerektiren kimi işler kalır yapacak. Tabii bu ayırım her defasında bu kadar net ve kesin değilse de ( ki eğitim almadan  zekaları, ya da becerileriyle çok yüksek yerlere gelmiş insanlar mevcut )  genel olarak bu şekilde yürür toplumdaki iş bölümü..
Bu da doğanın kendi adaleti gibi. Kafası çalışan ( şansı da varsa ) mühendis olurken, bir diğeri fabrikada kutuları doldurur. Ve bir toplum birbirini tamamlayacak şekilde böylece döner....

Okulda yerleri silen kadınla ilgili aklımda kalan sorun , "dizlerinin yerlerde oluşu"  idi.

Kocaman bir binayı baştan aşağı temizlerken kadın yerlerdeydi hep. Biz küçük kızlar onun yanından geçerken o bize yerden bakıyordu.. Elindeki arap sabunu ile bezini yıkarken hiç bir insanın hak etmediği bir aşağılanmanın doğal bir parçasıydı o kadın. Sanki o an o herkesten aşağıdaydı.  Bu şekilde işini yaparken bedeninin çok daha fazla yıprandığı gerçeği ( ki bu korkunç bir şey bence)  bir kenara insanın kişiliğini yerle bir eden bir düzenin içindeki bu insanın kabul etmek zorunda bırakıldığı kaderiydi bu, çocukluğumdaki Türkiye'de ...
Çok mu zordu acaba  bir temizlik işçisinin bu şekilde yerleri silmek yerine eline insan gibi bir sopa verilmesi. Gereksiz şekilde yıpratılmaması .  Çok büyük bir teknolojimiydi bu?? Ama sanırım gerçekten toplumu yöneten kesimin tercihiydi bu durum. Kimse birilerinin hakları için savaşmayacak kadar kendisiyle meşguldü. Toplumun üst tabakasındaki bireyler statülerinden memnundular. Çünkü bu öyle bir rejimdi ki kimilerini bey gibi yaşatıyordu.. Bir diğerleri ise haklarını savunamayacak kadar güçsüzdüler. Eziktiler...Birileri hep yukarıda bir diğerleri hep aşağıda idi..
Birileri  Beyefendi idi, Abi idi, Aman efendim , Canım efendim idi bir diğerleri ise.. Git getir bakayım idi.. Hadi ne duruyorsun du.. Zengin havyar yerken , fakir en temel haklarından çoğu zaman yoksundu..
Böyle olunca bize gelen temizlikçi kadınlardan da hayatımda duymadığım kadar drama duyardım. Parasızlık, eğitimsizlik, töreler onların hayatlarını kat kat zorlaştırırken , bu toplumda büyüyen kişiler de çoğu zaman bu farklılıkları, olan düzeni doğal olarak kabul ediyordu. Çoğu zaman kimsenin umurunda değildi  eşitsizlikler. . Çünkü bu bir tarafın hep işine gelirken diğer taraf kaderini kabullenmiş gidiyordu bu hayat. Belki de bugün hala bu böyledir. Yoksa hala Erdoğan bu kadar dolandırdığı bir toplumu pervasızca yönetmeye devam edebilirmiydi bugüne dek??

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder