Işgalci Devlet!
Israel işgalci devlet!!!
Batı Şeria'daki Yerleşim Birimleri barışın " tek " engelidir.
Israel Ulusulararası hukuku ihlal ediyor...
Bölgeye barışın gelmemesinin tek sorumlusudur İSRA "IIILLL "......
"Kahrolsun İsraiiilll!!!"
Türkiye'de iki günde bir Erdoğan ya da onun adamlarından birinin ağzından dökülen sözlerdir bunlar.. Ya da zaman zaman Taksim'de, Beyazıt Meydanında orada burada düzenlenen mitinglere yansıyan görüntülere iştirak eden haykırışlardır. " Kahrolsun İsrail"!! Ne hikmetse onlar kahrolsun dedikçe Tanrı Israeli yüceltiyor. Daha geçtiğimiz hafta ay'a insansız mekik göndermek şerefine erişen dördüncü ülke oldu Israel.
Atatürkçü ve Şeriatçının tek ortak olduğu noktadır Israel karşıtlığı. Ama sadece Türkiye'de intizar edilmiyor ki ısrael'e... Heryerde aynı.. Amerika'da, Avrupa'da.. Aşırı sağcılar, aşırı solcular, ortada olanlar, yeşiller, komünistler, hayvanseverler, hümanistler , radikal olan ya da olmayan tüm grupların genelde buluşma noktasıdır Israel nefreti. Neyse ki ortak bir bileşen bulmuş herkes. Ne mel'un bir ülke bu böyle. Filistin sorunu bir tarafa bir çoğuna göre, hatta Avrupalı bir çok politik ağızdan duyulmuş söylemlere göre Ortadoğu'daki tüm katliamlar sonuçta Filistin sorunuyla alakalıdır. Tüm bu bölgeye barışın gelmemesi Filistin sorununun çözüme ulaşmamış olmasına bağlıdır. Hatta Avrupa'ya akın edenler de bu yüzden bırakmışlardır Afrika'yı, Ortadoğuyu.. Israel olmasaydı kimi suçlayacaklardı kim bilir? Avrupa Başkentlerinde kendi dertlerini bir kenara bırakacak olsalar ilk akıllarına gelen şey ; " Filistin Sorunu" oluyor.. Dünya'da başka hiç dert yok tabii. Suçluyorlar efendim Israel Kolonialist Devletmiş. Filistinlilere ait yerlerde yerleşimler kuruyormuş!! Israel barışın en büyük düşmanı. Bu yüzden Araplar zavallı!! Hayatımda tanıdığım en küçük emperyalist ülke tabii o da ayrı!!
Aslında dünya'nın dört bir köşesinden Israel karşıtlarıyla konuşacak olsanız bir çoğuna göre 1967'de alınmış topraklarla sınırlı kalmazlar onlara göre tüm Israel gayri meşrudur aslında. Israel kıçlarına batan bir diken hissi veriyor çoğuna. Onlara göre Israel hiç olmamalıydı. Yahudiler de zaten fazlalık değilmiydiler 1940'larda el birliğiyle yok etmeye kalktıklarında.
Bakmak lazım Israel nereyi işgal etmiş önce!
1917 Balfour Deklarasyonuyla ilk tohumları atılırken ve 1920'de toplanan San Remo Konferansı'nda biraraya gelen Müttefik Devletleri'nin Balfour deklarasyonunu destekleyip onayladıkları bildiride gelecekte kurulacak olan Yahudi Devleti belgelerle tasdiklenmişti. 1945'te Birleşmiş Milletler'in 80. maddesi uyarınca da bu topraklara aynı şekilde onay verilmiş.
1947'de, BM Israel Devleti ile Filistin'in yan yana kurulması çağrısında bulunurken Araplar bu çağrıya direk olarak karşı çıkmışlardır. Ve sonuçta 14 Mayıs 1948'de BM'in tasdikiyle Yahudi Devleti bağımsızlığını ilan etmiş oldu. Bunun üzerine çevre civardaki tüm Araplar Israel Devletine sadece karşı çıkmakla kalmamış kurulduğu günün ertesi günü tüm güçlerini biraraya getirerek top yekün saldırıya geçmişlerdir. Amaçları o güne dek hiç var olmamış Filistin Devletini kurtarmak degil, yeni kurulan Yahudi Devletini zaman kaybetmeden yıkmaktı.
Israel tarafından özgürlük ve bağımsızlık , Araplar tarafındansa Nakba diye adlandırılan 1948 Savaşı sonrasında Ürdün , Şeria nehrinin olduğu bölgeyi önce işgal sonra da 1950'de ilhak etti. Bu ilhakı dünya'da İngiltere ve Pakistan dışında tanıyan hiç bir ülke olmadı. Yine Ürdün tarafından buraları ( İngilizce'de West Bank, ya da Fransızca'da Cisjordanie denen yer) Batı Şeria olarak adlandırıldı. O güne kadar yasallığı kabul edilmemiş bu toprak nasıl da 1967'de Israel'in ele geçirişiyle işgal sayılmış?!
Batı Şeria 1967 yılına kadar Ürdün'ün elinde kaldı. 1967 Savaşı ise yine Arapların Israel'e karşı toplu hareketlerinin bir sonucu olarak başladı. Altı gün içinde Ürdün, Mısır, Suriye ve Irağın karşı saldırılarını püskürtmek bir yana Israel bu savaş sonunda Gazze'yi ve Batı Şeria'yı Ürdün'den, Sina Çölünü Mısırdan ve Golan Tepelerini ise Suriye'den almayı başardı.
Bugün işgal toprakları olarak adlandırılan bu yerlerin çoğu öncelikle Israel açısından büyük stratejik öneme sahiptirler. ( Tabii arada 1978'de Sina Çölünü Mısıra barış antlaşması gereği geri verdiğini unutmamakta fayda vardır. ) Stratejik ve tarihsel. Israel Devletinin güvenli sınırlar içinde yaşayabilmesi için büyük öneme sahiptir buraları.
Aslında kimsenin arzu etmemiş olduğu savaşlar sonunda Israel'in eline geçen yerler. Şehitler verilerek alınmış topraklar. Ve aynı topraklarda yaşamaya devam eden iki millet
Yapılan yerleşim yerleri bugüne dek kimsenin yaşamadığı, tamamen boş arazilerde inşaa edilirken buralarda sadece Yahudi değil Arap yerleşim yerleri de vardır .
Günümüze kadar Israel'in varolma hakkını bile reddeden radikal İslami yok sayan Uluslararası cemiyet Israel'den kendisini ilk fırsatta denize dökmek isteyen düşmanlarına kendisi açısından hayati öneme sahip olan yerleri karşılığında hiç bir güvence olmadan geri vermesini bekliyor. Bugüne dek geri verdiği her karış toprağa yerleşen radikal İslamın Israel için sadece ve sadece daha fazla terörle son bulduğunu bile bile. 2000 yılında boşalttığı Güney Lübnan'a yerleşen Hizbullah'ın bugün Israel için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu bile bile , 2005'te Gazze'deki boşaltılan yerleşim yerlerinde Hamas'ın Israel'e karşı yürüttüğü terörü göre göre. Sina Çölünde konuşlanan ISİS'in tüm bölge için ne kadar büyük bir tehlike olduğunun bilinciyle bu akıma karşı bugün Mısırla ortak bir savaş sürdürmek zorunda olduğu halde.
Barış için kim güvence veriyor bize? Yarın, geri verilecek topraklarda yeni yeni radikal akımların iki kilometre ötemizde bize karşı yapacakları korkunç saldırıları kim önleyecek? Bizi çok seven Avrupa mı? Yemen'de , Suriye'de, Irak'ta Yahudilere ihtiyaç duymadan birbirleriyle savaşan Araplara hiç sordular mı birbirlerini boğazlamaktan hala neden vaz geçmiyorlar diye?
Filistine destek vermek amacı ile Israel'e karşı hareket edenler, sözde hümanist noktadan hareketle yola çıktıklarını iddia eden BDS'çiler acaba Yemen'de her gün kaç çocuğun öldüğünü biliyorlar mı?
Batya R. Galanti