EĞER EVET DESELERDİ!
Geçtiğimiz Cuma gecesi her zamanki gibi kızımın en yakın arkadaşı bizdeydi. On beş günde bir hafta sonu evde olan kızımla Cuma gecelerini birlikte geçirmeyi seven arkadaşı. Hep birlikte yediğimiz yemeğin bitiminde askerdeki görevlerinden bahsederler kızlar.
Bu sefer ilk kez politik görüşlerimizden, Filistin sorunu ile ilgili genel düşüncelerimizden bahsettik onunla. Bana gelecekte kurulacak bir Filistin devletiyle yanyana yaşayabileceğimiz; barışın ve adil bir ortamın hakim olacağı bir Israel özlemi olduğunu söyledi. Herkes bu dünyada eşit olmalı derken gözlerindeki barışa olan özlemini gördüm, herhangi bir Israelli genç olarak. Ben de kendisiyle hem fikir olduğumu söyledim.
Kendisi için adil bir dünya düzeni içinde herkesin eşit şartlarda yaşamasının ne kadar önemli olduğunu devamlı tekrar ederken askerliğin ona bir çok şeyleri yerinde görmek imkanını verdiğini de anlattı. Düne kadar lise sınavları için ter döken bu genç insanın görevi yeşil hattın diğer tarafından gelen Arap hastaların Israel'deki sağlık merkezlerinde tedavi görmelerini sağlamak.
Dış basında ve bizim sol basında yazılanlara baktığımda çok endişelerim vardı diye devam ederken; "Haksızlıklar, adaletsizliklerle karşılaşacağım bir çok olaylardan çekiniyordum,. Açıkçası göreceklerimden çok korkuyordum ! Yapmakla yükümlü tutulduğum görevim, sayesinde askeriyenin yardıma ihtiyacı olanlar için harcadığı çabalar bana bugün tersine ümit veriyor dedi. Karşımızda savaş halinde olduğumuz bir halk için nasıl çaba harcadığımızı gördüğüm bu son dönemden beri tüm soru işaretlerim, acabalarım ve bizim açımızdan kafamda yarattığım olumsuzluklar bir anda alt üst oldu! " dedi.
Kızımın kardeşi gibi olan bu arkadaşı bir aralar bize babasının Asaf Ha Rofe Hastanesi'nde Hiperbarık Oksijen Odalarında tedavi gördüğünden bahsetmişti. . Dünya'da bu konudaki en büyük merkezmiş Asaf Ha Rofe . Beyinde, kaza, travma, ya da felç sonrası oluşan kimi nörolojik hasarları gidermek amacıyla yapılan bir tedavi bu.
Babası 1994 yılında Tel Aviv'de Dizengoff caddesinde 5 numaralı otobüste meydana gelen terör saldırısından mucizevi bir şekilde sağ olarak kurltulmuş. 22 kişinin olay yerinde parçalanarak öldüğü böylesi korkunç bir saldırıdan kurtulmuş olması inanılmaz . Fakat o gün terör saldırısı anında patlayan bombanın yarattığı basınç neticesinde beyninde meydana gelen hasar uzun senelerden sonra kimi nörolojik semtomlarla ortaya çıkmış. Bu hasar neticesinde beyni normal bir insandan daha çabuk yaşlanmaya başlamış. " Aslında o saldırıdan sonra babam hiç bir zaman aynı insan olmamış ki bir daha! " dedi.
Yıllar evvel teyzemin evinde , kuzenimin odasında duvarda asılı bir fotoğraf görmüştüm. Teyzeme bu kim diye sorduğumnda " Eli'nin çocukluk arkadaşı . Lübnan Savaşında şehit düştü" demişti teyzem.. Kuzenim arkadaşının ölümünden sonra aylarca eve kapanmış.
Israel kurulduğu günden bugüne savaşlarda ve terör saldırılarında 23 000'den fazla şehit verildi .
Eşimi tanıdığımda ise ablasının eşinden bahsetmişti bana, O da yine Tel Aviv'de bir Purim günü karşıdan karşıya geçmek için ışıklarda beklerken canlı bomba yüzünden bacaklarından ağır yaralanmış . Üç ay hastanede yatmış. Bu ülke'de her ailede bir şehit vardır mutlaka. Ya da her insanın bir yakını , bir arkadaşı savaşta ya da terör saldırılarında yaralanmıştır.
Avrupa'dan, Türkiye'den, uzaklardan bir yerlerden bakıldığında birilerinin toprağına bedavadan konan bir millet olarak görülür genelde Yahudiler. ( Dünya'da başka hiç bir millet, Israel gibi küçücük bir toprak için hem para , hem kan hem terle bedel ödemek zorunda kalmamış olsa da . ve bir de ayrica Birleşmiş Milletlerin onayından geçmemiş olsa bile ) Evet kimileri gerçekten hazıra konmuş sayılırlar. Benim gibi var olan bir devlete sonradan göç edenler .
Teyzemin 1948'de göç ettiği yıllarda ise Israel kurulu bir düzeni olan, refah içinde bir yer değildi. Israel büyük oranda boş araziler, kum tepelerinden meydana gelen bir hiç idi adeta. Burası tam bir çöldü. Yüzyıllar sonra, sömürgecilikten değiştirdiği ellerden sonra bu topraklara Yahudiler yavaş yavaş yeniden döndüler. Onlar için vaadedilmiş tek toprağa..Burayı hiçten var etmeye geldiler. Atıldıkları yerlerden sonra...
Bunu başkaları kabul ederler ya da etmezler..
Yahudiler bu kez bir devlet için herşeye razıydılar. Bu toprağı paylaşmak ta buna dahildi. Bu bugün de aslinda böyledir! Radikal akımların " Yahudileri yok etmek " sevdaları bittiği zaman Israel yeniden toprak vermeye hazır olacak !! Ben buna eminim!!
Araplarin bağımsızlığı Yahudilerle yan yana iki devlet olarak yaşamayı kabul etmeleriyle mümkündü. Eğer Yahudilerin varlığına bugune kadar HAYIR yerine " EVET " diyebilselerdi.
Batya R. Galanti