1 Nisan 2022 Cuma

Ortak bir hedefimiz olmadığı sürece savaşmaya devam edeceğiz

Geçtiğimiz günlerde Negev'de "Tarihi bir zirve" gerçekleşti. İlk kez Bahreyn, Arap Emirlikleri, Mısır ve Fas Israel'in güneyindeki koca çölde bir tarih yazdılar. Bu bölge için çok önemli olan zirvede, eski düşmanlar birlikte yepyeni denizlere açılmak hayalleriyle buluştular.

Çoğu Körfez ülkeleriyle başlayan bu yeni dönemin bir gün Filistinlilerle imzalanacak bir barışı da getireceği ümidini ne kadar korumak istesekte şimdilik açıkça görülen şey, Israel'in bu toprakların dışında kalan Araplarla yakınlaşmasının Filistinlileri sadece daha da çok kızdırdığıdır.

Israel'le antlaşmalar imzalayan Körfez "Şeyhlerinin" ardından onları takip eden  Sudan ve Fas gibi Afrikalı Müslüman ülkelerinin bu barış dalgasına katılımları Filistinliler tarafından Israel'e karşı olan davalarına sadece bir ihanet gibi algılanıyor.

Amerika'nın verdiği ödünlerle, yakında ikinci kez imzalanacak olan  "İran Nükleer Anlaşmasına" karşı çıkan bölge ülkeleriyle birlikte kurulan Körfez paktının adeta başını çeken Israel Filistinlileri son derece sinirlendiriyor gibi.

Filistinin hakları için savaşan (!) Hamas ve Hizbullah gibi iki büyük terörist grubu şemsiyesi altında tutan İran,  daha ılımlı Sünni devletlerle birlik olan Yahudilere iyi bir ceza vermek için,  içimizde ve işgal ( ?!) topraklarında yaşayan Filistinlileri yeni bir ayaklanmaya çekiyor olabilir mi???

Son günlerde bir hiçten başlayan olayların Ramazan'da zirveye çıkması beklenirken, Israel'de ortaya çıkan güvenlik boşlukları da korkutucudur.

Her an terörle başı dertte olan bir ülkenin yeterli polise sahip olmaması, sancılı bölgelerle aramıza örülen kimi güvenlik çitlerinin rahatça delinebilmesi, her an her yerde yanı başımızda patlayabilecek silahlar demektir.

Önümüzdeki günlerdeki olası senaryoyu tahmin etmekse zor değil.

Bugünden itibaren, Al Aksa çıkışında başlatılacak huzursuzluk ve taşkınlıkları bastırmaya çalışacak olan polislerle Araplar arasında yaşanacak olaylar Ramazan boyunca dozları yükseltilerek devam edecek. Ve bunun sonucu kimi yaralılar ve belki de ölümler olacak ve bu onlara daha fazla tepki vermelerinin yolunu açacak.

Israel'i hep en hassas yerinden vurmaya alışık olanlar yeniden camilerden savaşacaklar. Ve her defasında tüm dünyaya karşı, Yahudiler'in Filistinlilerin haklarını çiğnediklerini ispatlamak için din kullanılacak.

Eski Şehir'de namaz çıkışları olan olaylar başka yerlere de sıçratılarak bir kez daha Gazze'den roketler devreye sokulacak.

Ramazan'da camilerde verilen vaazlar onların namaz çıkışı evlerine, ya da işlerine mi yoksa meydanlara mı gideceklerini belirleyen şeylerden biri olacak.

Buradaki kimi gazetecilerse hala konuşma özgürlüğünün hassas bir konu olduğunu söylemeye devam edebiliyorlar televizyonda.

Konuşma özgürlüğüyle, insanları terörist  eylemlere teşvik etmek arasındaki ince çizgiyi kim belirleyecek acaba??

Kimi "kutsal" telkinlerin peşinde masum insanların canlarını almaları da demokratik özgürlüğün vazgeçilmezliğinin bir neticesi olmak zorundamıdır????????????

Bu nasıl bir haktır???!!

Beer Sheva'daki teröristi, ruhsatlı tabancasıyla durdurmayı başaran otobüs şoförünü soruşturmaya çeken polis, ve güvelik gerekçesiyle (?!) tabancasına el koyan savcılıkla?? !!, aynı teröristi zamanında iyi hal nedeniyle serbest bırakan Israel Mahkemesi, camilerde insanları öldürmeye teşvik eden imamların, Israel'in varlığına karşı çıkan din adamlarının vaazlerini  demokrasi adına savunan televizyon şarlatanlarının bu insanları, bize karşı eyleme geçmelerine bir yerde çanak tuttukları sürece, işimiz daha kolay olmayacaktır.

İnsanlık düşmanlarına karşın, kendilerini korumaya çalışanların ellerinden silahlarını alarak cezalandırarak, terör destekçilerini ve bilfiil terörle uğraşanları hapishanelerden salarak, ( sözde ) demokrasi ve konuşma özgürlüğü adına insanları ölmeye ve öldürmeye teşvik edenlere demokrasi adına neredeyse arka çıkarak Israel daha çok masum insanını kaybetmeye devam edecektir.

Şimdiliköyle görülüyor ki, ortak bir amaç için biraraya gelen Arapların yanında içimizde yaşayan ve gerçekten barış yapmak ihtiyacı içinde bulunduklarımız arasında ortak hiç bir menfaat yoktur.

Şu an için, birlikte yaşamanın yolunu bulamadıklarımızla aramızda ortak bir hedef belirleyemediğimiz sürece savaşmaya devam edeceğiz. Ve bu savaşta iki taraftan daha çok masumlar ölmeye devam edecekler!!

 

31 Mart 2022 Perşembe

Terör bir kez daha sokaklarda.. dünya ise bir kez daha suskun

 Ben gençken ne sokak serserilerinden, ne gece başıma gelebileceklerden korkmadan dışarılara kendimi atmayı bilen biriydim!! Hani erkek gibi derler ya.. Öyleydim biraz!!

İstanbul'un tüm serserilerine rağmen başına buyruk bir genç kızdım her daim!!

Gece sokağa çıkmak için kimseye ihtiyacım olduğunu düşünmeden heryere giden bir ben vardım hep!!

Hayatın korkulması gerekenlerinden pek korkmayan biriydim o zaman!!

Büyüdüğüm şehir bugün o zamanlardan belki kat kat korkutucu, kat kat tehlikeli bir yer oldu kadınlar için. Sokak ortasında öldürülen kadın sayısı dünyada en yüksek ülkelerden biri oldu Türkiye.

Israel'se bu konularda  çok daha rahattı. Tam benlikti. Şehir merkezlerinde bile hep bir rahatlık söz  konusuydu. Buradaki huzur, bir evinizde olmak hissi gibiydi. Rahattı her yer!!

Gece yarısına kadar genç çocuklar, kızlar sokaklarda korkusuzca gezebilirlerdi bu ülkede. Daha çok yakın bir zamana kadar. ( Belki de bir anlamda  daha bir hafta öncesine dek bu böyleydi!!!)

Israel'in, tüm geçirmiş olduğu savaşlara rağmen, en belirgin en güzel şeylerinden biriydi hissettiğiniz güvenli ortamı ve beni en çok etkileyen şeylerden biriydi bu. Tüm düşünülenlerin tersine bu ülkede kızlar günün her saati rahatça sokaklardaydı.

2000'lerde başlayan ikinci intifada'da ilk kez bu olguda bir değişim oldu. İlk kez, sokaklar insanı ürkütmeye başlamışlardı. Ama bu korku geceleri değil tersine en çok gündüzleriydi.  İlk defa o dönem ölüm insanı heryerde yakalayabilir hissiyle gezer olmuştuk Israel'de. Ve bu korku en az dört yıl sürdü o dönem.

Daha önce de olan kimi intihar saldırılarının sayısı arttıkça bu his birden bire çok yoğun olarak benliğimizi sarmıştı.  Otobüse binmek, şehrin merkezinde dolaşmak, bir kafe'de oturmak ilk kez birden bire korkutucu olmuştu. ( her saat!! )

2004 sonrası yeniden bir rahatlama dönemi geldi. Yeniden bildiğim Israel'in o huzurlu ortamına kavuşmuştuk. Zaman zaman roketlerle başlayan kimi çok yoğun çatışmalara girdiğimiz günler dışında.2007'de başlayan, 2009'da Gazzeye ilk askeri operasyonu getiren roket saldırılarıyla Gazze sınırında değişen hayatın Israel'de yepyeni bir güvenlik sorunyla bugünlere dek bitmeyen ve her defasında bir basamak daha çıkan gerginliklerle devam eden yaşamımız.

Normal günlerde, ne kızımın gecenin bir yarısı köpeği indirmesinden ne de gece ikide eve girmesinden korkmadığımız bir atmosferden birden yeniden 2000'li yıllarını başını aratmayan, belki o dönemlerden bile daha stresli günleri getiren saldırılar bizi yeniden sarstı.

Bir günden diğerine cehennemi yeniden geri getirenlerle değişti tekrardan günlük yaşamımız.

Her duyduğunuz ses, her ambulans sireninin insanları acaba ne var? sorularına iten,  kimi şeytani oluşumlarla iç içe yaşamak zorunda kalan bizler sürekli senaryolarla uğraşıyoruz.

Herkes bir panik içinde.

Dün insanların yarıya yakını günlük rutin hayatının bir çok gerekliliklerini yerine getirmemişler. Bir çokları mecbur kalmadıkça sokağa çıkmaktan bile çekinir durumdalar. Okullara çocuklarını göndermemiş çok insan var.

Bir hafta içinde gelen üçüncü saldırı insanları travmatik bir duruma soktu.

Dün ilk kez çalıştığı kursa taksi tutarak gittiğinde, arabasına bindiği şoför Danielle'e  daha kemerini ilk bağladığı anda ; "Eğer bir saldırı olursa hemen kapıyı açıp karşı binaların arasına doğru koş tamam mı!" demesi onu tabi ki rahatlatmamış daha da çok strese sokmuş.

Herkes sürekli olasılıklar içinde hareket eder halde. Üniversite'ye gitmek için güzergah değiştirmek, eğer bir olay olursa nasıl kaçılabileceği ihtimallerini hesaplamak.. Son bir kaç gündür devan eden yeni hayat!!

Hükümet, yeni kararlardan, yeni  önlemlerden bahsediyor. Daha çok polis, daha çok asker sevk edilecek her noktaya. Polis yeterli olmadığından Başbakan silah ruhsatı olanları bugünlerde silahlarını yanlarında taşımaya çağırdı!!( Bu da durumun zorluğunu ispatlıyor )

Her iki günde bir insanları makineli tüfeklerle tarayan teröristlerin varlığıyla normal hayat devam edebilir mi?

Daha düne kadar, güvenlik sorunları nedeniyle Gazze'den bir süredir giriş yapmayan bir sürü Gazzelinin, yeniden Israel'de çalışmaları,  Ramazan ayında Al Aksa'ya girmeleri için izin verilmek isteniyordu. Hükümet. Hamas'a iyi niyet göstergesiyle, gerginliği azaltmayı planlarken, Hamas tersini yaparak yine de ve tekrardan olaylar başlatmaya çalışıyor. Bunlar bilinen klasik taktikler.

Saldırılar artarken, kısıtlamalar yeniden gündeme gelecek. Bu defa Hamas yeniden ve bir defa daha tehtid edecek. Zaten Radikal İslamın amacı bu.  Kısırdöngü yaratmak. Huzursuzluk başlatarak, saldırarak karşı tarafı önlem almaya itmek. Karşı tarafı karşılık vermeye zorlamak. Ve sonra da karşı taraftan gelen cevabı dünyanın gözlerine sokarak, Israel Ramazan'da Müslümanlara zulüm yapıyor propagandasını bir kez daha kullanarak Israel'i köşeye sıkıştırmaya çalışmak.

Günlerdir burada devam eden teröre karşılık dünya yine tepkisiz ve suskun. Saldırılar dünya basınında yine satır aralarından veriliyor. Konu kimseyi ilgilendirmiyor. Kimsenin kılı kıpırdamıyor.  Hamas'ın, Radikal İslamın Israel'de genç insanları kadınları öldürmesini kınayan bir kişi yok!! ( Biden ayıp olmasın diye bir şeyler söyledi ama Amerika'daki basını çok irgalayan bir şey değil bu)

Israel kendini savunmak zorunda kaldığında herkes ayağa kalkacak.

O günleri bekliyorum!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

30 Mart 2022 Çarşamba

Terörün amacı nedir?

Bazı hassas durumlarda, terörün baş kaldırdığı günlerde insanlar etkiye tepkiyle karşılık vermeye başlarlar. Kızgınlık ve öfke korkuyla karıştıkça insanlar mantıklarıyla değil yaşadıkları duygusal karmaşanın getirdiği tepkiyle karşılık vermeye başlayabilirler. Ve bu şekilde bir anda bütün bir topluma karşı bir duruş başlar. Bir anda tüm Araplar, tüm Müslümanlar bizi öldürmek istiyorcasına ayaklananlar olur.

Üst üste yaşananlar hepimizi duygusal bir kaosa çekmeye başlarken, ilk tepkilerimizden biri, sokağa çıkmaktan korkmak olur. Ve bu korku sizi hedef alan kitleyi susturmak istemekle karşılık bulur.

Akıllarını kullanamayıp sadece duygularıyla hareket ettiklerinde insanlar bir anda içlerinde uyanan şeytana uyarak karşılık verebilecek bir kıvama bile getirilebilirler. Günler içinde insanların zihinlerine sokaklarda yaşanan vahşet görüntüleri kazınmaya başladığında bu yavaş yavaş toplu bir travmaya dönüşmeye başlar. İşlerine, okullarına giden insanlar belli bir paranoya'ya kapılmaya başlarlar. Kalabalık ortamlardan, şehir merkezlerinden, otobüs duraklarından korku başlar. Çocuklarımız için endişe etmeye başlarız. Oraya gitme, burada fazla oyalanma gibi düşünceler beynimizi etkileri altına almaya başlar.

Bu tepkiler böyle zamanlarda en tehlikeli sonuçlara da sebebiyet verebilecek toplumsal bir korku psikolojinin neticesidir. İnsanlar bu şekilde karşı grubun tümüne karşı önce bir korku sonra karşı bir tepki oluşturmaya başlarlar.

İşte bu zamanlarda liderlere, basına ve din adamlarına çok fazla iş düşüyor bence.

Çünkü size karşı gerçekleşen radikal eylemlere karşı eğer  siz de radikal bir tepkiyle cevap verirseniz ne kendi çıkarlarınıza hizmet edersiniz ne de aradığınız huzuru temin edebilirsiniz.

Zaten radikal grupların hedefleri de bu değilmidir?  Size karşı giriştikleri kanlı eylemlerle sizi ortadan kaldırmayı aramanın dışında, sizi toplumsal olarak parçalara ayırmak, sizi bölmek, içinize korku koyarak ve tüm toplumsal ve insani değerlerinizi yıkarak normatif bir ülkeden sizi kaotik ortamlara sürükleyerek sizi içerden çökertmek.

Hepimizin çevremizde tanıdığımız, onlardan olup aynen bizim gibi, normal yaşamlarına devam etmekten başka kaygıları olmayan karşı gruptaki masumları unutmamamız gerekiyor. Onların bizlerden en ufak bir farkları olmadığını. Topluma zarar verenlerin tüm hedefleri, yeterince korkutup ülkeyi yangın yerine çevricek düğmeye basılmasıdır !!

Vahşi Batı kurallarını uygulayan grupları taklit etmenin bize kesinlikle faydası olamaz. Onlarla mücadeleyi yetkili kişilere bırakmamız gerekiyor.

Bırakalım terörle, teröristlerle, insanlık düşmanlarıyla, radikal İslam'la liderler, ordu ve polis uğraşsın.

Bize karşı ayaklanan insanlara karşılık ne sosyal medya'da, ne televizyon'da; "Araplara ölüm" diye seslenmenin hiç bir şeyi daha iyi yapmayacağı açıktır.

Dünkü olayda teröristi imha eden Amir Khoury, bizim güvenliğimiz için aldığı yaralar sonucu canını verdi.  Amir Khoury,  Yahudi Devleti için şehit düşmüş bir Hıristiyan Arap'tı.


 

29 Mart 2022 Salı

Tanri bütün masumlari korusun

Yarın Arapların "Toprak Günü!"ymüş. Hamas günlerdir çağırı yapıyor, Araplar ayaklansınlar diye...

Israel polisiyse sözde son bir kaç gündür alarmda. Eline silah alanı durdurmak çok zor.

Bu geceyse yine ölüm vardı buralarda... Yine vahşiler kurşun yağdırdılar insanların üzerlerine. Yoldan geçenlerin...Genç,  ihtiyar ya da kadın, hiç bir şey gözleri görmüyor bunların. Makineli silahla tarayan bu defa motosikletli bir şeytan. Tel Aviv'in hemen bitişiğindeki Ultra-Ortodoksların yaşadığı, Bnei Brak'taki ana caddeden geçenlerden beşini öldürdü.

Ne tuhafki, bu şehirde yaşayan bu haredi denen aşırı dindar gruplar askerlikten bir de muhaftırlar. Yeşivalarda öğrenmekten başka bir işte yapmazlar. Ama Araplar yine de, Yahudidirler diye vurmuşlar onları işte.

Cihad içindeler, bize karşı. Onların istedikleri toprak değil, bizi öncelikle öldürmek. Onlar bu eylemi sevap görmeselerdi özellikle her Ramazan bunları yaşamazdık böyle!!!

Gantz, boşuna, Ürdün'de Kral Abdullah'la görüşmek için hazırlanmıyordu. Geçtiğimiz günlerde bir gazetecinin sözleri herşeyi anlatıyordu;  "Gantz, kan dökülmesini engellemek için Ürdün'e gidecek!!"Kral Abdullah'ın arabulucu olmasını istiyor Israel Hükümeti. Arada hükümetin içinde zaten, İslamcı bir parti var. Teröristlerle çekilmiş resimleri basına yansıyan İslamcı Mansur Abbas, Bennett Hükümetinde koalisyon ortağı.

Duyumlar vardı. Bugünler bekleniyordu.

Neden, kutsal günlerde bu insanlar, silahı alıp adam öldürmek istiyorlar acaba? Neden Ramazan'da huşu içinde dua etmek yerine her defasında aynı senaryoyu tekrarlıyorlar?

Hamas son bir kaç senedir içimizdeki Araplara seslenmeye başladı. Israelli Arap gençleri kızıştırıyorlar. Ve bu en tehlikelisi. Bunlar da hep Erdoğan'ın başının altından çıkan fikirler. Yıllardır Ankara'da Hamas'a büro açan, onu besleyen, Kudüs Müslümanlarındır diye bağıran bu Müslüman Kardeşler Lideri, Hamas'ın hareketlerinin arkasındaki fikir babasıdır da ayrıca. Araplara her mitinginde açıkça, Kudüs'ün kurtuluşu için birleşmekten bahseden bu Türk Halifesi sözde geçen günlerde bize barış eli uzattı.

Dün İsrael Savunma Bakanı Benny Gantz ve Filistin Otoritesi yetkilileri Ürdün Kralı Abdullah'la görüştüler. Amaçları Ramazan Ayı'nın gelişiyle birlikte artan gerginliğin tam bir çatışmaya dönüşmesini engellemek. Şu an itibariyle bunu başaramadıkları açık.

Korkulan, geçen yıl ki senaryonun, daha kötüsünün tekrarı.

İçteki Arapların yeniden kalkmaları ìçin Hamas provokasyon yapmaya devam ediyor. Ve paralel olarak saldırılar ve roketlerle İsraellileri köşeye sıkıştırmak istiyorlar.

Şimdilik bu şiddet dalgasını engelleme çabaları fayda etmiyor. Son bir kaç gündür yaşananlar önümüzdeki zor günlerin işaretleri...

Bu bağlamda,  Israel Cumhurbaşkanı Herzog'un da Amman'a ilk kez acil bir ziyaret gerçekleştirmesinin beklendiği de açıklandı. 

Hamas 2021'de İsraelli vatandaşlarını üzerimize sürdürdü.

Bu devletten hepimiz gibi yardım alan, işsizlik ücreti, kira yardımı ya da engelli yardımları alanlar,  bu ülkenin vatandaşı olarak bu devletin sigorta sisteminden faydalanan bu insanlar bu devletin malına, insanlarına saldırdılar, zarar verdiler. İsraelli Araplar içinden " kimi"  gençler ülkeyi birbirine kattılar geçtiğimiz yıl. Ve yine Ramazan günleri aynı eylemleri, hatta çok daha kötüsünü tekrarlamak niyetinde oldukları söyleniyor. 

Kutsal günlerde yine şiddetin doruğa çıkması bekleniyor. 

Tanri bütün masumlari korusun.


 



İki asker, iki kültür, iki dost ve aynı ortak kader


Yazan Fellah (Z"L) ve Shirel Abukarrat (Z"L)

Pazar gecesi Israel'ín kuzeyinde, Haifa bölgesi sınırlarında bulunan Hadera şehrinde, bir anda tüm ülkede büyük bir heyecan ve şok yaratan türde korkunç bir saldırı gerçekleşti. Hadera'ya,  Um El Fahem'den, yani yine Israel sınırları içinde bulunan bir Arap yerleşim yerinden, yerlilerinin Israel vatandaşlığına sahip olduğu bir şehirden çıkmış olan iki Daesh üyesi tarafından gerçekleştirilen saldırı ülkede büyük bir sarsıntı yarattı.

Öncelikle, daha geçen hafta Beer Sheva şehrinde meydana gelen olayın kesinlikle tesadüf olmadığı da bu şekilde ortaya çıkarken bu ikinci hadiseyi de yine aynı terör örgütü, yine Daesh üstlendi. Bu defa kimi farklı öğeler taşıyan, Daesh'in da işe karışıtığı yeni bir terör dalgası içine girmiş olduğumuzun sinyalleri var gibi.

Önemli olan ikinci nokta, Hadera'da gerçekleştirilen saldırıda teröristlerin ellerinde bulunan kocaman  makineli tüfekler, bu defaki  amaçlarının daha geniş çaplı bir katliam olduğunu gösteriyor. Bir iki ölü ve yaralıyla bitecek bir saldırıdan çok,  Israellilere daha büyük bir zayiat, geniş çapta bir zarar vermeyi planlamış oldukları, olayın ardından teröristlerin çantalarından çıkan binden fazla mermiden de belliydi.

Eğer o iki terorist etrafı taramaya başladıklarında, tesadüfen aynı cadde üzerinde bir restoranda yemek yiyen IDF'in üç özel eğitimli askerinin müdahalesi olmasaydı kurban sayısı kat kat fazla olabilirdi.

Tam yedikleri yemeğin ortasında birden dışarıdan gelen silah sesleriyle durumun farkına varan bu üç kahraman asker, kendilerini restorandan caddeye attıkları gibi, iki teröristi yok etmeyi ve olaya son vermeyi becerdiler. ( Bu üç asker yeri geldiğinde Arap köylerinde, onlardan biri gibi dolaşarak, Arapçayı onlar gibi konuşabilen, onlar gibi davranmayı bilen ve bu şekilde onlara, onların içinden müdahale edebilecek şekilde yetiştirilmiş bir tim içinden geliyorlar )

Olayda ölen iki askerse, sanırım aynı bölükte birlikte hizmet veren iki genç çocuktular.

Biri Israel'in kuzeyindeki Dürzü köylerinden gelen 19 yaşındaki Yazan Fallah diğeri Israel'e Fransa'dan göç etmiş olan bir ailenin çocuğu olan Shirel Abukarat.

En üzücü olan, bu iki gencin olaydan bir saat evvel çektirdikleri, hala gülümseyen son resimleriydi.

................................

Danielle askerliği zamanlarında bana hep Cuma'yı anlatırdı.

O çok sevdiği Bedevi asker Cuma...

Üssünde bulunan bir çok karavandan oluşan farklı bölüklerden birindeydi Cuma. Ona bu genç adamı tanıştıran, askerde neredeyse bir anne gibi bağlandığı en yakın dostlarından biriydi.

Önce arkadaşının dostuydu Cuma. Sonra onun bölüğüne ilk gittiği gün Danielle tanıdı onu. Sevecen kişiliğiyle hemen sevmişti Danielle Cuma'yı.

Nöbetlerden kalan zamanlarında, bazı gecelerde Cuma'nın, onunla birlikte aynı bölükten çoğu Bedevi olan diğer silah arkadaşlarıyla vakit geçirdikleri karavana girdiğinde, Cuma onları, çöldeki çadırlarında misafirleri nasıl ağırlıyorsa, aynı havada ağırlarmış.

İlk iş demlikteki çaydanlıktan çay getirmek olurken, Danielle her defasında çayı sevmediğini hatırlatmaktan yorulsa da Cuma ona bir kez daha teklif edermiş.

Bütün gün, içine kimi otları ekleyerek içtikleri bu çaylar dışında, karavanlarındaki  televizyonda 24 saat Bedevilerin en sevdiği şey olan, deve yarışlarını izlerlermiş, Israel'in ortasındaki kurak topraklarda, Negev Çölünde yaşayan bu askerler.

Bir çoğunun dört eşi olduğunu duyduğunda şaşırırken, ama Cuma öyle değil Anne diyordu Danielle. O tek kadın için yaşıyor. Onu çok seviyor ama yine Cuma'nın bir arkadaşının daha  ikinci eşi aldığını anlatıyordu kızım.

Derken Danielle hayatında ilk kez Bedevileri askerde tanıdı. Onlardan, çöl kanunlarının bir kısmını öğrendi. Cuma ona, IDF'teki Bedevilerin görevlerini anlatıyordu fırsat oldukça. Hayatları çölde geçen bu insanların kumlarda nasıl iz sürmeyi bildiklerini Danielle Cuma'dan öğrendi

Cuma, çöldeki ayak izlerinden teröristleri nasıl yakaladıklarını anlattı ona.

Kumdaki ayak izlerinden, bölgede faaliyette olan grupların yaşlarını. cinsiyetlerini, kilolarını, bedenlerinde taşıdıkları yüklerin ağırlığını nasıl anladıklarını,,,,.

Danielle'i askeri görevi sırasında, kişiliğiyle, verdiği güven duygusu ve sevecenliğiyle en çok etkileyen askerlerden bir de Bedevi asker Cuma idi. Hani Robinson Crusoe'nun, yalnız kaldığı ada da bulduğu yerli dostu gibi, sevecen, güvenilir ve yardımsever.. Evinizden uzaklarda, bilmediğiniz, daha önce hiç tanımadığınız bir yerde, ağır şartlarda, tamamlamak zorunda olduğunuz komutların, yerine getirmekle yükümlü olduğunuz bir sorumluluğun altında iken belki de en çok aradığınız şey size iyi davranan insanlardır. Iste Cuma da böyle biriydi. 

Kimi dostlar, kimi dostluklar  daha kısa bir zaman öncesine kadar hiç tanımadığınız bir toplumun, bir grubun, bir kültürün içinden çıkarlar. Bir ülke medeniyetinin orta yerinden, şehir hayatının bilindik koşuşturmasının içinden çıkan, modern bir genç kızla, binlerce yıllık bir çöl kültürünün, bugünkü yansımalarıyla hala geçmişten çok fazla izler taşıyan bir grup insanın içinden çıkıp gelen, aynı noktada, aynı amaç için aynı hedef için hizmet veren iki farklı insanın birbirleriyle nasıl dost olabildiklerini görebilmesi açısından da kızımın yaşadığı bu özel, "askerlik tecrübesi" hayatının önemli deneyimlerden biriydi.

.........................

Geçtiğimiz gün, Hadera şehrinde olan saldırıda, olay yerinden kaçmak isteyen Shirel'in ilk görüntüleri insanın kalbini paramparça edebilirdi. İnternete yansıyan, sokak kamerlarının ortaya koyduğu çekimlerde, genç asker, üzerlerine makineli tüfekle mermi boşaltan iki şeytandan kaçarken bir ara yere düşüyor, kalkarak yeniden koşmak isterken yığılıyordu. Bunu ben görmedim. Kızımın arkadaşı anlattı.

19 yaşındaki Shirel'in dün, onunla ortak kaderi paylaşan, Yazan Fallah'la beraber çektirdikleri son resimleri paylaşıldı media'da.

Biri Dürzü ailenin çocuğu. Ailesinin tek erkek evladı imiş Yazan. Herkesin çok sevdiği biriydi, ailemizin prensiydi o diyordu aile fertlerinden biri. Shirel, Fransa'daki Müslüman ( Arap) anti-semitizminden korktukları için Israel'e göç etmiş bir ailenin kızı. "Fransa'daki Araplardan korktuk, buradakiler onu öldürdüler! " dedi cenazede ağlayan annesi.

Bir Dürzü askerle, Fransa'da büyümüş bir Yahudi kız, Israel'de, aynı bölükte birlikte hizmet verirken, muhtemelen yakın bir dostluk kurulmuştu aralarında. İki ayrı kültürün çocuğunun aynı zamanda, aynı yerde, aynı hedef için kurdukları dostluk, Pazar gecesi Hadera'da aynı hüzünlü sonla bitti.

27 Mart 2022 Pazar

Google'da kesin sildiğiniz bir şeyi bir daha geri getirmek mümkün olmayabiliyor.

Dün ilginç bir şey oldu. Başıma daha önce de gelmiş bir şey. Dün sabah yazdığım yazıyı bir hata sonucu sonsuzluğa uğurladım :) Tamamen şaşkınlıktan, en az iki saatimi verdiğim yazımda bir çok kez olduğu gibi, yayınlamamdan iki saat sonra, farkettiğim kimi imla hatalarını ( yine acelecilikten!!) cümle düşüklüklerini görünce bir kez daha düzeltmeler yaptım, ve yeni bir sayfaya kopyaladığımdan emin olduğum bir şekilde, bir öncekini ( gereksiz bir şekilde )  sildim. Hem de, silmek istediğinizden eminmisiniz sorusuna da çok emin bir evet cevabımla beraber en az iki saatimi verdiğim emeğimi çöpe attım.

Neyse. en azından imla hatalarını düzelttikten sonra sildim 😅

Önce üzüldüm boşa giden çabaya..ancak sonuçta bu yazı benim kendi kafamdan çıktıysa, çok istersem bir kez daha yazabilirim dedim. Hem belki bir kez daha yazarsam bu kez daha güzel olabilir!

Yazdığım bir şeyi daha önce bir kez daha silmiştim kaza ile. Ancak o kez, gecenin bir yarısı elimde cep telefonumla uyuya kalınca sanırım telefonu tutan parmaklarım ekranda  silme düğmesine gitmişti.

Bu tip olaylar dijital dünyamızın daha sevimsiz olan taraflarından.

Bazen de yazdıklarımızı bilerek ve isteyerek yok etmek iyi oluyor!

Eskiden kağıtlara dökülen yazılar belki yırtılıp atılabilirlerdi. Belki bir yangında, bir ateşte yok olabilirlerdi (?!) Üzerlerine bir fican kahve dökülebilirdi.

Bugün bilgisayarın beyninde olan bir yazıyı bulmanız mümkündür dense de, eğer yazı sadece google'da ise, bir kez kesin sildiğiniz bir şeyi bir daha geri getirmek mümkün olmayabiliyor.

O günkü girişlerimden aradığım sayfalarda, o saatte yazmış olduğum sayfa silinmiş çıkıyor. Sil komutu vermiştim bir kere!!



Israel'de terörle sarsıldığımız gece

Bizi yirmi yıl evveline götüren korkunç bir silahlı saldırının akşamında hepimizin içinde bir ağırlık çökerken, kötülerin sonunda amaçlarına ulaşamamalarını diliyorum.

Bu akşam Hedera'ya, Israel'in kuzeyinde bir Arap yerleşim yeri olan Um el Fahem'den gelen, makineli tüfekli iki terörist'in şehrin merkezinde etrafa rastgele ateş etmeleri sonucu iki kişi öldü, on kişi yaralandı.

Ölen iki kişi o an otobüs durağında üstlerine doğru yola çıkmak için bekleyen 19 yaşlarındaki, biri Dürzü kökenli diğeri genç bir bayan olan iki Israel askeri oldukları açıklandı. 

Ramazan'a yaklaştığımız bu günlerde etrafın kızışmasına engel olmak için Hamas'a bir çok ödün vermeye hazır olan hükümet şimdi ne yapacak göreceğiz?

Bizi, 2000'lerin başındakine benzer bir terör dalgasının beklediğinden şüphe eden hükümet ve güvenlik kurulu bu gece acil toplanarak durumu görüşmek için biraraya geldiler.

Radikalizmin beyinleri dumura uğrattığı bir toplumun barış için ödün vermesini beklemek çok zor.

https://www.maariv.co.il/news/israel/Article-907176