Geçen hafta bir yazımda, Israel'de, özellikle Yeruşalayim'de yeniden artış gösteren terör saldırılarıyla birlikte yazdığım bir yazıda, Filistinli gençlerin ideallerini anlatmaya. yorumlamaya çalıştım bir şekilde. Bu gençlerin hayallerinde yaşattıkları bir gelecek dünyayı, buradaki hayatın ötesinde onları nelerin beklediği fikirlerinden bahsettim biraz.
Her insanın hayallerinden çıktım bir kez yola!! Bir kültürden diğerine değişen hayallerin Arap gençlerin dünyalarında nasıl bir şekil aldıklarını gözlemlediğimi anlatarak...
Müslüman dininin öğretilerinin yeteri derecede şekillendirdiği kimi ideallerin Ortadoğu'daki gençlerin zihinlerini nasıl çeldiğini çok basit bir dille, çok genel olarak, bir gözlem şeklinde, hayat içinden bir örnekleyiş olarak bir kaç satıra sığdırdım. Ne bir sosyolog ne bir eğitmen olarak konuşmuyorum ben mutlaka. Müslüman ülkede büyümüş ve Ortadoğunun en problematik sorununun içinde 25 senedir yaşayan ve bir çok olayın içindeki gelişmeleri yakından takip eden biri olarak konuşuyorum. Ayrıca kimi okuduklarımdan, izlediklerim ya da dinlediklerimden ve yaşadığım olaylardan, tanıştığım bazı (Müslüman-Arap) insanlardan duyduklarımdan yola çıkarak vardığım sonuçlar bunlar.
Sonuçta, yeniden idealleri peşinde bir sürü eylem içine giren 16 yaşlarındaki gençler var buralarda.. Kendi başlarına buyruk, bir polis memurunu, görev başındaki genç bir askeri ya da masum bir insanı bir kaç bıçak darbesiyle yaralamak pahasına ölümü seçiyorlar bu insanlar.
Son olayda, bu kez bir sınır polisini ağır yaraladı yine 16 yaşındaki bir Filistinli. Babasından aldığı arabayı, sınırdaki nöbet noktasında bekleyen askerlerin üzerine sürdü. Askerlerden birini yaralarken diğeri Filistinliyi vurarak durdurmayı başardı. Yine, çocuk yaştaki bir genç "şahid " ( şehit ) oldu.
Geçen gün yazdığım yazıda, Türkçeyi unuttuğum anlardan birine denk gelerek çok komik bir hata yaptığımı farkettim. Gelecek dünyada Filistinli gençlerin "Havari"' lerine kavuşmayı hayal ettiklerini yazmışım.
Müslümanlıkta, sevap kazanan erkeği ahirette ( gelecek dünya'da ) bekleyen "70 bakireden" söz ediyordum ben. Yani "Huri" ' lerden. Huriler nasılsa bir anda havari olarak çıkmış klavyemden. Oysa Havari, Hıristiyanlıkta, Yeşhu'nun 12 talebesiydi.. Onun öğretisini ilk dinleyenler, ilk kabul eden ve anlatan onun ilk takipçileriydiler. Hıristiyanlığın ilk önderleriydiler. Öbür tarafta onlarla buluşan birileri var mıdır bilmem. Hurilerle Havarileri karıştırmak, Sefaradlardaki bir deyimi anımsattı yine bana.. "Yumurtalarla, kabakları birbirine karıştırmaya " benzemiş. Birbirlerinden çok ayrı iki şey.
Kısacası, Müslümanlıkta hep ahiret konuşulur.
Müslümanlar hiç durmadan ölümden sonrasını hocalara sorarlar. "Hocam, şöyle yaparsak ne olur? Böyle yaparsak cenette gidermiyiz? Sanki adam öbür tarafa bir kaç kez gidip gelmiş gibi ciddi ciddi cevap verir. Ve müminler onu can kulak dinlerler. Ölümden sonra kimin ne halt yiyeceğinin profesörü kesilenleri dinleyenler, bu hayatta kendilerine bir yol tayin ederler. Böylece Müslümanlar bu dünya yerine hep öbürüyle uğraşırlar. Belki de bu dini seçen toplumların genellikle problemli oluşları da bundandır. Eğer siz bu hayat için yaşamıyorsanız, neden kendiniz ve toplum için daha iyi bir dünya yaratmaya çalışasınız? Eğer bu dünya değil de sonrası önemliyse o zaman buradaki herşey saçmalık ve önemsizdir.
Bir de Müslümanlık adına savaşıp ahirette huriler söz verildiğinde, kendilerine bu dünyada mundar olarak nitelenen kadınlar yerine, gelecek hayattaki hatunları hayal ederek yaşamaya başlar insanlar. Bu dünyada var olan her şey onlara yasakken gelecek dünyada bekledikleri mucize için savaşmaya hazır hale getirilirler. İmana gelen Müslümanlar kadınları bu dünyada seveceklerine, onları sevmeyi gelecek dünyaya saklıyorlar. Bu yaşamda yaşayan kadın sadece bir araç gibi; "Erkekleri doğuran bir makine". Onlara hizmet için yaratılmış esirler. Kadınların güzelliklerinden, onların kişiliklerinden zevk duymayı bilmeyen bir yabanı gibi varlıklarını sürdürmeye devam edenler gelecek hayatta bu hayatta yapmayı reddettikleri tüm normal şeylerin hayaliyle geçiriyorlar zamanlarını. Sahip olamadıkları şeylerin fantazileriyle tatmin oluyorlar, tek başlarına. İçemedikleri şarap dokunamadıkları kadınların hayalleriyle, genç Müslüman erkekler yeri geldiğinde katil olmak için eyleme geçiyorlar. Bu hayatta dişilerini mümkün olduğunca saklamaya çalışan bu toplum. Onlara burada herşey haram!!! Ve işte bu yüzden, kendilerine yaratılan bu itici düzenden kurtulmanın yolu, gelecek dünyayı hayal etmekten geçiyor. Kimse onlara gerçek hurilerin bu dünyada olduğuna ikna etmiyor. Ve imam Müslümanlığa düşman olanları öldürdüklerinde gelecek dünyada onları nelerin beklediğini anlatıyor.
Dindar bir müslüman ne Hıristiyan ne de Yahudiyi kendine dost bilir. Çünkü kitabında ona telkin edilenler, bizim bildiğimiz yoldan farklıdır. Onlardan bizimle dost olabilenler bu kitabı biraz olsun bir kenara bırakabilmeyi başarabilenlerdir. Kuran ayetleri ve imamin öğretileri yerine gözlerini hayata çeviren, gerçek yaşamın söyletileriyle uğraşanlar, Kuran'dan başka kitaplara el sürenler, yaşamı farklı yönleriyle görmeyi becerenler, gerçek yaşama uyananlardır. Öyle insanlarla anlaşabilmek mümkündür. Sabahtan akşama, kendilerini tüm öğretilerden, başka dünyalardan uzak tutanlarla el sıkışmak mümkün değildir.
Günümüzde Erdoğan'ın da yaratmak istediği Türkiye bu değilmidir? Bütün okulları kapatarak geriye sadece İslami öğretilerin verileceği İmam Hatip Okullarının kurulduğu Türkiye'de kendi istediği kıvamda bir toplum yaratmak için çalışmıyor mu son Padişah? Bu toplum bu şekilde onu eleştirmekten vaz geçecek, yeri geldiğinde burada sahip olmadıklarına ahirette sahip olacakları hikayeleri onlara yetecek.
Filistinli gençlerin bir Allah gibi gördükleri dini liderlerinin yaşadıkları lüks yaşamı ahirette hayal etmeleri gibi. Kolay kıvamda bir toplum. Birilerinin ellerinde kukla olmuş insanlar, ve bu şekilde diğerlerine karşı savaşan Cihadistler. Ve en büyük düşmanlar, dış güçler.. Böylece, barış yerine savaş her daim ilaç gibidir bu tip idealist toplumlara!!!