12 Şubat 2021 Cuma

  


 

       Aşk mi , sevgi mi?   Ya da biriyle başlayıp diğeriyle devam etmek mi?



Pazar Günü Sevgililer Günü.. Yani 14 Şubat...

14 Şubat deyince ;  "Aman Tanrım Şubat Ayı da bitmek üzere, diye bir cümle geçiyor hemen aklımdan!!".

Şubat Ayı ne ki zaten? Şunun şurasında ne kaldı bitmesine diye düşünceler devam ediyor kafamda..

Hahaha bana ne Sevgililer Gününden?..

Sanki dün tanıştık 😄! Ben daha önemli konulara takmışım kafamı..

Geçen hafta yaptırdığım Görme Alanı testinde yaşımı 53 yazmışlar !!

Bense hala 52'yim diyordum düne kadar.

Durun bakalım, daha doğum günümden 4 buçuk ay geçti geçmedi!!

Dört aylık bebeğe  1 yaşında mı dersiniz siz? 

Bilgisayar bile anlamıyor bu işten :)) !

Galiba ilk defa yaşımı kabullenmekte zorlanmaya başladım !!!

Bugüne dek saklamadığım yaşım..

Neyse.. Sevgililer Günü yerine düşündüklerime bakın siz benim?..

Yoksa ben romantik bir insan değilmiyim?!

Ben romantiktim yeterince ama zaman yaptı yapacağını..bu kadarı kaldı 💗..

Hayatın size koyduğu koşullar mı nedir sizi değiştiren?

Halbuki her gelen fırsatı değerlendirmek en güzeli değil mi?

Aslında eşim sordu geçen gün bana,  ne yapmak isterim diye?

Her yerin kapalı olduğu bu zamanda, ne yapılabilir ki?

Aklıma tek gelen, iki iskemleyle kumsala inilebilir belki dedim!

Gerçekten daha romantik bir şey düşünebiliyormusunuz?

Kumsal gibisi var mı?

İşin beni hatırlama tarafında ise eşime haksızlık edemem..

Her zaman hatırlar! Romantik değilse de unutmaz o!

Dünyanın en iyi insanıdır ve cömerttir!!

Hatırlanmaksa tabi her zaman güzeldir!!

Eşimi tanıdığımda ona aşık olmak istemiştim.

Baktım olmuyor!

Ancak karşımda her an beni düşünen birini gördüm.

Aşk yerine ayakları yere basan bir evliliğin daha sağlıklı olduğunu anladığımda onun daha beni tanıdığı ilk gece ettiği teklifini kabul ettim.

Hayatımda ben bir kez aşık olduğumu sanıyorum.

Şıpsevdi bir insan olmadığım için mi bilmem.

Gençliğimde karşıma çıkan insanları hep bu yüzden reddetmiştim..

Seçici olduğum içinmiydi!! Hayır sanmıyorum.

Belki hep aynı aşkı yaşamayı ummuştum.  Ama hayat ısmarlama değil!


Ya aşık olduğunuz insan acaba her zaman ideal olan mıdır?

Bunu yaşamadan bilmek mümkün mü?

Peki kısmen tahmin etmek mümkün mü?

Belki evet belki hayır!!

Ancak yine de güzel bir aşkla başlayan bir ilişki yaşamış olmak bir şans ve büyük bir mutluluk olsa gerek.  Ancak ilk günler sizin ayağınızı yerden kesen insanın hayat arkadaşı olarak size hakkettiğiniz mutluluğu verebileceğini nereden  bilebilirsiniz?

Galiba bu da bir piyangodur !

Hayatta garanti aramak mümkün mü?

İdeal olan şey belki gerçekten iki insan arasındaki ilişkinin o sihirli çekimle başlamasıdır.

Esas sevgi ise ilk adımın ardından yavaş yavaş inşa edilen bir duygudur.

Aşk iki insan arasında bir anda oluşan bir büyüdür, bir titreşim, bir sihir gibidir ama bu duygu geçici ya da aldatıcı da olabilir !  Sevgiyse birbiriniz için yaptıklarınızla güçlenen, yavaş yavaş oluşan bir şeydir.. 

Gerçekte geriye kalan esas şey de sevgidir!!.

Dilerim her insan sevip sevilsin!

Esas olan budur.. Gerisiyse sadece bir masal !



Batya R. Galanti 


11 Şubat 2021 Perşembe

İki seneden az bir zamanda dördüncü kez seçime giden ( Mart 23 ) Israel'de seçim sistemi değişmedikçe, politik figürler aynı insanlar oldukça seçimlerden çok farklı bir sonuç çıkmasını beklemenin komik olduğunu biliyorsunuz.

 

                             Yeni bir lider olmazsa hiç bir şey değişmez!


Israel'de bugünlerde hayat tam,   kararsızlık,  soru işaretleri ve her an bir çok negatif. pozitif ve akla gelebilecek inişli çıkışlı bilimum duyguyu aynı anda yaşatan bir ortamı hissettiriyor.

Bir an bir taraftan olumlu bir haber gelirken diğer taraftan yeniden moral bozan bir şeyler oluyor.

Kimilerine sorsanız Israel olabileceği en iyi zamanları yaşıyor.  Bir diğerine sorsanız, üç suç dosyasıyla hala daha ülkeyi yönetmeye devam eden bir başbakanla olası en kötü dönemlerden geçiyor Israel..

Bir gün, Tel Aviv İchilov Hastanesinde uygulanan yepyeni bir tedaviyle Israel'de Corona hastalarını iyileştirebildiklerinin haberinin sevincini  yaşıyorsunuz.

Bir taraftan media yoluyla  devam eden politik çekişmeler  ülkenin bu son dönemde  bir türlü kendini toparlayamamasının nedenlerini hatırlatıyor..

İki seneden az bir zamanda dördüncü kez seçime giden ( Mart 23 )  Israel'de seçim sistemi değişmedikçe, politik figürler aynı insanlar oldukça seçimlerden çok farklı bir sonuç çıkmasını  beklemenin komik olduğunu biliyoruz.

Bu arada İran'a karşı verilen yoğun mücadeleye karşı Amerika'nın tekrardan eski bir yanlışa dönebileceği gerçeği gölgesinde kuzeyde devam eden gerlim ve belirsizlikte ayrı bir sorun..

Geçtiğimiz günlerde Israel, Kuzay'den gelebilcek ani bir saldırıya karşı, yeniden iki gün süren bir askeri tatbikat yaptı.

İki yıl evvel. İslam Devletinin artık haritadan silinmiş olduğunu iddia eden Trump'ın söylemlerine karşılık geçtiğimiz günlerde Suriye'deki Esad güçlerine karşı büyük bir saldırı gerçekleştiren Daesh Esad'a ait 28 milisi yok ederken hala bölgedeki mevcudiyetini gösteriyor.

Amerikan Genel Sekreteri Blinken bugünkü şartlarda Israel'in Golan tepelerinden çekilmesinin mümkün olmadığını söylemiş.

Zaten tersini iddia edenler içten içe Yahudi Devletinin yok olmasını arzu eden düşmanlardır.  Ya da bölgenin coğrafi ve politik yapısı üzerine en ufak bir fikri olmayanlardır..

Ancak dış düşmanlarla mücadele, içeride insanların birbirlerine hiç olmadıkları kadar muhalif olmalarından daha zor değil.

Bir insanı içerden çökerten sağlık sorunu gibi, bir ülkenin de en büyük sorunu içeride halledemediği problemlerdir.

Kişisel hesapların aleti olan politik çekişmeler, sağın ve solun uzlaşmadan uzak tutumları, ultra-ortodoks partilere verilen ödünler vs..

Halkın genel olarak Bibi taraftarları ve Bibi düşmanları olarak  ikiye ayrılmış olmalarıysa ülkenin bugün yaşadığı en baş problem!!

Bir tarafta, Bibi'ye aşık olanlar grubu bulunuyor diğer tarafta ise doğrularını bile görmeyi kabul etmeyen, Bibi'ye sonuna kadar karşı bir kesim var.

İki taraf hiç olmadığı kadar birbirlerine düşmanlaşıyorlar.

Birileri diğerlerine geri zekalı gözüyle bakarken , Bibi taraftarları diğerlerini ülkeyi istemediği bir yola doğru sürüklemek, halkın özgür seçimini hiçe saymakla suçluyorlar.

İki tarafın görmediği şey yüzde yüz doğru olan hiç bir şeyin olmadığıdır!!

Sol, Netanyahu'nun duruşmaları bitmeden istifasını istiyor.

Halbuki Israel yasalarına göre, kendine karşı suç duyurusunda bulunulan Başbakan suçu ispatlanana kadar görevine devam edebilir.  Yani yasalara göre Netanyahu kanun dışı bir şey yapmıyor.

Netanyahu'nun hakkında suç duyurusu olması kimseye onu, suçu teyid edilmeden cezalandırmak hakkını vermiyor . Buna media dahildir!

Daha yargısı yeni başlayan Başbakanı , seçimlerle gönderemeyen Sol Media başbakanı yargısız infaz ederek politik kariyerini sonlandırmak için savaşıyor.

Ancak bazen bir şeye karşı çok savaşırsanız gözü kör bir savaş meyve de vermez.

Başbakanın yenlışlarını söylerken başarılı olduğu yerde de doğruları konuşmaktan çekinmeseler halbuki, insanlar media'ya daha çok inanacaklar daha çok güvenecekler.

Netanyahu'ya azalan güvenin yanında media'ya karşı oluşan güvensizlikte daha az değil.

Çünkü media  tek yönlü bir saldırı içinde. Bu da onların istedikleri neticeyi almalarına fayda sağlamıyor. Netanyahu'yla yaşanan Korona Krizine rağmen, sağa karşı sol kuvvetleneceğine sol sürekli oy kaybına uğruyor.

Sadece ülkedeki kimi ekstrem sol taraftarlar son bir buçuk senedir meydanlarda daha fazla Corona bulaştıran  gruplar içinde yerlerini alarak insanları bir kez daha kızdırmaktan öteye gitmiyorlar

İşin ilginç tarafı  Anayasa Mahkemesi, bunca zaman hala Netanyahu'ya karşı hazırlanan suç dosyalarını hala tam olarak toparlayamadı.

Geçmişte, seçimden çıkacak sonuç ne olursa olsun Bibi'yle oturmayacağını söyleyip yine de Bibi'yle bir şekilde el sıkışanlar bu seçimden en büyük kayıpla çıkacaklardır.

Tek sloganları Bibi'ye karşı olmaktan öteye gidemeyenler  oy toplamakta zorlanacaklardır.

Önemli olan Bibi'yi istememek değil.

Onu anladik. Sorun zaten bu değil..

Önemli olan ülkenin sorunlarına çözümler getirmek.

Önemli olan bizi bulunduğumuz bu çıkmazdan çıkaracak, yepyeni bir lider yaratmaktır!!

Lütfen varsa getirin onu...

Sağ ya da Sol farketmez!!!!

Yoksa hiç bir şey değişmeyecek!


Batya R. GALANTI 

10 Şubat 2021 Çarşamba

Sırlarınızı kendinize saklayın!


Bir arkadaşınıza ufak bir sırrınızı verirsiniz bir gün  ve dersiniz ki; "Sakına kimseye anlatma!. Tamam mı?! ". Arkadaşınız heyecanlanır. Tabi ki anlatmam. En iyi arkadaşım sırrını benimle paylaşmış.

Ertesi gün arkadaşınız en yakın dostlarından  degeriyle karşılaşır. Laf arasında anlattıklarınız aklına gelir.. Heyecanlanır birden. Biliyorum anlatma dedi ama bu da benim yakın dostum.. Hem sırdaş. hem iyi bir insan.. Kimseye kötü niyetle yanaşmaz, kimseyi kınamaz ve kimseden kötü konuşmaz. Bir tek, yanlızca ona söylesem ne olur diye düşünür o an.

Heyecan vericidir bir an, birisine bilmediği bir şeyi anlatmak. Sadece benim bildiğim bir şeyi onunla paylaşmak.. Sonuçta bu sadece onunla benim aramda kalabilir değil mi?.. Ve arkadaşınız sadece içi içine sığdıramadığı sırrı büyük heyecanla o tek kişiyle paylaşır ve sıkı sıkı tembih eder.. Başkasına iletme lütfen.. Sana güveniyorum!! Bana çok yakınsın diye anlatıyorum biliyorsun!

Arada  benim anlattığım şeyi ufak bir noktada farkında olmadan değiştirmiş,  Belki de  ufak bir noktayı yanlış algılamış..

Anlatırken küçücük bir değişiklik olmuş ama hikaye genel olarak doğru.

Onun arkadaşı akşam eve gittiğinde annesiyle her günkü gibi telefonda konuşurken aklına gelmiş bir an o gün ona en yakın arkadaşının anlattıkları.Annem benim herşeyimi bilir, diye düşünmüş .  Ona herşeyimi anlatmazmıyım ben?  Beni doğuran, bana en yakın insan o..ha o ha ben gibidir annem!!Sonra kime anlatacak ki o? Böylece ufaktan, şöyle genel bir bahsetti annesine bugün arkadaşımın anlattığı küçük sırdan. Ertesi sabah arkadaşımın arkadaşının annesi kız kardeşiyle konuşurken çok fazla düşünmeden ağzından kaçırmış o da o sözde küçük sırrı.. Kızının akşam anlattıklarını yarım kulakla dinlerken duyduğu , anladığı kadarıyla kız kardeşine anlatmış o da.Sonuçta ilk anlatılanlardan son kulağa giden hikaye orijinalinden farklı bir boyuta da gelmiş.Ve derken çoğu zaman kötü niyetten değilse de insanoğlunun boşboğazlığından, gevezeliğinden, kendini tutmakta zorlanmasından, anlatılanlar "hep en yakınlar yoluyla" başkalarının kulağına ve derken cümle aleme ulaşıverir..Bazen sizin anlattığınız bir sır,  bazen yakından tanıdığınız bir ailenin hayatıyla ilgili bir bilgi, herhangi bir olay böylece bir yığın insan tarafından bilinir.. Tartışılır, konuşulur , bazen bir insanın sorunu milletin derdi olur!

İnsanların büyük bir bölümü anlatılmayacak bir şeyi anlatırlarken kötü niyetle yapmazlar.Sadece insan denen varlığın yaygın  bir özelliğidir kendini tutamamak.. Yoksa Paparazzi neden vardır?

Ancak bazen toplum içinde söylentilerle kimi insanların hayatlarını yıkabildiklerini farketmeyen insanlar da vardır, tüm boşboğazların içinde. Tüm öylesine laf kalabalığı yapanların arasına karışmış daha az iyi niyetliler de eksik değildirler. Söylenilenlerin, anlatılanların kimi insanlara büyük zarar verebildiğini göremeyecek şekilde hassasiyetten uzak kişiler de vardır.. Hele küçük toplumlar da başkasının sırrını ele verdiğinizde ya da başkası hakkında kafanızda belli hükümler oluşturup bunu ifşa ettiğinizde o insana verebileceğiniz zararı görememek büyük bir günahtır..  Çünkü küçük toplumlarda dedikodunun verdiği zarar kocamandır! İşte burada çok daha fazla dikkat etmek gerekir. Geçtiğimiz günlerde tanıdığım biri hakkında birisi bir şey söyledi. Ve söylenilen şeyin. ortaya atılan iddianın doğru olmadığını bilerek o kişiyi düzeltmek istedim. Bildiğin doğru değil dedim, söylediğin insanı yakından tanıyorum, yanılıyorsun diye düzelttim!! Ancak o kişi söylediğinden emin bir şekilde üzerine basa basa diretmeyi tercih etti. Onu ne kadar ikna etmek için anlatmaya çalıştıysamda o kendi kafasındaki yargılarla kaldı. Ve etrafındaki insanları da şüphede bıraktı tabi! Ondaki o yargılar başkalarının anlattıklarıyla mı oluşmuş bir şeydi bilmiyorum. Ancak aptal söylentilerler. bir kez bir etiket yapıştırdıktan sonra birisinin alnına o etiketi söküp atmak zordur. Kimse kendini o insanın yerine de pek koymaz!! Toplumsal ilişkiler bu şekilde kimi zaman sağlıklı kimi zaman zarar verici bir şekil alır.. Kimse için bilmeden kulaktan dolma bilgilerle konuşmak doğru değildir. Bunu anlamak için sadece bir an kendinizi o insanın yerine koymanız yeterlidir. Ve eğer bir sırrınız varsa bilinmemesi için en emin yol onu kendinize saklamanızdır!!



Batya R. Galanti

9 Şubat 2021 Salı

 



                          

                                  Bugün Dünya Pizza Günüymüş



En sevdiğin fast food hangisidir ? diye sorsalar..

Sanırım Pizza!! derim.. En azından en sevdiklerimin başında gelir!!

Son senelerde her ne kadar fast food'tan uzun bir dönem uzak kalmışsam da pizza' yi kendimden neredeyse hiç esirgemedim..  Bu keyiften kendimi mahrum etmek hiç ama hiç işime gelmedi.

Ayrıca Pizza fast food yiyecekler arasında en sağlıklısıdır diye biliyorum. Çünkü Pizza'nın üzerini istemediğiniz kadar sebzelerle donatabilmek şansına sahipsinizdir.  Ve bu niteliğiyle son derece renklenen bir besine dönüşebilen  pizzanın lezzetine de diyecek yoktur!

İstanbul'da açılan ilk Pizza'cı Boğaz'da Pizza Mare adında bir yerdi. Denizin hemen üstünde olan bu restoran bir anda İtalya'nın en tanınmış lezzetini İstanbul kıyılarına taşımıştı.

Her haftasonu gayet kalabalık olan bu yerin insanlara sunduğu Türk Pizza'sı hiçte fena değildi.Türkleri bir çok konuda eleştirmek mümkün olabilir ama mutfakta gayet hünerli bir millet olduklarını kimse reddedemez.

Oraya kimlerle gittiğimi pek hatırlamasam da bol domatesli  o ilk  pizza'nin  tadını unutmadığım kesin.

Ardından gittikçe yayılan pizza restoranları İstanbul'un dört bir yanında açılmaya başlamıştı. Ve tabii aralarındaki rekabet büyürken , lezzetlerindeki çeşitlilikte zamanla olan kaliteyi arttırmakta idi.

Farklı farklı yerlerde yediğim karidesli, üzeri bol sucuklu ( ya da sucuğun İtalyan versyonu olan peperroniyle )  doldurulmuş Pizza' nin bilindik versyonunun kaşer olmadığı olgusu üzerindeyse durmuyordum. 

Benim için Pizza et ve peynirin ayrılmaz bir bütünüydü ve olduğu gibi harikaydı.

Karidesle ilk tanışmam da benim için ilginç bir şekilde Pizza üzerindeki o küçücük karideslerin tadına bakmamla gerçekleşmişti. Ve bu şekilde karidesli pizza'dan vazgeçmez olmuştum.

İşin en tuhaf yani ise karides'in yahudilikte yasak olan yiyeceklerden olduğunu bile bilmeyecek kadar dinimi az tanıyordum o zamanlar . Sadece kimi arkadaşlarımın vejetaryen pizza yerken esas baktıkları şeyin kasherut kuralları olduğunun bilincindeydim.

Taa Israel' e geldiğim günlere kadar..

Israel' de çoğu Pizza'cılarda kaşer peyniriyle birlikte sadece zeytin, brokkoli , mantar ve ançuez gibi birleşimler olabilse de , pepperoni' yi bütün bu sebzelerin yanında  birlikte görmek biraz daha zordur ama yok değildir.

Pizza Hut, Domino Pizza ya da kimi kasher olmayan restoranlarda Pizza Pepperoni yemek mümkündür.

Sadece çoğunluk değildirler!!

Bir aralar eşim evde pizza hazırlardı ve arkadaşlarım parmaklarını yerlerdi.

Ama çok lezzetli şeyler hazırlamak tehlikelidir!! Kilo aldırırlar..😊

Ancak arada bir keyif yapmaktanda kesinlikle kaçınmamak lazım!!

Bense Pizza'nın çok daha kolay bir şeklini buldum..

Süpermarketten aldığım Tortilla'lar,  koyduğum domates sosu, peynir ve evde o an bulunan bir kaç ek şeyle  birlikte 5-7 dakikada küçük fırında harika bir pizza oluyor.

Basit ve lezzetli!!

Birden  canınız pizza istemişse bu şekilde kendinizi ve tüm aile bireylerini hiç zahmete girmeden şımartabiliyorsunuz...

Pizza' dan ayrı ravioli, lasagna, risotto ve pasta bolognese ve gnocchi ve dondurmalarıyla birlikte bir sürü tatları dünyaya hediye eden İtalyanlar gülmeyi ve eğlenmeyi de seven insanlar. Ve yine İtalyan müziğiyle,  şarapları, modaya ve sanata katkılarıyla ve muhteşem mimarileriyle dünyanın bir numaralı turist cenneti olan ülkeleriyle popülerliklerini koruyanların içinde liste başı olmaya devam ediyorlar !!

Dünya Pizza Günü yeniden kutlu olsun!


Batya R. Galanti 




Özellikle psikolojik olarak zayıf olan erkekler fiziksel güçlerini kullanırlar!!





                                             BİTMEYEN KADIN CİNAYETLERİ!


Geçtiğimiz günlerde aylardan sonra yeniden işlenen bir kadın cinayeti daha  tehlike çanlarının toplumda eskisine göre daha kuvvetle çaldığını gösteriyor!

Geçen hafta Israel'de Kadına Uygulanan Şiddet üzerine yapılan bir program'da geçtiğimiz Rosh Haşhana'da sözde normatif bir kocanın eşini öldürme teşebbüsünden tamamen şans eseri kurtulan kadının hikayesini izlerken milyonlar aynı günlerde aynı tür bir girişim bu kez başka bir kadının iki kurşunla hayatını kaybetmesiyle sona erdi.

30 yaşlarındaki normatif (!!!) , genç bir çiftin aralarında başlayan tartışma cinayetle sonlandı.

Polis olan koca, evlilik danışmanı olan karısını bir anda hiç düşünmeden öldürdü.

Aile, çevre, komşuları, yakın akrabaları , Amir Raz adındaki polis memurunun böyle korkunç bir cinayeti işleyebilecek bir insan olduğuna inanmakta zorlandıklarını söylüyorlar.

Katil olan genç adamın annesi, "Nerede neyi göremedik  bilmiyoruz!" derken bir taraftan olayın bu noktaya gelmesini farkedememiş olmanın şokunu yaşıyorlar,  diğer tarafta ellerinden kayıp giden gencecik bir kadının hayatına ağlıyorlar.

Oğullarının evlendiği kadını sevdikleri belli.. Onu kızları gibi gördüklerini söyleyen yaşlı kadın ve eşinin gizlerinden büyük bir acı okunuyor. Torunlarının annelerinden bahsederken geçmiş zamanı değil bugünü kullanıyor anne.. Kadının artık yaşamadığı gerçeğini kabullenememiş olduğu belli.

Burada insanı düşündüren o kadar çok nokta var ki.

Diana Raz'ın (Z'L )  kadınlara; " Evlilik ve Yıpratıcı ilişkiler " üzerinde konferanslar, kurslar veren bir danışman olduğu halde kendi evliliğinde bu noktaya geldiği halde kendi kaderini değiştirmeyi başaramamış olması, kendi kendine yardımcı olamamış olması korkunç bir gerçek.

Geçmişte kendisinden çok şey öğrendiklerini söyleyen kadınların şu an neler hissettikleri, akıllarından neler geçtiği de bir soru işaretidir.

Problemli ilişkilerle nasıl mücadele edilmesi gerektiği üzerine uzman  olduğunu iddia eden bir danuşmanın  böyle bir son  yaşaması , aynı durumda olup uzmanlara danışan kadınlar üzerinde nasıl bir etki yaratmış olduğu ilginçtir.

Ne yaparsanız yapın, kim olursanız olun..ne kadar bilinçli ve bilgili olsanız da bazen içine girdiğiniz sağlıksız ilişkinin kurbanı olmaktan kaçamayabileceğinizin bir kanıtı gibi bu kadının cinayeti.

Diğer taraftan, polis olan genç bir adamın şuursuzca silahına sarılıp eşini saniyeler içinde öldürebilmiş olması  toplumun kendi güvenliğinden sorumlu bu memurlara güvenini de son derece sarsmakta.

Ellerine silah verilen polislerin toplumu korumak yerine yaşadıkları çevreye tehlike saçabilecek psikopatlara  dönüşebileceklerini görmek büyük bir hayalkırıklığıdır.

Devlet sorumluluğu altında çalışan silahlı görevlilerinin psikolojik sağlıklarını çok daha  yakından takip etmekle görevli olmalıdır.

Diğer yönden , herkes tarafından normatif sessiz bir insan olarak nitelenen genç bir adamın  bir anda katil olması ayrıca düşündürücü başka bir gerçek!

Ve hepsinden öte, çocuklarını en iyi şekilde büyütmeye çalışmış bir anne babanın sonunda katil olan oğullarına baktıklarında duyacakları vicdan azabı tartışılmaz büyüklükte bir acıdır.

Katil adamın anne babası olan bu yaşlı çiftin yerinde olmak mutlaka çok zordur!!

Son olarak..kendi vardığım bir başka sonuç var .

Kadına karşı cinayetler ve şiddet ne kadar tartışılsa bir o kadar cinayetlerde artış görülüyor gibi!

Sanki bu  konu gündemde oldukça, bunun ters bir tepkisi de oluyor . Gündemi koruyan bir mevzu insanların bilinçaltına yerleşiyor, sanki bir beyin yıkaması oluyor ve şiddete eğilimi olan insanlarda bu tip cinayetler beyinlerinde belli bir yer tutuyor.

Daha çok cinayetler oluyor. Üst üste erkeklerin kadınları öldürdükleri görülebiliyor.

Böyle şeyler, intiharlarda da görülüyor sanki..

Ne yazık ki bir çeşit reklam gibi mi oluyor bilmiyorum.

Bir taraftan bu konular konuşulmalı..insanlar bilinçlenmeli..

Bilmem işte bir ikilem görüyorum ben!!

Yanılmıyorsam.

Fakat aile içi şiddet üzerine çok daha fazla eğitim ve denetim olmalı..

Kadınlar eşlerine karşı korunmalılar!! 

Hala daha kadın zayıf taraf olmaya devam ediyor ne yazık ki.

Erkek fiziksel üstünlüğünü bugüne dek elinde tutmaya devam ediyor.

Özellikle psikolojik olarak zayıf olan erkekler  fiziksel güçlerini kullnırlar!!

Artık oturup ciddi ciddi düşünmenin ve  olası yeni cinayetleri engellemek için daha somut, daha ciddi, daha yaygın önlemler alınmasının zamanın geldiğini gösteriyor.

Hükümetin geçen yıl bu konuyla mücadele için ayırdığı bütçenin yeterli olmadığı söylenirken kadınların buna karşı hep birlikte harekete geçerek kendi hayatları için daha yoğun mücadele etmelerinin zamanının geldiğini göstermeleri gerekiyor.



Batya R. GALANTI


        

6 Şubat 2021 Cumartesi

 



                           

                                                Gal'in günlüğü!!


Yüksek fonksyonlu otist çocuklar kendi problemlerinin bilincindemidirler?

Hem evet, hem hayır gibi bir cevabı vardır bu sorunun.

Bazen sorarlar bana; " Gal Otist olduğunu biliyor mu? " diye.

Probleminin isminin ne olduğunu kısa bir süre öncesine kadar bilip bilmediğinden çok emin değildim.

Ancak herkes gibi olmadığının yıllar önceden farkındaydı Gal.

Tabii ben sadece kendi çocuğumdan bahsedebilirm.

Diğerlerinin etiketlerle araları nasıldır bilmiyorum.

Otist insanların kimi ortak özelliklerine rağmen birbirlerinden bir o kadar farklı oldukları  bilinen bir gerçektir.  Yani kısaca birine bakıp hepsini bire bir aynı düşünmek hata olur.

Senelerce Gal'e sen otistsin biliyorsun değil mi diye bir açıklamada ben hiç bulunmadım.

Bunda bir çok sebep vardı.

Birincisi Gal bu konuda bir açıklama beklemedi.

Bir şeylerin nedenini bilmek ister gibi hiç davranmadı.

Ve ikincisi sanırım benim kendi çelişkilerim de onunla bu konuyu açıkça dile getirmemem de  etkili oldu. Çocuğumun farklı oluşunu ne kadar kabul etsem de onun etiketiyle uğraşmak  belki de beni yine de üzüyordu. Onun duygularını kendi düşünce ve duygu dünyamdan değerlendirdiğim açıktı.

Birisi bana sen herkesten farklısın biliyormusun derse hissedebileceklerimin aynısını Gal'in hissetmesini istemiyordum.  Onun yaralacağını zannediyordum.

Halbuki Otizm öyle bir şey ki onlarda kimi sosyal kaygıların olmayışı belli bir tepkisizlik yaratıyor.

Örneğin günlerden bir gün karşımızda durup  parmakla onu işaret eden küçücük bir çocuk Gal'e ; "Çirkin şey!!"demişti ..

Belki üç yaşında var ya da yok bir çocuğun  o anki duruşunu ve Gal'e bakışlarını hiç unutmuyorum. Ne tuhaftır ki aynı anda tesadüfen insanların  Gal'le ilgili neler düşündüklerini kafamdan geçiriyordum. Ve  o çocuk duygularımı bir anda alt üst etmişti.

Daha neredeyse bebek yaşta bir çocuk toplumun çocuğumun karşısında neyi temsil edebildiğini ispatlar gibiydi. Toplum farklıya karşı bir tehlikeydi.

Ancak benim o anlarda yaşadığım sarsıntı, içime saplanan bıçak Gal'in problemi değildi. Gal çocuğun söylediklerini adeta üzerine hiç alınmamış gibi yoluna devam etmişti.

Belki de benim de aynı şeyi yapmam gerekiyordu.

Okulda aslında onlara onların gerçeklerini her defasında anlatıyorlar . Ama Gal hiç bir zaman eve gelip bu konuları benimle konuşmayı tercih etmedi.

Ona bazı şeyleri sormaya kaltığımda beni hep susturdu.

Çünkü o hayata benden farklı bakıyor.

Benim düşündüğüm gibi düşünmüyor.

Başkalarının söyledikleriyle çok fazla vakit harcamıyor.

Başkalarının onun hakkında ne söylediklerinin onun açısındn büyük bir önemi yok

Bir süre sonra bunu anlayıp, içime sindirdiğimde ben de bunu çok daha az önemsemeye başladım.


Geçenlerde haberlerde Otizm hakkında bir araştırmadan bahsediyorlardı.

O ana kadar salonla odası arası gidip gelen Gal dakikalardan sonra birden durup televizyon'da konuşulanları pür dikkat dinlemeye başladı. Kendi gibi çocuklardan bahsedilmesi onun ilgisini çekmişti.

Seneler evvel,  Gal'e Otizm teşhisi konulduğu zaman arabada taşımamız için bize özel bir "Sakat kimliği "  verilmişti.  Arabanın ön camına koyulan bu sakat kimliğine göre öncelikle sakat yerlerinde park edebilmek mümkündü.

Gal o zaman dokuz yaşındaydı. Ve babasına ilk iş , "Sakat kimliğinin kimin adına?" olduğunu sorduğunu hatırlıyorum. Ve benim için  ona bu kimlik senin adına demek çok zordu!!

Galse artık hiç bir yerde  kuyrukta beklemek zorunluluğu olmayacağından ona verilen kimlik için çok mutluydu. Arabayı park etmek için saatlerce yer aramayacağımız için de mutluydu.

Bakın gördünüz mü sayemde siz de beklemeyeceksiniz dediğinde bana bakarken gülümsüyordu ve ben de onunla o an onunla birlikte güldüm!!

Haklısın Gal!! 

Gal sakat kimliğinin onun farklı oluşunu temsil etmesi tarafıyla hiç ilgilenmezken kimliğin ona getirdiği avantajlardan memnun olmayı tercih ediyordu!!

O zaman ben neden üzülüyordum ki? !

Geçtiğimiz günlerde lise talebelerinin de artık aşılanabileceği söylendiğinde , aynı gün daha okulda iken  Gal  cep telefonundan Maccabi'nin internet sitesine girerek kendisi için aşı'ya randevu aldı .

Daha sonra bana mesaj atıp anne haftaya aşı için randevum var dediğinde şaşırdım.

Gal bir çok işi benden ve başkalarından iyi becerebiliyor.

Benim için bugün herşeyden önemlisi de bu.

Onun kendi işini kendisinin becerebilecek duruma gelmesi.

Danielle bile  yeni yeni araba kullanmaya başladığı için bazı şeylerde Gal'in ondan daha iyi olduğunu biliyor. Benzin doldurmaya gittiğinde kardeşini birlikte götürdü geçtiğimiz günlerde.

Arabanın kimi fonksyonlarını ve bazı işlemleri kardeşi ondan iyi biliyor.

Ona o öğretiyor.

Ve belki de ilk kez Danielle ve Gal senelerden sonra bazı şeyleri paylaşmayı da öğreniyorlar.

Geçen seneler hepimize her an bir şeyler daha öğretiyor.

Kimi gerçekleri oldukları gibi görmeyi, ve bugüne dek bazı şeyleri kabullenmeyi..

Kimi yeni durumlara alışmayı..

Ve bazı şeylerin kendi duygu dünyamızda bize göründükleri gibi olmayabildiklerini.


Batya R. GALANTI












Sanırım, eğer bugün Israel'de bu hızda bir aşı kampanyası olmasaydı ülke bugün korkunç bir ölüm oranını yaşıyor olacaktı.

 

              Israel'de son Korona durumları!


Korona kafa karıştırmaya devam ederken Israel dünya'da Korona aşısının etkilerini ölçmek için adeta açık bir araştırma labaratuarına dönmüş gibi.

Nüfusuna oranla bugüne dek dünya'da en fazla kişiyi aşılarken,  diğer bir çok ileri ülkelere göre Israel'de aşı olmak isteyenlerin oranı yine de epey yüksek görünüyor.

Gençler burada da aşı olmak için daha az istekli görünürken, son zamanlarda ortaya çıkan yeni yepyeni mutasyonlar bir çok kişiyi yine de aşı olmaya itmiş görünüyor.

Ve  tüm hızıyla devam eden aşı kampanyasına ve kapanmaya rağmen Israel'de ağır hasta sayısında beklenen düşüş olmadı.

Geçen seneden bu yana 5000'e varan ölüm vakalarının dörtte birinin sadece bu Ocak ayında meydana geldiğini gördükçe bir yerde, bir şeylerde yanlışlık  yapıldığını düşünüyorsunuz.

Sonuçta aşı yapılmış insanlarda yüzde doksan üzerinde bir koruma gözlenmesine rağmen yanlış olan nedir?

Sanırım, eğer bugün Israel'de bu hızda bir aşı kampanyası olmasaydı ülke bugün korkunç bir ölüm oranını yaşıyor olacaktı.

Bunun en önemli sebeplerinden biri Israel'e halkın o çok meraklı oldukları seyahatlerin ardından soktukları mutasyonlardır.

Geçtiğimiz aylarda Arap Emirlikleriyle yapılan Antlaşmaların ardından adeta ekonomik bir girişim anlamında Netanyahu Hükümeti Israellileri Dubai'ye seyahate teşvik ettiler.

Antlaşmaların imzalandığı haftadan itibaren ilişkileri full ısıtma seviyesine getiren binlerce kişinin bir anda bu yerleri ziyareti,  mutasyonların da en hızlı şekilde ülkeye girişini sağladı.

Böyle bir kriz döneminde Israel'de Kültür merkezleri aylardır çalışmazken, restoranlar iflas ederken yaşanan epidemiyi bir anda bir kenara bırakan yanlış kararlar Israel'de virüs'ün son bir iki ayda en hızlı şekilde yayılmasına sebep oldu.

Hükümet kararlarında keşke daha ciddi olsaydı.

Bir tarafı kaparken  başka durumlara göz yumarak hem pandemiyi durduramıyorsunuz hem ülke'de sizi yönetenlere karşı çok daha büyük bir güvensizlik yaşatıyorsunuz.

Israel'de bunca zaman işsiz güçsüz evlerine hapsolan insanların yarın ne olacağına dair hala daha hiç bir fikre sahip olmamaları büyük bir hayal kırıklığıdır.

Bundan bir kaç hafta evvel, aşıların etkilerini göstermeleri için fazla zaman kalmadığını söylediklerinde inanmıştık.

Arada hamile kadınlar ve genç insanlar ve hatta çocuklar  arasında  çok daha hızlı yayılan virüs'e karşı herkes aşılanmaya başlandı artık.

Aşı'da yaş sınırlamaları artık tamamen sona erdi.

Şimdi hedef, halkın yüzde doksanının aşı ve doğal yapışma yoluyla hastalığa bağışıklık kazanmalarını sağlamak.

Son günlerde yavaş yavaş daha iyiye doğru bir gidiş beklenirken (?),  gelecekte olası bir üçüncü aşıdan bahsettiklerinde bu kez cinler tepeme çıkıyor.

Ya aşı ya hastalık dediklerinde çok fazla düşünmeyi bırakıp aşı olmayı tercih ettik sonuçta ama sadece bir kaç ay içinde belki  bir üçüncü aşı söz konusu olduğunda ne düşüneceğimi bilemiyorum !!

Sanırım  Tanrı gerçekten bizi sınıyor!


Batya R. GALANTI