22 Aralık 2024 Pazar

Papa; " Bu savaş değil, bu acımasızlık!"

Israel'i acımasızlıkla suçlayan Papa'nın göreceli insanlığına karşı durarak onun bu ikiyüzlü tavrına karşılık gerçek insanlığın ne olduğunu hatırlatmak zorundayız. Fakat ne yazık ki sesimiz kitlelerin çığlıkları arasında pek duyulmuyor. 

Dünya alışık olduğu çarpık zihniyetin ardından bizim yakından tanıdığımız çıkışlarına devam ediyor.

Her gün bir başkası çıkıyor karşımıza.

Kendi kirli çamaşırları, işlerine gelmeyen mevzular  bir çoğu tarafından ortak ellerle temize çıkarılırıken, yaşam döngüsü teatral bir havada geçiyor.

Mesela Afrika'da aç gezen çocuklara Batı'dan buralara gelen kimi yardımsever doktorların, o sözümona insanı yardımlarını seyrediyorum son günlerde. Tik Tok'ta karşıma sık sık çıkan videolar bunlar. kimi siyahi çocuklar, Afrika'nın el değmemiş fakirliğinin, kurak ortamında, her biri rengarenk kıyafetlerin içinde, o çok çiçekli, bin bir çeşit renkle bezedikleri kumaşlara sarılı bedenleri, sanki hayatın karamsarlığını örten bir örtü gibiler... Batı'dan herşeyi bir kenara bırakarak onlara bir tas çorba uzatmaya gelen genç kadının saçlarını Bob Marley misali  örgülerle bezeyen minik insanlar fakirlikleriyle eş oranda bir saflığa sahipler.

Taa Avrupa kıtasından uzanan ellerin onlardan çaldıklarından geriye kalan kimi kırıntılardan onlara bir lokma bağışlamak için gelen insansever beyazlara hayran hayran bakıyorlar. (kişilere karşı şahsi bir nefret değil ) ancak yine de bu tiyatromsu videolar midemi bulandırıyor.

Sıska bacaklarıya sıraya girmiş kara çocukların ellerine verdikleri bir tabak yemek bir neslin geleceğini kurtaracak sanki (???!!!

)O  minik insanlardan bir tanesini kucağına alan genç güzel kadının kollarından adeta dökülen çocuğun bir deri bir kemik kalan bedeninin zor taşıdığı kocaman kafasında,  etrafa baygın gözlerle bakan yüzü artık kendisine  gösterilen şefkati algılayacak  kuvvetten bile yoksun gibi..

Emperyalist Batının iliklerine kadar sömürdükleri dünya'nın her bir noktasında, geriye kalan ilkel (?!) topluluklara hala yukarıdan bakanlar, sadece iki yüzlü bir insanlık kılıfının içinde gezenler...

Hiç kimse umurlarında değil. Bu dünyayı kendileri yaratmış, herkese insanlığı kendileri öğretmiş havasındakiler... Kanada, İrlanda, Fransa ya da İsveç ve diğerleri...........Hepsi palavracı.. 

Kurdukları iki yüzlü kurumların, iki yüzlü kararlarıyla sözde ders vermeye çalışanlar. Teröristleri ödüllendiren Macron'un, ya da Papa'nın palavralarını biz yemeyiz!!!

Suratına tüküresim gelen Avrupa insanının sözde insanlığından sıkıntı geldi artık.

Katoliklerin lideri  Israel'i acımasızca çocukları bombalamakla suçlarken;  bu savaş değildir demiş....

Bak sen.. Dünya'nın dört bir köşesinden topladıkları tarihle zenginleşen kilisenin sevgili lideri bize insanlık öğretecek!!

İnsaniyet, Noel'de üzerinize arabayı sürüp çoluk çocuk sizleri ezenlerin size verdikleri hediyedir belkide...

...................

400 günden fazla zaman geçti... savaşın ilk günü yataklarından kaçırdıkları genç kızları, çocukları, bir çok yaşlıyı Gazze'nin karanlık köşelerinde, bizzat evlerinde gizleyenler de masum Gazzeliler!!

Onlara bir yıldan fazla eziyet eden,  cinsel taciz yapan masum Gazzeliler!!! Bir evden diğerine götürürken, 19-20 yaşındaki kızları saçlarından çekenler, gözlerinin ortasında yumruğu indiren, başlarına silah dayayarak cinsel organlarını dayayanlar.

Onlara yataklık yapanlar ve bu insanların bulundukları yerleri, tüm yaşanılanlara rağmen hala bildirmeyen..MASUM GAZZELİLER.

Kibutzlardan elleri kolları, kafaları kesik götürülen cansız bedenleri linç eden masum Gazzeli çocuklar!

...................


Yafo'da, bizim içimizde yaşayan Araplara sorduğumuzda kitabımızda bu yazıyor, sizinle barış yapmamız mümkün değil, bizler de  Hamas'ın destekçisiyiz diyebilmekten korkmayanlara verilen  özgürlük!!! Onlara insan gibi yaşama şansı veren tek rejime karşı konuşabilme fırsatı verenleri yerin dibine sokanlar problemlidirler!!!

Kendi çocuklarının cesetleri arkasında hala esir teslimi için pazarlık yapmaya devam edenleri haklı gösterenler problemlidirler!!

Sefaletten, savaştan, kandan ve ölümden yılmayanlara güç verenler!!!

Uluslararası cemiyet, ve ISRAEL'İN DIŞINDA İKAMET EDİP SADECE KENDİ EGOİST RAHATLIKLARI İÇİN düşmanlarımızla SAF TUTANLAR DAHİL OLMAK ÜZERE; savaşın en başından bugüne esirlerimiz için en ufak bir üzüntü duymadılar!! Hatta esirlerimize  nefret, iğrenti ve sorumluluk yüklediler. Tüm olanların sorumluluğunu, o  günahsız çocuklara ve barış için  canlarını vermeye hazır olan insanlara yüklediler.

Israelli masum esirlerin geriye evlerine gönderilmesi şartını hiç ağızlarına bile almayan sözde ahlak bekçileri, esirleri aç birakanlara hesap sormak şöyle dursun teröristlerin sırtlarını sıvazlayıp onlara neredeyse madalya takmaya hazır olduklarını gösterdiler!! Ve bu politika hala devam ediyor.

Bu riyakarlığınız, iki yüzlülüğünüzle  bir yerlerden cezanızı bulacaksınız. Eğer bu dünya bir çeşit denge üzerindeyse, sizin yeryüzünde yarattığınız dengesizliklerin yerlerine oturmaları için olacaklardan size de pay çıkacak!!  sizler de ödeyeceksiniz.

Görevlerini, sorumluluklarını kötüye kullananlar bir gün o çanak tutukları insansı yaratıkların ellerine düşecekler.

Ve ben o gün onlara acımayacağım!!!!


@IsraelMFA
In response to the Pope’s statement today: Cruelty is terrorists hiding behind children while trying to murder Israeli children; cruelty is holding 100 hostages for 442 days, including a baby and children, by terrorists and abusing them. Unfortunately, the Pope has chosen to ignore all of this, as well as the fact that Israel’s actions have targeted terrorists who used children as human shields. The Pope’s remarks are particularly disappointing as they are disconnected from the true and factual context of Israel’s fight against jihadist terrorism — a multi-front war that was forced upon it starting on October 7. The death of any innocent person in a war is a tragedy. Israel makes extraordinary efforts to prevent harm to innocents, while Hamas makes extraordinary efforts to increase harm to Palestinian civilians. The blame should be directed solely at the terrorists, not at the democracy defending itself against them. Enough with the double standards and the singling out of the Jewish state and its people.

15 Aralık 2024 Pazar

Suriye'de devrilen rejim

Ortadoğu'da gelişen en son olaylar, İran'daki molla rejiminin zayıfladığını, Humeyninin başa geldiği 1979 yılından bugüne devam eden Şii teokrasinin çok geçmeden ayakta kalmakta zorlanabileceğini gösteriyor.

İran'ın gün geçtikçe hegemonyasını kaybettiğine tanıklık ediyoruz. Israel Lübnan'da İran'ın en çok güvendiği adamı Hizbullah'ın, bir yıl öncesine kadar bir orduya eşdeğer olan gücünün büyük bir bölümünü lideriyle birlikte gömerken, İran rejiminin destekçisi ve yan kolu olan Essad rejimi Essad karşıtı gruplar tarafından devrilirken, Gazze'de Hamas'ın silahlarının büyük bir kısmını ve liderlerinin neredeyse tümünü ortadan kaldıran Israel'e karşı durmakta zorlanan İran, hazırlıksız yakalandığı bu savaşta tarihinde hiç olmadığı kadar etkisini ve yapabilirliklerini kaybetmiş bir durumda görünüyor.
7 Ekim saldırısıyla başlayan savaşta, İran'daki Şii rejim uzun bir zaman çatışmaya karşıdan bakmayı tercih ettiyse de çevremizdeki adamlarını, Yemen'deki Husileri ya da Hizbullahı üzerimize salarak bir anlamda Hamas'a bir şekilde destek vermek tiyatrosuyla işi ağırdan almaya çalıştı.

Ancak Israel'in güvenliğini kontrol altına almak için gösterdiği kararlılık, İran'ın Suriye'de ve Lübnan'daki karşı faaliyetlerini durdurmak için düzenlediği operasyonlar..ki bu operasyonlardan en önemlilerinden biri Suriye'deki İran Konsolosluğunun hedef alınmasıydı. Bu tip tedbir saldırıları mollaların gururunu yeterince yerle bir etmeğe yettiğinde İran Israel'i tarihinde ilk kez balistik füzelerle hedef almak zorunda kaldı. Evet bu sadece mecburi bir saldırıydı. İsteksizce yapılan, koskoca İran rejiminin gururunu kurtarmak için oynamak zorunda kaldığı bir oyun gibi bir saldırıydı. Halkına ve bölgedeki adamlarına ve sonunda tüm dünyaya karşı zayıf olmadıklarını ıspatlamak için gerçekleştirilen bir saldırı.

Esasen, 7 Ekim'e gelene dek İran'ın gerçek planı Israel'i güneyden ve kuzeyden, bir anda vurarak gafil avlamaktı. Ama koordine olmadan, tek taraflı bir oyunla başına buyruk davranarak adeta kurucu babasına ihanet eden Sünni Hamas, İran'ın bu planını bozdu. Yıllarca harcanan emek ve paralar bir yıl içinde silindi gitti. Israel'i ortadan kaldırmak için sinsi sinsi yürüttüğü savaş ve her gün biraz daha silahlandırdığı onbinlerce milisle beraber yüzbinlerce roketin büyük bölümü yok edildi.
Gelmiş geçmiş en büyük ve önemli imparatorluklardan biri olan Pers İmparatorluğundan bugüne ilk kez İran kendi hegemonyasını bölgede kurmak hayallleriyleydi. Sahip olduğu toprak zenginliklerinden ve gazdan elde ettiği ekonomik girdiyle bu hayallerini gerçekleştirmek istedi. Boyundan büyük işlere kalkıştı, gücünü kazanağacına kaybetti, içten içe zayıfladı. Halkının desteğini kaybetti.
Şu ansa kaybettikleri onurlarını tek şeyle kurtarabilirler, en azından kendi hayallerinde hala gerçekleştirmek için umut besledikleri bir şey mevcut. İstedikleri intikamı onlara verebilecek tek şey, nükleer silah. O, bitimine az kalan büyük proje. Ortadan kaldırmak istedikleri düşmana karşı kullanacakları son silah!!
Trump'ın ilk dönem başkanlığında İran'a karşı koyduğu ambargonun bir sonraki enayi, düzenbaz, sözde liberal ve "hümanist" palavracı Amerikan yönetiminin deldiği ambargo, dünyada bu son bir kaç senede çıkan tüm huzursuzlukları da beraberinde getiren başıboşluğun sorumluları!!
Trump'ın gidişiyle Batı, menfii hesapları yüzünden bir kez daha İran karşısında dize geldi, yıkıcı bir rejimin önünde eğilerek, bu yönetimin bölgede yarattığı huzursuzluk, yaydığı fanatizm görmezden gelindi, İran halkına yaşatılan cehennem de kimsenin umurunda olmadı.

Mollalarla yapılan her anlaşmanın bu ülkenin içinde ve çevresinde gelişen huzusuzluğa bir destek demek olduğunu kimse önemsemedi.
İran'ın bölge ülkeleri için oluşturduğu tehlike Avrupa ya da Amerika'daki liberalleri endişelendirmiyor!!( Anlaşmaları kılıfa uydurmak önemli sadece... Niyet önemli değil, Göstermelik insanı değerler hikayeleri sadece Gazze'de geçerli...Reel dünyada küçük insan kimsenin umurunda değil!!)
Obama döneminin İran'a hediyesi, Nükleer tesislere BM tarafından dönem dönem yapılacak denetimle projenin ilerlemesi mümkün kılınırken, sözde sadece insani hizmetler amacıyla geliştirilen uranyum ve nükleer başlıklı silaha gidilen yolda İran'a destek verildi.

Yeterki İran'dan gaz almaya devam edilsin, iki taraflı anlaşmalar bozulmasın.

Israel'in İran'ın bu tesislerde ne işler çevirdiğini resmen ortaya koyduğu dellilere rağmen bu durum devam etti. İran yerine Israel suçlandı. Avrupa sadece Israel'e yüklenmeye devam etti. Bu şekilde yakın bir gelecekte atom bombası yapabilmeleri için ihtiyaçları olan süre verilmiş olundu. Süre ve para!!

Sonuçta Obama'nın kuklası Biden'la oyunun kuralları bir kez daha değişti. 2024 seçimlerine dek içler acısı bir durumun gündeme gelmesinin en önde gelen sebeplerinden biri iste bu oldu. Amerikanın başında bulunan şarlatan bir başkanla, liberal, progresif , "uzlaşma taraftarı" politikalar herşeyi tersine daha kötüleştirdi. Bu kulaklara hoş gelen iki yüzlü politikaların yarattığı boşluklar sadece daha fazla savaş ve ölüm getirdi.

Ortadoğu'da son bir yıl içinde olanlar aklı bir gıdım işleyenler için bir ders olacağına, Avrupa hala daha Israel'i bölgedeki huzursuzluğun baş suçlusu olarak gösterip, sıkıştırmaya devam ediyor. Fransız Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan'daki ekonomik çöküşün, demokrasi ve özgürlüğün baş suçlusu olan İran güdümlü Hizbullah terör örgütünü suçlayacağına, bir yıldır Israel'in kuzeyini bombalayan, direk sivil bölgeleri hedef alan, Israel'in kuzeyinde bulunan evlerin yarısının ya tamamen ya da kısmi zarar görmelerine neden olan teröristleri desteklercesine Israel'in Lübnan'daki savaşına son vermesini istediğini en sert şekilde beyan etmeğe devam etti durdu. Sonuçta Macron'un Lübnan'daki teröristlerle geçmişte yaptığı kimi gizli ticari anlaşmaların media'ya minimum yansıtılması yüzünden, politikacıların sözde masum insanları korumak ve sözde barış adına etrafta sıktıkları palavraların gerçek sebeplerini sokaktaki küçük insanlar pek anlamayabilirler!!

Herşey insanı kaygılar içinmiş gibi lanse edilmeye devam edilirken İran'ın şeytani planlarını gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu malzemeyi ve maddi desteği kendi menfi çıkarlarını karşılamak için desteklemeye devam etmekten kimse rahatsız olmuyor.

İran'daki rejimin kendi halkına yaptığı işkenceleri görmezden gelmekte bunun bir parçası...
Cumhuriyetçi Hükümet tarafından İran'a koyulan yaptırımları rahatça delerek, milyarlarca dolarlık yardımlar ve yatırımlarla İran'ı desteklemeye kadar uzanan uzlaşmacı Biden Hükümeti'nin ılımlı politikaları Ortadoğu'yu tam karıştırdı. Sadece Ortadoğu değil, dünyanın belli başlı bir çok bölgesinde bu başıbuyrukluğu hissetmek mümkün.
Örneğin Biden Hükümet'inin dünya liderliğinde gösterdiği gevşekliğinin getirdiği bir başka tehlike de Rusya'nın Ukraynayı işgal etmek için başlattığı savaştır!!! . 7 Ekim sonrası Israel, Avrupa'nın kendine yaptığı baskıyla pes etseydi, Biden'in ateşkes palavralarını dinlemiş olsaydı, savaşın ikinci gününden çevresini saran Cihadistlere karşı ellerini havaya kaldırarak teslim olsaydı bugün bizi parçalara ayırmak için ağızlarından salyalar akan cihadistler galip geleceklerdi. 2000 yıl sonra mucizevi bir şekilde kurulan bu devletin kana susayan yaratıkların ellerine düşmesini büyük bir iştahla bekleyenlerin umutlarını suya düşürdüğümüz için üzgünüz.
Ancak amacının sadece Israel'i yok etmek olmadığı bilinen İran'ın kolları bölgeyi ahtapot gibi sararken, uzun bir zamandır, körfez ülkeleri, Şii rejime karşı Israel'e yaklaştılar. İran'ın Israel'i balistik füzelerle vurduğu gece, Arap Emirlikleri, Suudi rejim ve Ürdün, Tahran'dan yola çıkan roketlerin bir kısmının kendi topraklarından durdurulmalarına izin verdiler.
Kısaca, Israel'in nehirden denize diyerek yok olmasını dileyenlerle aynı şarkıları, aynı nakaratları tekrar edenler, teröristlerle birlikte bayraklar sallarlarken, Üniversitelerdeki entel dantel sözde hümanist, gerçekte faşist solla birlikte Israel'e karşı duranların anlamadıklarını bugün Suudiler ve diğer Araplar çok iyi anlıyorlar. Israel bölgede gerçek bir insan gibi yaşamak isteyenlerin tek umududur.
Ekonomik menfaatler için, kendi ülkelerinde rahat yaşamaya devam etmek için, iç karışıklıklardan korktukları için Israel'e karşı kendi sivillerini hedef yapan ve kullanan zalimleri savunanlar ve bu vahşi siyasetin bedelini Israel'in güven içinde yaşamak için sürdürdüğü çabayı engellemek ve güvenliğinden sonuna kadar feragat etmesini isteyenler, savaşın tüm bedelini Israel'in ödemesini bekleyenlere karşı ayakta duran devletimiz son altı ay içinde, büyük bir dayanma gücü göstererek, metanetle savaşarak, inatla savaşın gidişatını tamamen değiştirmeyi becerdi.
Hizbullah ve Hamas'ı akıllara durgunluk verecek operasyonlarla neredeyse tamamen ortadan kaldırmayı başardı. ( en azından uzun bir süre için toparlanmaları zor olacak bir durumdalar )

İran rejiminin savunma sistemini büyük ölçüde azaltan saldırıyla da zaten uzun bir süredir yaşadığı ekonomik kriz ve halkın rejime olan karşıtlığıyla mücadele eden molla yönetiminin hiç olmadığı kadar zayıflattık!!

Bugün rejimi ayakta tutan direklerin tek tek düştüğünü görüyoruz. Etrafımızda örülen terör ağına karşı, Israel'in son bir senede yurttuğu mücadele kesinlikle bir varlık savaşıdır. Filistinli çocukların ölümüne üzülenlerin Israel'i suçlayan nutuklarına karşı, vahşilere karşı kendimizi korumak bir zaruriyetti. Global güçlerin menfi oyunlarını bozmuş olabiliriz. Buna çok kızanlar, anti Israel aktivistler ve Yahudi düşmanlarının, kendilerine akıtılan paralarla Israel'e açılan 8. bir cephe bu ülkenin haklı savaşını haksız gösterenlerin bir gün belki gerçek yüzleri ortaya çıkar. Ortaçağ'da Avrupa'daki veba'yı Yahudilerin üzerlerine attıkları günlerde de suçluyduk. Gün geldi gerçekler gün yüzüne çıktı. Suriye'de Essad rejimi yarım milyon insanı öldürürken Avupa'da hiç kimse hiç bir kampüste ölen masumlar, çocuklar ya da bebekler için yırtınmadı. Kimse bir sabah kalkıp, Suriye'de kurduğu zalim rejimi bırakmamak için kendi halkına hayatı cehenneme çeviren, insanların en temel haklarını hiçe sayan, onlara eziyet eden, rejim karşıtlarına hapishane'de zulmeden, 500.000 Suriyeliyi katleden Essad'ın hapsini ya da kellesini isteyen olmadı.
Sonuçta bugün Ortadoğu'da gelişen olaylara verilen tepkilerin insanlık değerleriyle yakından uzaktan bir ilişkisi yoktur. Herşey çıkar ilişkileriyle ilintili. Ama yine de Avrupa'da, Amerika'da canavarlara karşı savaştığımız için, korkunç bir nefretle mücadele etmek zorundayız. Kimse, Filistin halkının haklarını savunduklarını iddia edenlerin sonuçta bu halkın büyük bir bölümünü ters yönde bir değişime uğratan, onları kullanan, onları ezen, onların Kuran'ın süreleriyle beyinlerini yıkayarak ölüme ve ölmeye ikna edenleri desteklediklerini anlatmıyor!!! Israel'e baskı yaparak, Cihadistlerin tarafında duranlar bu "masum" halka destek vermiş olmuyorlar. Bunu ne kadar anlatsak anlamıyorlar!! Cihadist zihniyetin puan toplamasına ve insanlık dışı taktiklerine devam etmesine yardımcı oluyorlar. Birilerini Israel'e karşı ayaklandıran milyonlarca dolarlık yatırımlar bu bölgeyi kan gölüne çeviren radikallerin ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor. Ve Ortadoğu'da tek güvenilir, aklı başında, demokratik ülke bir kez daha Batı'nın kara keçisi görevini yükleniyor. Rodanlara, Cihadistlere, elleri kalem tutmak yerine kelle kesen zihniyetteki vahşilere merhametle bakanlar kendi şehirlerinde cihadı yaşadıklarında fikir değitireceklerdir. Şimdi Suriye'de İran'ın en büyük ortaklarından Essad devrildi. Israel ne yaptı?? Bu yerlerde Essad'a karşı savaşan muhalif güçlerin ellerine geçebilecek silahların neredeyse tümünü yok etti. Essad'ın düştüğü günün gecesi neredeyse 300 uçak çıkışı yaparak, kimyasal silahları, uçakları, roketleri, denizdeki donanmaları, hepsini hedef aldı. Buna karşılık ertesi sabah İspanyol bir milletvekili Israel Suriye'de soykırım yapıyor dedi.
Israel Suriye'de durum açıklığa kavuşacağı güne dek Golan tepelerinin Suriye'deki bölümüne birlikler soktu, çünkü devrilen Şii Hükümet yerine Sünni Cihadistler ortalıkta geziyorlar. Suriye'yi yakın zamanda demokrasi ya da eşitlikçi, barışsever günlerin bekliyor olabileceğini düşünmek zor. Şimdiki muhalif birliklerin başını çeken Al-Julanı eski bir Al Quaida savaşçısı, aşırı İslamcı zihniyetin biri gidip diğeri geliyor. Bu bölgede bir otokrasi devrilir yerine daha beteri gelir.
Umutlar çoğu kez suya düşerken, Israel için bugün ve yarın tek yapacağı şey gözleri hep açık uyumak olacaktır, çünkü bir anlık boşluğun neler getireceğini hiç bir zaman kestirmek mümkün degil.
Hele Suriye'de devrilen rejimin, Ürdün'de de zoraki ayakta duran Abdullah'ı devirmek isteyenlerin önünü açmayacağını nasıl bilebiliriz? Bu tip bir iç kargaşanın hemen yani başındaki Batı Şeria'yı nasıl etkileyeceğini? Israel'in merkez sınırı olan bu bölgelerde oluşabilecek yeni gerilimleri nasıl zaptedeceğimizin de planları var mı acaba?
Bu bölge kaynayan kazan.. Ama dünya'daki küçük insana sorsanız tek sorun Israel. Yoksa, Yemen'de, Mısır'da, Suriye'de ya da Irak'ta bakın nasıl da güzel yaşıyorlar !!! ( Duyun da inanmayın!!)

9 Aralık 2024 Pazartesi

Yusuf Haddad Oxford'ta!


 


Israelli aktivist Yusuf Haddad'ın Oxford Üniversitesinde yaptığı bu heyecanlı konuşmada, Hıristiyan bir Arap olarak Israel'in Haifa şehrinde doğup büyüdüğünü ve çocukluğunda  Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin dostluklarını anlatıyor.
Israel hakkındaki Aparteid suçlamalarına karşılık ülkemizdeki ileri gelen başarılı Arap şahsiyetlerden bahsediyor.
Filistin meselesini öne sürerek Hamas propagandası yapanlara karşı cesur kavgasına devam eden Haddad, Israel Ordusunda askerlik yaptığını, II. Lübnan Savaşında yarlandığını ve Yahudi silah arkadaşları tarafından ateş altında sürdürülen özel bir operasyonla nasıl kurtarıldığını da söylemeden geçmiyor. Yusuf Haddad, bir yıldan fazladır devam eden savaşımızda, dünyanın değişik yerlerinde Israel'i anlatmaya devam ediyor ancak bazen insanlara anlatmak yeterli olmuyor. Kendinizi anlatmaya çalışırken sizi para karşılığı tutulmuş özel uşak olmakla suçlayabiliyorlar, karşı tarafınsa yalanlarına genelde amenna deniyor.

Video'nun altında, İngilizce olarak yazılan yorumlardan birini kopyalayıp paylaşmak istedim.
Haddad'ın Haifa'da Yahudiler ve Müslümanların birlikte yiyip içtikleri, aynı yerde çalıştıkları Maksim restoran'da 2003 yılında bir intihar bombacısının arap ve yahudiler olmak üzere 21 kişiyi öldürdükleri olay hakkında bırakılan yorum duygulandırıcı....
As a native of Haifa, I am proud & sad at the same time every time I go to restaurant Yoseph has mentioned (Maxim restaurant). I will never forget that day. Some of the families that were murdered have lost 3 (!!!) generations at once in that bombing. By the way, in this restaurant, which was renovated and re-opened there is a plaque saying something along the lines of "Here, where jews & arabs worked and dined together, 21 people have lost their lives. Jewish blood was mixed with Arab blood. We will remember but not forget. We will be stronger and never give up. We will continue to uphold the tradition of brotherhood and believe in peace."  
Thank you for everything Yoseph. Keep making us proud! 


3 Kasım 2024 Pazar


BU SAVAŞTAN ORTAYA ÇIKAN EN ÖNEMLİ SONUÇ;


HAMAS'IN ISRAEL'E YAPTIĞI KORKUNÇ SALDIRIYI, TERÖRÜ, VAHŞETİ ÖDÜLLENDİREN BATININ BU DAVRANIŞININ GETİRECEĞİ ŞEYLER TÜM İNSANLIĞIN KADERİNİ DEĞİŞTİRECEK.


26 Ekim 2024 Cumartesi

CNN televizyonunda Israelli gazeteci Amit Segal'le röportaj




Hamas'ı seçimle başlarına getiren, 7 Ekim katliam'ını destekleyen, Hamas'a bugüne değin destek veren, siz hayatı, biz ölümü seviyoruz diyen, Israelli bebeklerin kafalarını kesenlerin ardından baklava dağıtıp sevinç gösterileri yapan, çocuklarını teröre alet eden, intihar komandosu olmak için beyinlerini yıkayan, kaçırılann Israelli genç kızlarına el kopyanlar, onlara tecavüz edenler, onları aç bırakanlar nasıl oluyor da hala masum oluyorlar?
Senelerce kendilerine hibe edilen paralarla Gazze'yi Dubai gibi bir yere dönüştürülebilecek olan bu halk yaşamlarını kendi elleriyle cehenneme çevirmeyi tercih ettiler.
Ve şu an döktükleri göz yaşları yaşadıkları sefilliği ne değiştiriyor ne de gelecekte daha iyi fikirlerin doğusuna izin vereceklerine dair iyimserlik rüzgarlarını getirmiyor.

Bu bölgede yaşanan kavgalarının yüzyıllardır bitmemelerinin ana sebeplerini bir defa daha gözden geçirmek istemezseniz , Israel Filistin sorununun da ana nedenini hiç bir zaman anlayamayacaksınızksiniz. 


 

25 Ekim 2024 Cuma

Varlığımız için kimseyi ikna etmemize gerek yok

Bu günlerde kendi kendime bir karar aldım.

Israel'in Gazze'de, Lübnan'da ya da Ortadoğunun hangi cehenneminde neden savaştığını, amacının ne olduğunu ve neden bu savaşta karşı tarafta her daim  bu kadar çok sivil kayıplar olduğu mevsunu kimseyle özelden tartışmayacağım.

Özellikle bu konuyu açmayanlara hiç bir şekilde bulaşmayacağım. Neden Israel'in katil olmadığını anlatmaya  çalışmayacağım.

Çünkü ne zaman Israel'i anlatmaya kalksam sadece girdiğim stresten, üzüntüden sağlığımın boşu boşuna etkilendiğini hissediyorum. Çünkü Yahudilerin bile,  bizi bir şekilde anladıklarını iddia edenlerin bile aslında ön yargıların etkisinden çok fazla kurtulamamış olduklarını görüyorum. Ve bizi ne kadar anlamak istediklerini iddia etseler de bizim tarafımızda olmanın onlar için adeta zor bir göreve, bir ağırlığa dönüştüğünü hissediyorum.

Kimi yerde yaşadıkları ülkelerde, diğerlerinin baskısından çekindikleri için, başkaları gibi düşnmemenin zor olması, ya da büyük toplumdan kendilerine gelebilecek zararlardan farkında olarak ya da olmayarak korktuklarından dolayı Israel mevzusu kendileri için taşınması zor bir yüke dönüşüyor.

Israel'le özdeşleşmek, Israel'i anlamak  kimi anlamda, yasak meyveye dokunmak gibi

O meyveyi yerseniz gözünüz açılacak ama bunun getirdiklerine de katlanmak zorunda kalacaksınız.

Bu nedenlerden dolayı diaspora'da asimile olmuş,  Yahudiliklerinden geriye neredeyse hiç bir iz kalmamış grupların, Israel'le özdeşleşmeleri düşündüğümüzden de zor.

Hem Türk, hem Amerikalı hem Fransız olup hem de Israel'i desteklemek mümkün değil.

Türklerin yüzde doksanından fazlası Israel'e son derece hışmı duygular duyarken, yan komşunuza  Israel'in bu savaşta verdiği hayati mücadeleden bahsetmekten ve kimi anlamda haklılığını ifşa etmekten çekinmeniz doğaldır.

Ancak zaten, Yahudiler bile,  ne kadar kendilerinde arta kalan bir kimlik olgusu ve bunun getidiği kısmi bir  özdeşleşme hissi olduğunu iddia etseler de yaşadıkları topluma yine de bizlerden çok daha yakın olan bu insanlar için kendilerini Israel'den ve Yahudilikten arındırmak kısmen de olsa daha kolay.

Böylece ben ne yaparsam yapayım, Israel'de yaşamayanları, bizden olmayanları, burada yaşananlara manen ve bedenen uzak kalmışları, bulundukları çevrenin ve şahsi deneyimlerinin, soludukları çevresel farklılıkların etkisiyle, yahudilere yabancı toplumların üzerlerinde yarattıkları baskı ve her bir taraftan beyinlerine ekilen anti propagandanın neticesiyle kafalarında oluşan karmakarışık bir fikir salatasının içinde soluk alan soluk verenler için yeterinden fazla enerji sarfetmemin herhangi bir sonuç getirmeyeceğini anladım.

Konfor alanından çıkmakta zorlanmalarını anlayabiliyorum.

Yabancıların arasında yaşayanlar  için yeterinden fazla enerji sarfetmemin herhangi bir sonuç getirmeyeceği açık.

Bir yıl önce, bizi bugünlere kadar bırakmamış toplumsal bir travmaya dönüşen, korkunç bir katliamla başlayan bu savaşı, arkamızda bırakmak şöyle dursun, İran'la olası bir düello için hazırolda beklediğimiz bu günlerde tüm enerjimi moralimi ve gücümü ailemi ve kendimi toparlamaya harcamam gerekiyor.

Kendi çocuğumun  bulunduğu korkuyu atabilmesi için devamlı mücadele verirken, bizi her an her yerde yakalayabilen sirenlerle kuzeyden, güneyden batıdan ve her taraftan bizi hedef alan  roketlere ve teröre karşı ayakta durabilmemiz için dua ederken, savaşın başında bize sözde destek veren Fransa'nın bir kez daha Yahudileri sırtından bıçakladığına şahitlik ediyoruz. Demokrat Amerikan seçmeninin soykırım söylemlerini duymak zorunda kalıyoruz.

İki yüzlü dünya kendi pisliklerini örtpas ederken bir defa daha ( Yahudilerin yegane devletini )  Israel'i günah keçisi olarak seçtiklerini görüyoruz.

Ve herkese ve herşeye rağmen bizleri korumak adına kendi hayatlarını feda eden gençlerimizi her gün toprağa vermeye devam ediyoruz.