25 Aralık 2024 Çarşamba

Sekizinci cepheye rağmen!

Takvim 2024'ün son günlerini işaret ediyor.

Ve biz hala yedi hatta sekiz cephede savaşmaya devam ediyoruz... Dünya'nın kurumayan bataklığının orta yerinde diğerlerinden çok daha küçük ama insanlığa katkılarında kat kat büyük 7 milyon Yahudi, ( Arap nüfusuyla dokuz milyon)  herşeye ve herkese inat yıkılmadan ayakta!!

Bu cepheler sadece silahlı çatışmaların, askerlerin, tanklar, tüfekler, dron ya da füzelerin bize yöneldiği sınır ya da toprak parçalarında değil, insan bedenini hedef alan, yaralayan, öldüren katleden silahlar değiller sadece; Israel'i  hedef alan en ağır cephelerden biri uluslararası cephe.. fikirleriyle, kalem ya da bilgisayarla yaydıkları anti Israel yazılar, yayınlar, video, film ya da konferanslarla, ağızlarından çıkardıkları yalanlar, iftiralar, iki yüzlü yayınlarla,  kelimelerle, kimilerinin emirleriyle ve kararlarıyla Israel'i hedef alan organizasyonlar, kurumlar, kitleler, ülkeler, politikacılar, yazarlar, okurlar okumayanlar.... dünyanın bir numaralı üniversitelerinde Arap parasının desteklediği aktivistlerin eylemleriyle palazlanan müslüman elitin Israeli zayıflatma girişimleriyle,  BM'in çarpık ve illegal duruşuyla...

Tüm insanlığın bu küçük ülkeyi bertaraf etmek için adeta el birliği yaptığı  sekizince cephe!!!   Israel'in varlığını  daha da zora sokmak için  teröristlerle birlik olan  ezeli düşmanlarımız. Batı'nın göreceli insani değerlerinin Israel'i tek yanlı eleştileriyle kanun dışı ilan eden,  insan hakları savunucusu kılığına girmiş köpek sürüleri.

Uluslararası alanda Israel'in dayanma gücünü kırmak için elinden geleni ardına koymayan kamuoyunun baskısıyla, içlerinden silemedikleri nefretle,  insanlığa olan güvenimizi bir defa daha yitirdiğimiz bir harp bu! .....

Bizi her an kınayanları, bizden sebepli sebepsiz nefret edenleri, Israel'in savaş taktiklerini anlayıp anlamadan eleştirmekten yorulmayanları, BDS'e verilen desteği, silah ambargolarını ve her ne pahasına olursa olsun Hamas teröristlerini oldukları yerde bırakıp beyaz bayrak açmamız için Israel'i zorlayarak,  bugüne kadar gelinen noktada geriye kalan terör inlerini ellemeden geri çekilerek Hamas kalıntılarına  ilk fırsatta bizlere aynı caniliği yapmaya hazırlanmaları için yeni bir şans tanımamızı bekleyenler bir yana;  adeta kronik bir yas döngüsünü yaşatan ( her gün verilen şehitlerle, kaybedilen canlar ve ölen gençlerle ) uzun bir savaş...............bitmeyen bir travma.

1948 özgürlük savaşından bugüne karşı karşıya kalınmış en zor durum.

Kuzey'de yıkılan evler, güney'de yakılan kibutzlar ve Lübnan topraklarından bundan bir ay öncesine kadar gün gün atılan binlerce roket ve son iki haftadır bir diğer sınırımızda 60 yıla yakın devam eden Şii saltanatın, Esad ailesinin  despot rejiminin sonunda çöküşüyla, Türk Sultanın bu boşluktan faydalanma çabaları, son bir kaç aydır Israel'e yönelttiği, Türkiye'yle Israel'in savaşın eşiğinde olduğu laflarını neden bu kadar ağzına doladığının bugün netlik kazanan sebepleri, Golan tepelerinin dibine çöken karanlık güçler, Daaş'ın adamları ve Al-Julani'nin yeni Suriye'de kurmaya çalışığı Sünni İslam devleti ve Türk Suriye sınırında Kürtlere karşı İslamcıları besleyen Erdoğan'ın  Israel'in sonunu getirmek mücadelesine bir el de bizden şeklindeki tavırları, Kudüs'ü kuşatma hevesiyle bağıran halka verdiği olumlu yanıtlar, bir şekilde her tarafta mantar gibi türeyen asalak canlıların bize bir kez daha bulaşma çabaları.

Karşı karşıya olduğumuz radikal İslam'ın her bir koldan getirdiği tehlikeleri  sınırlarımızdan uzaklaştırmak zorundayız. Bu bir iltihap gibi.  Ortadoğunun yapısını Batı'da bugünlere dek kavrayamayanlara anlatmakta zorlandığımız bir hastalık gibi. Radikal İslamın bir gruptan diğerine, birinden bir başkasına el değiştiren kuvvetlerinin ortak sorunu, Allah için kafa kesme dürtüsünün her birinde olduğu, birbirlerini öldürmedikleri zamanlarda kafirlere el attıkları bu bölgenin yüzyıllardır değişmeyen yüzünün açık sebebi....

Batı Israel'i kendi normlarında bir ülke olarak gördüğü için bu kadar eleştiriyor dediklerinde kıçımızla mı gülsek yoksa ağlasak mı???

Birincisi sizin bizi nasıl gördüğünüzün, ne dediğinizin ne önemi var??

Biz Batıda mı yaşıyoruz?

Hoş Batı da Batı'da yaşamıyor artık! En azından hiç bir şey eskisi gibi değil artık. Ve olmayacak. Ve herşey daha kötüleşecek!!

Ortadoğu'da bir dönem keyfinize göre karıştırdığınız entrikalar, çizdiğiniz haritalar, kafanıza göre kurduğunuz ülkeler, size hizmet eden kukla rejimler ve zamanla tüm bunların getirdiği fiyasko yavaş yavaş suratınızda patlıyacak. Yıllarca başkalarının zenginliğinden beslendiniz. Kanlarını emdiğiniz milletler bugüne kadar yediklerinizi burnunuzdan getirmek için sabırsızlanıyorlar.  Onlardan çaldıklarınızın sefasını sürmekle bitmeyecek sizden geriye istedikleri şeyler var. Kimliğinizi, ruhunuzu, adınızı, dininizi, çalmak için, köklerinize kadar sizi değiştirmek için, sokaklarınızı kan gölüne çevirmek için sabırla bekliyorlar.

Beyinleri dumura uğrayan sözde akıllı, sözde gelişmiş Avrupalı hala içlerindeki müslümanları kızdırmamak için çok özen gösteriyor. Radikal İslam sorunundan bahsedince islamofob olarak suçlanıp parmakla gösterip  konuşanları ırkçılıkla suçluyorlar. Bu kibar ve anlayışlı tutumunuzu beğeniyle şükranla karşılayan olmayacak. Sonunda herşey suratınızda patlayacak!!!

İnsan hakları, hayvan hakları herşey tam,  bir tek anti Israel gösterilerin anti Yahudi akımlara dönüştüğünü anlamamak mübah. Her zaman olduğu gibi yine her "bok" un suçlusu belli.

Hastaya yanlış teşhis koyduğunuzda verdiğiniz yanlış ilaçla kişiyi tedavi edemezsiniz!! Avrupa da suçu yanlış adrese atmaya devam ettikçe sonunda bedelini ağır ödeyecek!!!

Arada Batı'da yaşayan kimi Yahudilerin yaşadıkları yere ayak uydurmak kaygısıyla kendi milletini karşılarına alarak bir halt yediklerini zannettiklerinde,  Avrupa insanının onlara daha fazla sempati duyacaklarını düşünüyorlarsa bir kez daha yanılıyorlar. Onlara, kendilerinin de Israel'in karşısında olduklarını ispatlamak çabaları, onlar gibi olduklarını gösterme kavgaları Yahudiye duyulan nefreti silmeyecek. Çünkü bir Yahudi ne yaparsa yapsın yine suçludur.

Sahip oldukları yegane devletin var olma hakkı için mücadele etmek yerine düşman tarafla saf tutmak istiyorlarsa bu da onların bileceği seydir. Bu ülke onlarsız da yoluna devam edebilir.

Yahudiler çağlar boyunca mücadeleden kaçtılar ve bu kaçışın onlara nelere mal olduğu tarih sayfalarında yazar. Bir yerden diğerine bir çöp gibi atılmaktan kurtulamamış bir milletten öteye gidemedik. Ancak o günler artık gerilerde kaldı. Bugün bambaşka bir Yahudi var. Kendini savunan bir Yahudi var.....

Ve bu,  Yahudiyi tepetaklak görmeğe alışmış kimi kitleleri rahatsız ediyor. Yahudiyi fırında tercih edenlerin işine gelmiyor, kendisine saldıranlara gereken cevabı veren bir Yahudi nefretle karşılık buluyor.

Tüm insanlığın karşı duruşuna rağmen Israel'in sahip olduğu yeterince bilgi, yeterince metanet, cesaret ve özveri ve vatan sevgisi kaybedilen ışığı yeniden yakalamasının tek yoludur.

İşte, herkese ve herşeye rağmen var olmaktır bu.

Bu savaşta diğerlerinde olduğu gibi, Batı'ya kalsaydı, Israel kendini savunmamalıydı..daha ilk günlerden silahı bırakmasını emredenler, ona karşı hareket eden kitlelerin çığlıklarına, Eurovision'da 20 yasındaki genç şarkıcıya yüklenen sözde insan hakları savunucularına baksaydı, bugün Israel'in kaderini düşmanları belirliyor olacaktı.

Eğer onları dinlemiş olsaydık,  İran sonumuzu getirecek son hamle için ellerini sivazlıyor olacaktı.

Kim bilir belki o zaman Avrupa insanın ıslak rüyası gerçek olacaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder