ISRAEL'DE YANGINLAR
26 Kasım sabahı neredeyse uykusuz bir gecenin ardından sabah 05:30' ta yatağımdan fırladım. Daha fazla uykuyla mücadele edecek halim kalmamıştı. Salona gittim. Bilgisayarımı açtım. Haber arıyordum.
Bir gece önce Haifa'da devam eden büyük yangın üzerine 60.000 kişinin evlerinden tahliye edildikleri haberleri, Yeruşalayim çevresinde çıkan yeni yeni yangınlar ve dolayısıyla tüm varlığımı kaplayan çaresizlik ve kaygı dolu hislerle yatağıma gitmiştim.
Son durumu öğrenmeye çalışırken, ne tuhaf burnuma duman kokusu geldi. Yerimden kalktım, mutfak tarafında açık olan pencereden yanık kokusu geldiğini farkettim. İnanılmazdı..
Pencereden ufka baktım, gözlerim insiyaki olarak yangın arar oldu birden..Benim evimden Yeruşalayim dağları görünür. Acaba yangın o kadar yaklaşmış olabilir mi? Hayır yangın yoktu ufukta.. Ama doğudan esen rüzgar Yeruşalayim , Neve İlan'daki büyük yangının kokusunu buralara kadar taşımıştı sanırım.
Israel'de bundan önceki büyük yangın yine Haifa'nın güneyindeki Karmel'de meydana gelmişti tam altı yıl evvel.
Israel tarihindeki en büyük ve en kötü yangın olan Karmel yangınında 50.000 dönüm orman alanı yanarken 44 itfayiyeci girdikleri ormandaki ateş çemberinden kendilerini kurtaramamışlardı.
Bu kez Israel yetkilileri bu yangında daha organize ve daha hazırlıklı olmakla birlikte yangınların bir anda bir çok noktada aniden çıkıvermesiyle verdikleri mücadelede yetersiz kalmakla karşı karşıya idiler tekrardan.
Yangınların bir kısmı yakılan ateşin söndürülmemesi gibi ihmal yüzünden başlamışsa da daha sonra bir çok noktada başlayıveren şüpheli yangınlar ülkenin bir anda yeni bir saldırı altında olduğunu hissettiriyordu insana.
Israel'in Güney bölgesi olan Ölü Deniz'den Kuzey'de Naharıya'ya kadar heryerde yangınlar çıkmıştı bir anda.
Bu arada İnternette, özellikle facebook'ta bir çok Türk " Yahudiler yakılmaya alışık bir millettir .. " yazıları paylaşmıştı bile., Suudi Arabistan, Mısır. Batı Şeria ve Gazze'de ise Araplar Israel'deki yangınları kutluyorlardi...
Birileri bir yerleri yeşertmeye, yeşili korumaya, onu kurtarmaya çabalarken bir diğerleri yok olan doğa için sevinebiliyordu..
100 yıl içinde bu topraklarda Yahudiler 240 Milyondan fazla ağaç diktiler...
1800'lerin sonlarında kurdukları ilk kibbutzlar ve Moshav'larla bu toprakları işlemeye başlayan yahudiler yüzölçümünün yarısından fazlası çöl olan bu bögeyi büyük ölçüde yeşertmeyi başardılar.
Dünya'da 21. yüzyıla yok ettiginden fazla sayıda diktiği ağaçla giren iki ülkeden biridir Israel. ( İkinci ülkeyse Belçika'dır).
Bu yangınlardan bir kaç gün evvel Türkiye'den, Üniversite yıllarımdan en çok sevdiğim dostlarımdan biri beni ziyarete geldi .
Onunla içtiğimiz kahvenin ardından çıktığımız akşam yürüyüşünde etraftaki tüm ağaçlar, yeşillik alanlar, parklar ve oyun sahaları gözüne bir şehirde olası en doğal manzaralar gibi göründü sanırım. Daha sonra arabayla evimden beş dakika uzaklıktaki kumsala giderken geçtiğimiz kum tepelerini görünce arkadaşım birden şaşırdı " Aaaa buraları çöl !|" dedi birden. Sanırım o ana kadar benim oturduğum şehrin olağan manzarasının aslında olağanüstü bir şey olduğunu anlamamıştı bile...
Maarav ( Batı) Rishon Israel'in yeşeren yüzüne benim direk tanıklık ettiğim köşelerden sadece bir tanesi..
30 yıl evvel Netziona'ya, amcamın Tel Aviv'in güneyinde yaşadığı küçük şehire arabayla gittiğimizde, anayoldan geçtiğimiz Batı Rishon baştan sona kum tepeleriydi. Bir kaç kilometre boyunca yer yer çalılıkların dışında buraları tamamen çöldü..
Bugün oturduğum mahallemde , kapıdan çıktığım an karşıma çıkan her noktada ağaçlar ve yeşillik alanlar var. Her yer göz alabildiğine yeşil.
Kimi insansa Avrupa'dan Türkiye'den sayahat dönüşü, oradaki yeşil bambaşka diyecek kadar düşünemez yaşadığı bu yerin aslında çöl olduğunu ve buna rağmen çölde yaşamadığını.........
Yeşilin tonunu mukayese eder durup durup. Senenin en az 300 günü kızgın güneşin altındaki bu şehirlerde dikilmiş her ağacın hangi emeklerle yeşerdiğini unutarak konuşur.
Bu ülkedeki yeşil Tanrı tarafından bağışlanmış bir yeşil değildir.. Doğal yağmurlarla oluşmuş bir güzellik değil bu. İrlanda, İskoçya Almanya ve diğer Avrupa'nın muhteşem güzellikte ülkeleri gibi, dünyanın bir çok köşesi gibi.. Israel'deki yeşil insanoğlunun kendi özel çabasının bir ürünüdür. Burada doğal zannedilen herşey büyük çabalarla, eğitimle, düşünerek, kafa yorarak, çalışarak , alın teri dökerek, geliştirilen teknolojiyle yeşeren bu topraklar için harcanan emeğin neticesidir buradaki tüm parklar, ormanlar , ağaçlar ve çiçekler ve cm kareye düşen her doğal alan...
Geçen hafta bir çırpıda 20.000 dönüm orman alanı yandı Haifa'da.. aynı şekilde Yeruşalayim'de yine bir o kadar orman alanı yanmıştır.. Ülkenin dört bir yanında en az 39 büyük yangın ve 1773 noktada irili ufaklı yangınlar devlet için milyonlarca dolarlık bir zarar getirirken 572 ev tamamen yanmış 77 bina büyük çapta zarar görmüş. 180 kişi yaralanmış ve 1600 kişi evsiz kalmıştır..
Geçen hafta Israel yanarken Araplar sevindi.
Israelliler öldüğü zaman Araplar ne yazık ki hep sevinir. Halbuki ben hiç bir Arabın canına zarar gelmesinden mutluluk duyamam ve Israel'de kimsenin bugüne dek çıkıp bir Arap öldü diye baklava dağıttığına tanık olmadım.
Fanatik insanların her toplumda olduğunu, hele kurulduğu günden beri savaş gerçeği içinde yaşayan bir toplumda bu türde insanların olmamasının mümkün olmadığını sosyopsikolojik bir gerçek olarak görürken tüm bu gerçeklere rağmen Israel toplumunun içiçe yaşadığı düşmanına karşı yine de (dünya'da söylendiğinin çok tersi ) büyük oranda ılımlılık taşıdığına , başka bir toplumun aynı durumlarda ne kadar daha sert ve ne kadar kötü tepki verebileceğini hep düşünmüşümdür. ( Dünya basınında Israel hakkında yapılan tüm karalamalar ve kirletme çabalarına rağmen! )
Her terör olayında, her facia ya da savaşta Israel dış basında bir şekilde mağdur durumundan suçlanması gerek suçlu durumuna gelmeyi başarabilmektedir.
Le Monde gazetesinin burada yaşadığımız o ateş dolu günlerde yaptığı gibi.. "Israel'de sağcı Hükümet çıkan yangınlarda Arapların parmağı olduğunu iddia ederek masum Filistinlileri suçlu göstermek çabalarına düşmüştür!" ..şeklinde yazdığı haberde yeniden Israeli şeytan kılığına sokmayı bir şekilde becermiştir.
Dış Basında Israel Arap Antlaşmazlığının karar verilmiş bir rol bölüşümü vardır.. Senaryo ne olursa olsun bellidir. Bu senaryoda Israel her durumda kötü Araplarsa her durumda iyi ve masum olan taraftır.
Bu bana Nice'te Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında etraftaki halka dehşet saçan katili masum göstermeyi hatırlatıyor!!
Halbuki verilen zarar sadece bize değil ki!
Ormanların, havayı temizleyen ciğerlerin sökülüp atılmasına sevinen aptallara ise anlatabilecek ne olabilir??
Yaşadıkları heryeri cehenneme çevirmeyi becerenlere cenneti anlatmak ne mümkün??!!!
Batya R. Galanti